Diyarbakırda büyük DTP mitingi
Abone olDTP fiili olarak Meclis'teki çalışmalarını durdurdu ve bugün Diyarbakır'da Kürt halkına seslendi. Onları büyük bir kalabalık karşıladı.
DTP'li vekiller, parti kapatıldıktan sonra fiziksel olarak
Meclis'teki çalışmalarını durdurdu ve sinei millete dönüyoruz
deyip bugün Diyarbakır'a gitti.
DTP eski Genel Başkanı Ahmet Türk, Diyarbakır'dan hükümete,
siyasi partilere devletin bütünü seslendiğini belirterek, "Artık
yeniden düşünmek zorundasınız. Bu ülkede barışı sağlamak
zorundasınız. Bu ülkede dökülen her kan damlasından sizler
sorumlusunuz. Bunları söylerken Kürtlere de çağrı
yapıyorum. Kürdüyle, Türküyle, barış için yanyana ve birlikte barış
iradesimizi kararlılığımızı ortaya koymalıyız. Çünkü barış için
hepimiz için önemlidir. Halkların kardeşliğini düşünüyorsak
gelin yeniden düşünelim tartışalım" dedi.
DTP'LİLER DİYARBAKIR'DA
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan DTP'nin eski Genel Başkanı
Ahmet Türk ve tüm milletvekilleri bugün Diyarbakır'da biraraya
geldi. 5 siyasi yasaklı olan Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk ve bazı
milletvekilleri Diyarbakır'a uçakla geldi. Türk ve Tuğluk'u
Diyarbakır Havaalanı'nda milletvekilleri Emine Ayna, Selahattin
Demirtaş, Gültan Kışanak, Ayla Akat Ata, Sebahat Tuncel, Diyarbakır
Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ilçe belediye
başkanları karşıladı. Kentte sıkı güvenlik önlemi alan polis,
havaalanına vatandaşları sokmadı.
YOĞUN BİR SEVGİYLE KARŞILANDILAR
DTP'liler parti otobüsüyle birlikte havaalanından tabelaları dün
akşam sökülen parti binasına yoğun sevgi gösterileri arasında
gidebildi. Yaklaşık 3 kilometrelik yolu otobüs 1.5 saatte alabildi.
Otobüsle birlikte yaya olarak yürüyen gruplar, sık sık Abdullah
Öcalan ve PKK lehine sloganlar attı. Otobüsü DTP önünde
yaklaşık 15 bin kişi karşıladı. Burada miletvekili
Selahattin Demirtaş, toplananlara harhangi bir olumsuzluk olmaması
için otobüs üzerinden çağrıda bulundu.
KÜRTLERİN İRADESİ MECLİS'TE OLMAZSA O MECLİS MEŞRU
OLMAZ
Kapatılan DTP'nin Diyarbakır İl Başkanı Fırat Anlı, otobüs
üzerinden ilk konuşmayı yaptı.
Anlı, şunları söyledi: "Geleceğimize sahip çıkmak için buradayız.
Bu halk en zor dönemlerde bile iradesine sahip çıkmıştır,
bugün bir kez daha sahip cıkacaktır. Bu iradeyi
tanımayanlar, bu iradenin ne olduğunun farkında olmayanlar 29 Mart
seçimlerinde bu halktan en büyük tokadı yediler. Ama, değerli
halkımız demek ki bu tokat yetmemiş, daha sert bir tokat vurmak
lazım. Kürt halkı kimseyi incitmemiştir. Kürt halkı
kimsenin değerlerine saygısızlık etmiştir. Kürt halkı
kimseyi talan etmemiştir. Haklarını ayaklar altına almamıştır. Ama
Kürt halkı kendi değerlerine siyasi iradesine partisine
seçilmişlerine siyasetilerine sonuna kadar da sahip çıkacaktır.
