Dizi süreleri RTÜK'ün merceği altında
Abone olProf. Dr. Davut Dursun dizi sürelerini mercek altına aldıklarını anlattı.
Prof. Dr. Davut Dursun, makamında 'alana bakan gazetecilere özel' yaptığı sohbet toplantısında, dizi sürelerinin uzunluğuyla ilgili sorulara yanıt verdi.
Televizyon dizilerinin içerikleri ve dizi süreleri konusunda 27 Aralıkta İstanbul'da yayıncılarla toplantı yaptıklarını anlatan Dursun, Türkiye'de yaklaşık 100 yerli, 40 da yabancı dizi yayınlandığını, yabancı dizilerde sürenin Türk dizilerinde olduğu gibi abartılmadığını söyledi.
Yurt dışında dizi sürelerinin nasıl belirlendiği, yayıncıların sürelere ilişkin nasıl bir tavır geliştirdiği yönünde Uluslararası İlişkiler Dairesi'nde çalışma başlattıklarını bildiren Dursun, "Durum netleşince, dizi süreleri konusunda ne yapabileceğimize yönelik bir örnek çıkacak önümüze. Oradaki düzenleyici kurulun bir düzenlemesi varsa, biz de ona göre bakacağız" diye konuştu.
Televizyon dizisi çalışanlarının bazılarının 8 saatin çok üzerinde görev yaptığını, bunların genelde sesçi, ışıkçı gibi set çalışanları olduğunu ifade eden Dursun, aldıkları ücretin de tatminkar olmadığını, az ücretle, kötü şartlarda, gece gündüz demeden çalıştıklarını belirtti.
Dizilerde baş rolde oynayan ekibin genelde yüksek, piyasa koşullarında bölüm başına belli oranda ücret aldıklarını belirten Dursun, "Orada şöyle bir paradoks yaşanıyor. Bölümü 45-50 dakika tuttuğunuzda, bölüm başına bir oyuncu 30 bin lira alıyorsa, bu bölümün süresi 90 dakika olunca yine aynı parayı alıyor ve maliyet düşüyor. Dolayısıyla iki bölüm için 30 bin lira ücret almış oluyor. Bu yapımcı ve yayıncının işine geliyor, daha az ücretlendirmenin bir yönü. İşin bir boyutu bu" dedi.
Dizi sürelerinin normale çekilmesi için ücretlerin de makul seviyeye inmesi gerektiğine işaret eden Dursun, "Dizide oynayanlar ücretleri yüksek tuttuğunda yapımcı süreyi uzatmış oluyor. Süre uzayınca alt düzeyde bir set çalışanı, daha uzun çalışıyor ama ücretlerinde iyileştirme olmuyor. Bin, 1500 lira gibi mütevazı ücretlerle çalışıyorlar" diye konuştu.
"Reklam süresini uzatmak yapılabilecek bir şey değil"
Bazı yayıncıların, reklam uygulamaları dolayısıyla sürelerin uzatılmasına olumlu baktığına işaret eden Dursun, şöyle devam etti:
"Yani 45 dakikalık bir diziye 2 reklam bandı giriyor. 90 dakika olunca da 4 bant giriyor. 'Reklam sürelerini uzatırsanız, bizi biraz daha serbest bırakırsanız dizi sürelerini kısaltabiliriz' deniliyor. Bunun çok inandırıcı bir tarafının olmadığını sanıyorum. 45 dakikada 20'şer dakikalık arayla 2 reklam bandı giriyorsunuz. 90 dakikaya çıktığınız zaman 4 reklam bandı giriyorsunuz. Yani 90 dakikaya çıktığınızda 20 şer dakika, 15'er dakikaya inmiyor. Orada sağlıklı bir argüman gözükmüyor. O süreyi uzatmayız.
