Diyarbakır: Sokaklarda sivil ölümleri tedirginliği
Abone olGüneydoğu'da şiddetin tırmanmasıyla artan sivil ölümleri sokaklarda kaygıya neden oluyor.
Çözüm sürecinin çökmesinin ardından Güneydoğu'dan çatışma ve ölüm haberlerinin gelmediği gün yok neredeyse.
Resmi verilere göre, 7 Temmuz- 3 Eylül tarihleri arasında yaşanan çatışmalarda 77 güvenlik görevlisi ve 144 PKK'lı hayatını kaybetti.
Çatışmaların kırsaldan şehir merkezine sıçramış olması sivil
kayıpları arttırdı.
İnsan Hakları Derneği'nin 22 Temmuz-28 Ağustos günlerini kapsayan raporuna göre, çatışmalar sırasında 47 sivil hayatını kaybetti.
Sivil ölümleri bölgede huzursuzluğa ve kaygıya neden oluyor. Diyarbakır'da 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde ateşkes çağrısı beklentisi vardı. Ancak bu beklenti herhangi bir ateşkes çağrısı yapılmayınca yerini hayalkırıklığına bıraktı.
31 Ağustos'ta Diyarbakır'ın Kulp ile Lice ilçeleri arasında yol kesen PKK'lıların kaçan bir araca ateş etmesi sonucu doktor Abdullah Biroğul; yine PKK'lıların yola döşediği patlayıcının patlaması sonucu 13 yaşındaki Fırat Simpil hayatlarını kaybetmişti. KCK yöneticilerinden Murat Karayılan bu ölümler nedeniyle özür dilediklerini açıkladı.
Diyarbakır'da adının Semra olduğunu söyleyen bir ev kadını, Karayılan'ın özrünü olumlu bir gelişme olarak görüyor ve "Özür dilemesi giden canları geri getirmez ancak yapılan hatadan dolayı özür dilemek de çok önemli" diyor.
Huzursuz olduklarını söylüyor ve şöyle devam ediyor Semra Hanım:
"PKK'nın yaptığı eylemlerde de askerin, polisin yaptığı baskınlarda da siviller ölüyor. Hangi taraf olursanız olun, sivillerin öldürülmesini haklı gösteremezsiniz. Yeter artık, hiç kimse ölmesin."
Dağkapı Gazi Caddesi'nde de isimlerini vermek konusunda sakınca görmeyen ama fotoğraflarının çekilmesine izin vermeyen, her ikisi de HDP seçmeni Ayşe Öcal ve Nermin Bulut da, 12 yıldır yaşanan göreceli barış ortamının bozulmasından hem devleti hem de PKK'yı sorumlu tutuyor.
Öcal, "Çözüm sürecini devlet başlattı, eksiklikleri mutlaka var, ancak benim partimden beklentim devletin başlattığı bu sürece destek olmasıydı. Yeterince sahip çıkılmadığı için çatışmalar yaşanıyor ve bugün sivil kayıplar yaşıyoruz" diyor.
Gençlerin dağa değil okullara yönlendirilmesi gerektiğini ifade eden Ayşe Öcal, HDP'nin 80 vekil ile çözüm konusunda daha fazla misyon yüklenmesi gerektiğini ifade ediyor.
Murat Karayılan'ın sivil ölümler konusunda özür dilemesini pek samimi bulmadığını söyleyerek "Keşke Kobani olaylarında da özür dileselerdi" açıklamasını yapıyor ve şöyle devam ediyor:
"PKK bu saldırılar ile HDP'yi boşa çıkarıyor. Oysa insanlar silahlar sussun diye sandık başına gitti. Diyarbakırlıyım ama yanı başımdaki fırına gidemiyorsam bu salt devletin sorunu mu? Her gece evin çevresinde biber gazları atılıyor. Evlerimize hapsolduk."
'HDP sırtını PYD'ye değil, seçmenine dayamalıydı'
Nermin Bulut da, durumun bu aşamaya gelmesinde HDP'nin de payı olduğunu savunuyor.
"HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ sırtımızı PYD'ye dayıyoruz diyeceğine, oy aldığımız kesime dayıyoruz deseydi, belki durum farklı olurdu. Maalesef son dönemlerde yaşanan çatışmalardan dolayı artık akşam saatlerinde dışarda kalamıyoruz."
Bulut, Bölgede yaşanan çatışmalı süreçte çocukluğunun geçtiğini belirten genç çocuğunun aynı şeyleri yaşamak zorunda olmaması gerektiğini söylüyor ve "Partiler sadece seçimlerde beyaz bayrak göstermemeli. Vatandaşın istediği tek şey partilerin kendilerine sahip çıkması. Huzur istiyoruz, başka da bir şey değil" diyor.
Bir temizlik firmasında yaşayan, soyadını söylemek istemeyen ve fotoğrafının çekilmesini izin vermeyen Filiz adındaki işçi kadın da çatışma ve ölüm haberi duymak istemediğini bu yüzden iki aydır televizyon izlemediğini söylüyor.
"Kimin kimi öldürdüğü belli değil. Yazık değil mi onca gence? Akşam yediden sonra korkudan dışarıya çıkamıyoruz. Ben artık çocuklarımı dışarıya salmıyorum. Psikolojim bozulmuş durumda. Sabah işe korkarak geliyoruz. Ben barışa dair umudumu yitirdim. Bu savaşı ancak Tayyip Erdoğan durdurur, ama onun da buna gönüllü olduğunu hiç sanmıyorum" diyor Filiz.
Sağlık örgütlerinden barış nöbeti
Diyarbakır 'da bulunan yedi sağlık örgütü, "Herkesin Sağlığı İçin Barış " adıyla bir günlük barış nöbeti eylemi başlattı.
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) da eylemde yer alıyor.
Diyarbakır SES Başkanı Ramazan Kaval çatışma bölgelerinde sağlık emekçilerinin şiddet ve ölümlerden fazlasıyla nasibini aldığını söyleyerek medyayı çifte standart uygulamakla suçluyor:
"Hükümet ve ana akım medya sadece doktor arkadaşımızın ölümüne vurgu yaptı ancak aynı medya bir hafta önce Cizre'de güvenlik güçleri tarafından vurulan Eyüp Ergen adlı hemşire arkadaşımızın ölümünü görmezden geldi.''
''PKK'nın sivillere zarar vermesine nasıl karşı çıkıyorsak aynı duyarlılığı güvenlik güçlerinin sebep olduğu sivil ölümlerde de göstermeliyiz. Bu samimiyetsizlik toplumsal barışa büyük zarar veriyor."