Biz Amedliler olarak kimliğimizin haklarımızın ve
özgürlüğümüzün sonuna kadar arkasındayız. Şu unutulmasın
ki 11 kişinin verdiği kararla, devletin karanlık odaklarında
verilen kararlarla AKP'nin iki yüzlü ve sahtekar bir biçimde
Kürtlerin iradesine dönük bu yaklaşımına bizim verecek bir
cevabımız var. Siz 30 yıllık barış mücadelesi, insan hakları
mücadelesi, özgürlük mücadelesi ve Kürtlerin bir değeri olan sayın
Ahmet Türk'e siyasi yasak koyabilirsiniz. Ama meydanlarda,
ama sokaklarda, ama köylerde, ovalarda, dağlarda yüreklerimizde
kimse yasaklayamaz. Bu halkın tarihi bir biçimiylede sayın
Ahmet Türkün siyasi tarihiyle aynıdır. 12 Eylül'de parlamentodan
cezaevine gönderdiler. 94 darbesinde bütün DEP milletvekillerimizle
birlikte cezavine gönderdiler. Ve 3 gün önce bir kez daha siyasi
yasak vererek parlamentodan uzaklaştırdılar. Diyarbakır
milletvekilimize verilen siyasi yasağıda bir kez daha buradan
protesto ediyoruz. Eğer Kürtlerin iradesi bu parlamentoda
olmazsa o parlamentonun bir meşruiyeti kalmayacaktır. Onun
için Diyarbakır ve Amed olarak her zaman siyasi irademizin yanında
olacağız ve sahip çıkacağız"
AYSEL TUĞLUK'TAN SERT SÖZLER: ANAYASA MAHKEMESİNİN
KARARINI TANIMIYORUZ
TUĞLUK: AFFEDİN BARIŞI SİZE GETİREMEDİK
Anayasa Mahkemesi tarafından 5 yıl siyaset yasağı getirilen Aysel
Tuğluk, konuşmasını Diyarbakır'da çıkan olaylarda silahla vurularak
öldürülen Aydın Erdem'e adadığını söyledi. Tuğluk, şöyle dedi:
"Amed halkı, Kürt halkı onu hiç unutmayacaktır. Bundan 2,5 yıl önce
bizi seçtiniz Ankara'ya gönderdiniz, gidin dediniz bu ülkenin
barışını sağlayın dediniz. Gidin bu ölümleri durdurun dediniz.
Gidin bu savaşı durdurun dediniz. Karşınızdayız. Büyük bir gururla
ve onurla karşınızdayız. Ama, konuşmama sizlerden özür dileyerek
başlamak istiyorum. Sevgili Orhan Doğan ölümünden bir kaç saniye
önce konuşmasında dedi ya. Saygıdeğer halkım affedin bizi size
barışı getiremedik diyoruz. Barış için gencecik
fidanlarımızın ölmemesi için uğraştık didindik barışı oluşturmaya
çalıştık. Ama bunlar barıştan anlamıyorlar. Bu devlet bizi
dinlemedi. Ne yaptıysak bu devlete barışı anlatamadık. Ama büyük
bir inançla söylüyorum. Bu topraklara mutlaka barış bir gün
gelecektir. Niye barış gelecek? Çünkü siz barış için
direniyorsunuz. Çünkü siz barışı çok istiyorsunuz. Barışın
kazanacağına bu nedenle yürekten inanıyorum. Anayasa mahkemesi bir
karar verdi. Partimizi kapattı bizlere siyasi yasak getirdi"
ANAYASA MAHKEMESİNİN KARARINI TANIMIYORUZ
Tuğluk, toplulukla birşey paylaşmak istediğini belirterek,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kapatma gerekçesi neydi biliyor musunuz? Bir konuşmamızda şöyle
demişiz. Eğer bir çözümden bahsedecekseniz sayın Öcalan'ı
PKK'yi görmeden onları muhatap almadan bu sorunu çözemezsiniz
dediğiniz için yasaklıyorlar. Dağlarda gençlerimiz ölüyor,
bunu kabul edemeyiz dediğimiz için bizi yasaklıyorlar,
kapatıyorlar. Size sormak istiyorum böyle bir kararın meşruiyeti
olabilir mi? Haklılığı olabilir mi? Ben buradan söylüyorum.
Bu kararın bizim için halkımız için hiç bir meşruiyeti
yoktur, tanımıyoruz bu kararı. İstedikleri kadar
yasaklasınlar, istedikleri kadar kapatsınlar ben Anayasa
Mahkemesi tarafından siyaset yasağı getirilmiş olabilirim ama
burada Amed'de halkımla şimdi siyaset yapıyorum. Yine
diyorum PKK'yı ve sayın Öcalan'ı dikkate almadan bu sorunu
çözemezsiniz. Kürtlerin politik iradesine saygı göstermek
zorundasınız. Çözüm için bir diyalog kurmak zorundasınız.