Reklam sürelerinin uzatılması bizim açımızdan yapılabilecek bir şey değil. Biz 20 dakikada bir reklama girilebilir şeklindeki düzenlemeyi de 15 dakikaya çekiyoruz diyemeyiz. Kanun bunu düzenlemiş bulunuyor. Daha da önemlisi bu konudaki düzenleme sadece kanundan kaynaklanmıyor, Türkiye'nin taraf olduğu Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi'nden kaynaklanıyor. Sözleşmede 20 dakikadan önce reklama girilemeyeceğine ilişkin hüküm var. Türkiye, kanunla yaptığı düzenlemeyi sözleşmeden alıntılayarak yapmıştır."
Seyirci, dizilerin uzunluğundan şikayetçi
Yayıncılarla yaptıkları toplantıda dizilerin kısalması konusunun gündeme geldiğini bildiren Dursun, "Dizilerin uzunluğu özellikle izleyiciler tarafından çok şikayet ediliyor. Bu şikayeti yayıncılarla paylaştık. Ama oyunculardan bu anlamda bize ulaşan net bir şikayet yok. Set çalışanlarından dolaylı şikayetler ulaşıyor" dedi.
Dizilerin bu kadar uzun olmasının kendileri açısından da sorun olduğunu dile getiren Prof. Dr. Dursun, "Biz sadece yayıncıların sorunlarını, taleplerini dikkate alacak bir düzenleme, sektör yapılanmasını önceleyen bir kuruluş değiliz. İzleyicinin taleplerine öncelik vermek zorundayız. Yayıncılar yaptıkları yayınları izleyen kesimin de taleplerini dikkate almak zorunda" diye konuştu.
Yayıncılarla yaptıkları toplantıda şikayetleri paylaştıklarını ancak somut bir çözümün gündeme gelmediğini anlatan Dursun, "Bizim açımızdan çalışanların haklarının korunmasından öte izleyicilerin taleplerinin dikkate alınması önemli. İzleyiciler dizi sürelerini ciddi şekilde eleştiri konusu yapıyor ve makul seviyeye çekilmesi için bir başvuru oluyorsa bunu sağlamak için çalışmak gerekir" dedi.
Yayıncılarla dizilerin konuları hakkında da görüştüklerini ifade eden Dursun, "Örneğin tecavüz konusunun işlendiği bir dizi var. Tecavüz marjinal bir konudur, neden marjinal bir konu, dizi konusu oluyor? Ya da bir dizide bir erkek, aynı zamanda iki kardeşle aşk yaşıyor. Bunun gibi konuları paylaştık yayıncılarla" diye konuştu.
"Akıllı işaretler zorunlu hale getirilecek"
Prof. Dr. Dursun, çocuklarla ilgili akıllı işaretlerin de şikayet konularından birisi olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Mesela ' 7' akıllı işareti alan program, prime time saatlerde yayınlananlar. ' 13' almış ise 22.00'den sonra yayınlaması gerekiyor. Dolayısıyla televizyonlar, erken saatte dizi yayınlayabilmek için kodlamayı bilerek ona göre yapıyor. Mesela Kurtlar Vadisi ' 7' ile yayınlanıyor. Bu da çok şikayet konusu oluyor. 'Bu kadar şiddet varken 7 olur mu' deniliyor. Yayıncıya söylediğinizde, ' 13' olmalı dediğinizde, diziyi 20.00'de yayınlayamıyor, 22.00'ye kaydırması gerekiyor. Bu da bir paradoks."
Akıllı işaretler sisteminin uygulanmasının tamamen yayıncıların gönüllü katılımıyla olduğunu, bunun yasal zorunluluğunun bulunmadığını dile getiren Dursun, kodlamada yanlışlar yapıldığında buna müeyyide uygulamalarının olmadığını ifade etti.
TBMM gündeminde bulunan yeni yasa tasarısının yasalaşmasıyla birlikte akıllı işaretleri zorunlu hale getireceklerini vurgulayan Dursun, "Zorunlu hale gelince, yayıncının sorumluluğu haline gelmiş oluyor. Akıllı işaret konulmadığında cezalandırma söz konusu olacak" dedi.