Dünyanın yedi hikayesi varsa yedisi de Diyarbekir üzerinedir
galiba.
Nedenine gelince birincisi Müslüman şehir, ikincisi ise Kürt
şehri oluşudur.
İslami değerleri üzerinde 50 yıllık Kemalist laik devlet
okulları sayesinde verdiği defolu eğitimiz katkılarıyla İslami
hassasiyetini kaybeden bir nesil yetiştirdi.
Kürtlüğe gelince HDP/PKK aracılığıyla Kürt kültürünü sindirmeye
çalıştılar. Önce namus anlayışını değerden düşürdü, sonra Kürt
Kültürünü hırpalayarak Büyüğe karşı saygıyı küçüğe karşı sevgiyi
yok ettiler. Ötekiye karşı tehdit ve saygısızlığı moda haline
getirdiler.
Bunu yaparken de Kürt haklarını perde olarak kullandılar, Asıl
Kürt haklarını ise kendileri bir bir yok ettiler. O kadar
ilerlediler ki bu zalimane saldırıları dahi kınamaktan uzak bir
duyarsız halk oluştu.
Baksanıza bir şeyler istedikleri gibi gitmiyor diye kudurmaya
başladılar. PKK insanlığa sığmayan saldırıları yapıyor, HDP’de layt
açıklamalarıyla destekliyor. Halk da ibretle bu hali hafızasına
kaydediyor.
Gaziantep saldırısı IŞİD’e yüklenince nasıl da sert açıklama
yaptıklarına şahit oldunuz. Bie söz var “bazı Şiilerin taraftarlığı
Ali’nin sevgisinden değil Ömer’e olan kinlerinden kaynaklanıyor.”
Bu da o mesele bunların derdi IŞİD değil İslam’ın aleyhinde slogan
atmaktir.
Kanaatim o ki, 8-10 yıldır halk bu musibetin farkına varmış, bir
halkın felakete gittiği hissi ön plana çıkmış ve devlet millet
tarafından tamir edilmeye çalışılıyor.
Aslında Kürt halkı 6-8 ekim olaylarıyla irkildi, bir Kürt bu
kadar zalim olabilir mi diye? 7 Haziran sonrasında da HDP’nin barış
ve huzura katkısı olmadığı kanaati hasıl oldu.
Şu anda halk özüne dönüyor diyebilirim. An itibariyle bölgenin
muhtelif şehirlerinde beş bin kadar ilim erbabı medreselerde
yetişiyor, bu gençler inşallah hakkı dillendirme adına her biri
birer yıldız gibi toplumun içinde varlıkları hissedilecektir. Zalim
ve edepsizler korksunlar, fakirler ve zayıflar sevinsinler
diyorum.
Genel gidişat bu şekilde umut vericiyken dost düşman herkes
Diyarbekir’de bir yarış halinde çalışmalarına devam ediyor.
Bir çok Parti ve oluşumların asıl aktif olarak çalıştığı
Diyarbekir kendini arıyor.
HDP-DTK-İHD çalışmalarına üs merkezi durumunda olan
Diyarbekir’de HÜDA-PAR ‘da genel merkez gibi burada aktif
çalışıyor. Bir çok Kürt partinin de asıl çalışma alanıdır. AK Parti
bu siyasi arenada, bu kadim şehre bir ayrıcalık tanımadığı halde İl
Başkanının başkanlığında AK Parti teşkilatı her dönemdekinden daha
aktif çalışıyor, ama istenilen düzeyde bir verim elde
edilemiyor.
Bu sen genel merkezi Diyarbekir’de olan İnsan Hakları Cemiyeti
çok iddialı bir şekilde açıldı, umut ediyorum zaman içinde hak ve
adalete şahit olma adına varlığı hissedilecektir.
Diyarbekir; Dindar, Sadik, Cesur hemşerilerini arıyor.
Şükürler olsun ki bu ruh bu toplumda uyku halindeydi uyanmak
üzeredir, bir ölseydi hallimiz nice olurdu.
Halkla birebir yaptığımız konuşmalarda vatandaşın bir arayış
içinde olduğu görülüyor.
Umarım TBMM’nin hazırlık içinde olduğu anayasayla Kürt sorununu
kökten çözecek ve bu halk HDP/PKK musibetinden kurtulacak.
Cumhurbaşkanı danışmanı olan bir emekli paşanın üç dakikada
ortaya koyduğu çözüm teklifi hayata geçirilirse Kürt sorunun %90’ı
çözülmüş oluyor. Ne politikaya malzeme yapılacak bir şey kalıyor ne
de örgütü ayakta tutacak bir gerekçe.
İslam şehri Diyarbekir Ankara’yı bekliyor. Yetkililere
sesleniyorum bu beklentiyi cevapsız bırakmayın!
Bu şehrin sorunlarını ancak İslam’ın değerleriyle
çözebilirsiniz. Meclis bu ağır sorunları çözmek için vardır.
Bilmekte fayda var ki cami cemaatiyle barışık olmayan bir
zihniyetin Diyarbekir’a hüküm etme şansı yoktur. Bıktık bu seküler
zihniyetin teranelerinden. Bizi sadece aldatıyorlar. Bunlar İslam
ile problemi olan kimselerdir.
Bu İslam şehri olan Diyarbekir’de daha düne kadar bir çok dinin
mensubu tıpkı bir Medine atmosferinde bir arada yaşarken, bu gün
aynı havayı yakalamakta zorlanıyoruz.
Mutlu ve huzurlu günleri görmek, yaşamak dileğiyle.