Bu meselenin bir başka çözüm yolu yok. Yine söylüyorum ben
bunu demeye devam edeceğim. Öyle siyaset yolunu tıkayarak,
öyle kapatarak, baskı altına alarak tehdit ederek tutuklayarak
öldürerek bizi yıldıramazsınız ve bu yolla bunu yapanlara
söylüyorum. Bu yolla gidilecek başka bir yolda kalmamıştır" Devlet,
sizler çok iyi biliyorsunuz. Gemişte de bunları yapmadı mı?
Partilerimizi kapatmadı mı? Milletvekillerimizi cezaevlerine
koymadı mı? Milletvekillerimizi öldürmedi mi? Hepsini yaptılar. Ve
bir kez daha diyoruz ki, anlayın bu yöntemlerle bu sorunu
çözemezsiniz. Anlayın artık diyoruz. Kürt sorunu çözümünü artık
devlete de topluma da dayatmıştır. Bunu görün diyoruz.
Bizsinler ki artık bizim de halkımızın da çözümsüzlüğe
tahammülü kalmamıştır. Diyoruz ki, artık bu zulmü kabul
etmiyoruz. Ben buradan sesleniyorum artık insanlarımıza
kıymayın diyoruz. Artık gençlerimize kıymayın diyoruz. Bu
ülkeyi cehenneme çevirmeyin diyoruz. Emin olun buna artık bizde
izin vermeyeceğiz"
KARARIN MUHATABI ÖZGÜR KÜRT İRADESİ
Topluluktan Anasaya Mahkemesi'nin kararını iyi
anlamasını isteyen Tuğluk, sözlerine şöyle devam etti: "Bu kararın
mağduru sayın Ahmet Türk, Aysel Tuğluk değildir. Bu kararın
muhatabı bizler değiliz. Bu kararın muhatabı özgür Kürt
iradesidir. Onurlu Kürt iradesidir. ÇÖüm isteyen, barış
isteyen iradeye yasak getirilmiştir. Bunu böyle anlayın. 1994'de
aynı şeyleri bize yaptılar. Binlerce insan ölmedi mi? 1994'ten
sonra 20 bine yakın insanımızı kaybetmedik mi? Peki sormak
istiyorum gemişten ders çıkarmadınız mı? Peki verdiğiniz kararı
anlamı ne diye sormak istiyorum. Daha kaç bin insanın ölmesini
istiyorsunuz. Daha kaç bin gencimizin ölmesini istiyorsunuz?
Buradan soruyorum, bunun hesabını nasıl vereceksiniz. Buradan
devlete de seslenmek istiyorum. Ey devlet, biz sizden çok şey
istemedik. Dilimizle konuşmak istiyoruz , kimliğimizle yaşamak
istiyoruz dedik. İrademize değerlerimize saygı gösterin dedik.
BU DEVLETİN ÇÖZÜME NİYETİ YOK
Ne yazık ki bu devletin sizlere Kürt halkına şu kadar verdiği bir değer yok bunu bilin. Konuşan onurlu direnen Kürt istemiyor. Köle Kürt istiyor karşısında. Biliyorsunuz sevinçimize bile tahammül göstermiyorlar. Bu halk ilk defa cenazelerinizi karşılarken çocuklarını canlı karşıladı, sevindi çoştu diye. Bunu kabullenemediler bir türlü. Siz bana 2,5 sene bu devletten ne anladın diye sorarsanız ben derim ki bu devletin çözüme niyeti yok. Umutsuz olduğumu sanmayın bu devleti barışa biz zorlayacağız. Bu devleti barışa direnerek zorlayacağız. Barış mücadelesini yükselterek zorlayacağız. Barışı bir umut olmaktan çıkarıp bir mücadeleye dönüştürmedikçe bilinki asla gerçekleşmez. Bizim mücadele etmekten direnmekten başka yolumuz yok, başka çaremiz yok. Size karşı halkıma karşı bir kusurum varsa bir yanlışım varsa sizin affınıza sığınıyorum. Sizler bana hangi görevi nasıl verirseniz bir hizmetçiniz gibi çalışmaya devam edeceğim. Sizlerle birlikte özgürlük barış kazanacak diyorum"
AHMET TÜRK: BU BİR VEDA KONUŞMASI DEĞİL
TÜRK: RÜYAMIZ ÖZGÜRLÜK RÜYASIDIR
