Dizüstü bilgisayar aldatmaca mı?
Abone olÖğrtemenlere müjde olarak sunulmuştu Dizüstü Bilgisayar Kampanyası. Beğenenler de var eleştirenler de. Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer de farklı düşünüyor.
Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer'in "Dizüstü Bilgisayar
Kampanyasının 'Büyük' Aldatmaca!" olduğunu savundu. Dinçer'in
konuyla ilgili görüşleri şöyle: Dizüstü Bilgisayar Kampanyasında
"Büyük" Aldatmaca! Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimin ve eğitim
çalışanlarının sorunlarını çözmek yerine, "her öğretmene dizüstü
bilgisayar" kampanyası ile ticarete atıldı. İktidara gelirken
"tüccar siyaseti" yapacağını ilan eden AKP Hükümeti, şimdiye kadar
uyguladığı politikalar ile Türkiye'de yeni bir siyaset tarzı
yaratmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı ise yapmış olduğu "bilgisayar
kampanyası" ile söz konusu tüccar siyasetin en nadide örneğini
sergilemektedir. Geçtiğimiz Ocak ayının sonlarında en büyük dünya
tekellerinden birisi olan Microsoft'un kurucusu Bill Gates'in
Türkiye'ye gelmesinin ardından ortaya atılan "öğretmenlere dizüstü
bilgisayar" kampanyası her yönüyle pek çok kuşku yaratmaktadır.
Gerek kampanya ihalesinin yapılış şeklinin şeffaf olmaması, gerekse
son derece büyük rakamların sadece belli tekellerin sahip olduğu
teknolojiye yönlendirilmesi bu kuşkuları arttırmaktadır. Her şeyden
önce bu kampanya ile öğretmenlere önemli bir fiyat avantajı
sağlandığı savunulmaktadır. Oysa bu bilgisayarları, taşıyacağı
talep potansiyeli ile daha ucuz alabilmek mümkün olabilirdi.
Dizüstü bilgisayar kampanyasında en çok kârlı çıkanlar, ihaleyi
alan firmalar, %18 KDV alacak olan devlet ve verdiği kredi
üzerinden %1.60 faiz alacak olan banka olacaktır. Kamuoyuna
açıklananın aksine bu kampanyadan öğretmenlerin hiçbir kârı yoktur.
Bir diğer sorun, söz konusu bilgisayarların yazılımlarında
öğretmenlerin işine yarayacak hiçbir düzenleme olmadığı gibi
öğretmenler, tüm dünyada şaibeli bir unvana sahip uluslararası bir
tekel olan Microsoft'un yazılımlarına mahkum ediliyor. Üstelik bu
kadar çok sayıda dizüstü bilgisayarın bakımını üstlenebilecek bir
servis hizmeti ağının henüz Türkiye'de olmaması, ayrı bir sorun
olarak ortaya çıkmaktadır. 600 bin öğretmenin büyük bir bölümünün
bilgisayar teknolojisini yeterince tanımadığı göz önüne alındığında
ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu kampanyaya, öğretmenlere yararlı
bir hizmet sağlamak yerine, "tüccarın mal satma" anlayışı ile
yaklaşıyor olması, öğretmenlerimizin kandırılmak istendiğini
göstermektedir. Üstelik ihaleyi konsorsiyum olarak kazanan firmanın
üreteceği bilgisayarın tek bir marka olarak piyasada olmaması, bu
bilgisayarları alan öğretmenlerin yedek parça açısından da söz
konusu firmalara mahkum olması anlamına gelmektedir. Bilindiği gibi
bilgisayar teknolojisi her 6 ayda bir yenilenen bir teknolojidir.
Her yeni model çıktığında daha önce üretilenlerin değeri
düşmektedir. Uzun vadelerle, piyasa fiyatlarından çok da farklı
olmayan fiyatlarla alınan dizüstü bilgisayarlarının taksitleri
bittiğinde muhtemelen pek çoğu eskimiş teknoloji ürünü olarak
öğretmenlerimizin elinde kalacaktır. Öğretmenlere piyasadaki
bilgisayarlardan farklı hiçbir şey sunmayan, bilgisayar
tekellerinin ellerindeki bilgisayarları daha kolay pazarlamasından
başka bir anlamı olmayan bu kampanya bahanesiyle bir taraftan
bilgisayar şirketleri için ciddi bir talep yaratılırken, diğer
taraftan devlet tarafından alınacak %18 KDV ile yeni bir kaynak
oluşturulmakta, öğretmenlerimiz ise tüm bu olanlardan habersiz
kandırılmak istenmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı ticaret yapmayı
bırakmalı, öncelikle asli görev ve sorumluluklarını yerine
getirmelidir. Eğitim çalışanları ve Eğitim Sen, Milli Eğitim
Bakanlığı'nın ticaret ve pazarlama yapmasını değil, altına imza
attığı Kurum İdari Kurulu kararları içinde yer alan ekonomik ve
sosyal taahhütlerin bir an önce hayata geçirmesini
istemektedir.