Kapatılan DTP'nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk,
Aysel Tuğluk, gibi veda konuşması yapmayacağını söyledi. "Her zaman
yürek yüreğe aynı saflarda mücadelemizi sürdüreceğiz" diyen Türk,
şöyle dedi:
"Yasaklar bizi sınırlandıramaz. Milletvekilliği bizim için önemli değil. Partilerin de kapatılması bizim açımızdan önemli değil. Bizim için önemli olan halkımızın özgürlük mücadelesidir. Bugün, bu özgürlük mücadelesi için yürekleri çarpan milyonlarca insanı görüyoruz ve inanıyoruzki, bu özgürlük mücadelesi başarıya ulaşacaktır. Bunun önünü hiç kimse tutamayacaktır. Çok şey istemedik. İnsanca yaşamayı istedik. Özgür olmak istedik, özgür yurttaş olmak istedik. Bir gecenin karanlığında uzaktan yanan bir mum ışığını önemsedik, o mum ışığı bile bazen yüreğimizi ısıttı bazen yolumuzu aydınlatabilir diye düşündük. Ama bir mum ışığının yanmasına bile izin vermediler, vermiyorlar. Amerikalı siyahların mücadelesini veren Martin Luhter King şunu söylüyordu Benim de bir rüyam var diyordu. Evet bizim rüyamız Martin Luther King'in rüyasından farklı değildir. Bizimde rüyamız özgürlük rüyasıdır. Kürt halkının özgürleşme rüyasıdır. Bunu gerçekleştireceğiz. Çünkü, inancımız sonsuz, her yanıyla halkımıza layık olmak için sonuna kadar barışta demokraside çözümde ve mücadelede kararlı olacağız. Ben bir Anayasa Mahkemesi'nin kararını burda tartışmayacağım. Çünkü bu devletin bu ülkenin siyasetilerin mantığını çok iyi biliyorum. Zaten farklı bir şey de beklemiyorduk. Çünkü onlar Kürtlerin varlığına halen tamammül edemediler, özgürleşmemize tahammül edemiyorlar kimliğimize tahammül edemiyorlar dilimize tahümmül edemiyorlar. Ancak, şöyle bir mesaj veriyorlar. 11 üye ortak bir kararla partimizin kapatılmasını gündeme getirdiler ve 11 üyenin ortak kararıyla bu parti kapandı. Şimdi burdan bir meşruiyet hukuk çıkarmaya çalışıyorlar. 11 oyun bile aynı şekilde olması bile insanlarımızıda demokrasiyi bilenleri de hukuku bilenleri de çok iyi düşündürüyor aslında. Dünyanın aynı hukuk davasında yüzde yüz bir karar var"
MUTLAKA FARKLI SESLERİN ÇIKMASI LAZIM
Konuşmasına bir örnek vermek istediğini söyleyerek devam eden
Türk, "Eğer Diyarbakır'ın tamamı yüzde yüzü oylarını DTP'ye
verseydi ben derdim ki burada bir hile var. Burada bir diktatörlük
var. Mutlaka farklı sesler düşüncelerin çıkması gerekir
derdim. Bu nedenle 11 üyenin kullandığı oyun aynı olması
hukuki bir karar anlamına hiçbir zaman gelmeyecektir. Elbette, her
şeyi görüyoruz. Her şeyi hesaplıyoruz. Geleceği en doğru şekilde
yürütmek için sizlerle hep beraber olacağız. Sizlerle tartışacağız.
Kararlarımızı sizlerle paylaşacağız. Bugün hukuksuz bir
karardan dolayı ben özellikle milletvekili arkadaşlarımıza
partimizin tüm yöneticilerine teşekkür etmek istiyorum.
Kararlılıklarını ortaya koydular. Birimize dokunulsa partimize
dokunulduğu zaman hepimize dokunmuş olurlar dediler. Kendilerini
kutluyorum. Bu kararlılığımızı her zaman sürdüreceğiz. Ödünsüz bir
siyaseti yürüteceğiz. Bundan emin olunuz" dedi.
AKAN HER DAMLA KANDAN SORUMLUSUNUZ
Türk, ülkenin barışı için herşeyi söylediklerini belirterek
sözlerini şunları söyledi:
"Barışa inandık. İnanmaya da devam emek istiyoruz. Çünkü savaşanlar barışı sağlamak için yapılır. Barış kutsaldır. Barış sözcüğü hiç bir zaman dilimizden düşmeyecek. Ama sadece bizim barışı istememizle de barış olmuyor. Türkiye'deki hükümete, siyasi partilere devletin bütününe sesleniyorum. Artık yeniden düşünmek zorundasınız. Bu ülkede barışı sağlamak zorundasınız. Bu ülkede dökülen her kan damlasından sizler sorumlusunuz. Bunları söylerken Kürtlere de çağrı yapıyorum. Kürdüyle, Türküyle, barış için yanyana ve birlikte barış iradesimizi kararlılığımızı ortaya koymalıyız. Çünük barış için hepimiz için önemlidir. Halkların kardeşliğini düşünüyorsak gelin yeniden düşünelim tartışalım. Bu ülkenin insanlarını birbirine kırdırmayalım. Yazıktır, günahtır diyoruz. Yazıktır günahtır dediğimde o büyük insan Seyyit Rıza aklıma geldi. Bugün de büyük tehlikelerle gerçekten ırkçı milliyetçi bir anlayışın yurttaşlarını kucaklama mantığından uzak bir siyaset anlayışıyla bir süreçle karşı karşıyayız. Bunu görüyoruz. ve ısrarla söylüyoruz, gittiğiniz yol doğru yol değildir. Güttüğünüz siyaset doğru bir siyaset değildir. Irkçı, milliyetçi kesimlerini yanınıza çekmek için bu yu ülkenin yurttaşlarını birbirine kırdırmayın diyoruz. Bundan sakınınız diyoruz"
BİRLİKTE BAŞARMAK ZORUNDAYIZ
Türk, parlamentoya girdiklerinde bu devleti tanıdıklarını
söylediklerini belirterek, sözlerini tamamladı: "Siyaseti
biliyoruz. Size iş sağlayamayız, aş sağlayamayız, gücümüz
yetmeyebilir dedik. Ama sizin özgürlük mücadelenizi yüreğimizde
taşıyacağımızı söyledik. Sizin acılarınızı her zaman
paylaşacağımızı söyledik. Bugün de size aynı sözü veriyoruz.
Birlikte olacağız, birlikte mücadele edeceğiz, birlikte
başarağıcız. Çünkü başarmak zorundayız, başaracağız. Çünkü,
mücadelemize inanıyoruz. Sizlere inanıyoruz, haklılığımıza
inanıyoruz. Bunun için bu mücadelenin önünü kimse kapatamaz.
Partileri kapatabilirsiniz, bizi parlamentodan
atabilirsiniz ama halkımızın mücadelesini önünde sarsılacaksınız
ezileceksiniz. Tabiiki, Kürt sorunu Türkiyenin en önemli
sorunudur. Çok kapsamlı bir sorundur. Biz bu sorunun 3 gün, 5 gün
içinde çözülmeyeceğini bizde biliyoruz. Ama burada biz bir
yaklaşımı, mantığı sorguluyoruz. İnkar, imha mantığını
sorguluyoruz. Eğer siz ondan vazgeçerseniz Kürt
yurttaşınızı anlarsanız, onun özgürlük taleplerini
içselleştirirseniz, halen bu sorunu çözmek mümkün. Biz inancımızı
umudumuzu kaybetmeyiz. Yeniden bu ülkede özgür ortak bir geleceği
oluşturma şansına sahip oluruz. Bu nedenle bu önemli bir
dönemeçte bu çok hassas süreçte herkesi yeniden düşünmeye davet
ediyoruz. Yeniden tartışmaya davet ediyoruz. Diyaloğa
davet ediyoruz. Yeni bir mantıkla, yeni bir anlayışla yeniden Kürt
sorununun çözümüne endekslenmeliyiz. Türkiye halkının vicdanı
olacak içinde Türk'ün, Kürt'ün bulunduğu herkesin güvendiği bir
yeniden diyalog grubu oluşturmamız lazım. Bir akil insanları
getirmemiz lazım. Nelerin yapılması gerektiğini Kürt halkının sahip
olması gereken haklar üzerinde çalışmalar yapmalı ve parlamentonun
tamamı önyargısız ortaya konulan çalışmayı kabul etmeli ve
gündemlerine almalı. Halen bu umudun olduğuna inanıyorum. Bunun
için siyasi partilere hükümete her kuruma Kürtlere buradan tekrar
sesleniyorum. Gelin yeniden bir düşünelim diyorum" Konuşmaların
ardından DTP'liler toplantı yapmak üzere Kayapınar Kültür
Merkezi'ne geçti.