Diyarbakır esnafı patladı
Abone olDiyarbakır ölüm sessizliğine büründü. Perişan olan esnaf tepkisini bu kez devlete değil PKK'ya gösterdi.
Milliyet yazarı Can Dündar 3 gündür olayların ilk çıkış yeri
Diyarbakır'da. Şehirde ilginç gözlemlerde bulunan Dündar olanı
biteni en ince ayrıntısına kadar yazdı.
Son 4 günde Diyarbakır'da 6 kişi öldü, 257 kişi tutuklandı. Kuzey
Irak pazarının açılmasıyla bölgeye yeni bir ticaret kapısı
açılmıştı. Olaylar nedeniyle bu canlanma söndü. Bu yüzden esnaf
tepkili ve bu tepki 'dağa' kadar ulaşmış görünüyor!
Diyarbakır'ın halini, Vali Efkan Ala'nın anlattığı fıkra
özetliyor:
Adam arkadaşıyla trafik kazası geçirmiş. Arkadaşı ölmüş, kendisinin
bacağı sıkışmış.
Kurtarma ekipleri gelmiş, çıkarmaya çalışıyorlar, ama adam acıdan
avaz avaz bağırıyor. Sonunda ekipten biri demiş ki; "Yahu ne
bağırıyorsun? Bak yanındaki ölmüş hiç sesi çıkmıyor, sen bir yara
için ortalığı ayağa kaldırıyorsun".
Bu fıkrayı anlattıktan sonra Vali Ala, "Hiç olmazsa sesi çıkıyor
Diyarbakır'ın" dedi, "Bu bile hepten suskunlaşmasından iyidir."
82 çocuk tutuklu
Basının büyük bölümü bu feryadı duymazdan gelse de Diyarbakır kan
ağlıyor son günlerde...
Son 4 günde şehirde 6 kişi öldü. 537 kişi gözaltına alındı,
bunların 257'si tutuklandı.
Tutuklananların 82'si çocuk...
Çatışmaların yayılması, ana babaların yeniden DGM önünde nöbete
başlaması "Başa mı dönüyoruz?" kaygısı yarattı.
Feryat eden, sadece öldürülenlerin, tutuklananların yakınları
değil. Esnaf da perişan...
Kentin sessiz çoğunluğunu oluşturanlar -yüksek sesle olmasa da- her
fırsatta tepkilerini dile getiriyorlar.
Diyarbakır son birkaç yılda bir barış havasına kavuşmuştu. Turist
akını başlamış, yeni mağazalar açılmış, yatırımlar canlanmış,
duvarlara Kürtçe afişler asılmıştı. Nevruzlar olaysız geçiyor, gece
hayat canlanıyordu.
Hayalet şehir
Bu tablo çöktü. Olayların yatıştığı cuma gecesi bile Diyarbakır
hayalet şehir görünümündeydi. Sokaklar bomboştu; Yemek yemek için
dolaştığımız restoranlar da öyle... DTP il Başkanı'na ait Asmin
Restoran ve altında geçen cuma 170 kişiyi ağırlayan Asmin Bar'da en
fazla 10 kişi vardı. Kentin tarihi otellerinden turistik
Kervansaray terk edilmiş gibiydi.
Her daim turist kaynayan Kervansaray'ın resepsiyonu günde 15-20
turist grubunun tur iptali yaptığını söyledi. Otelin sahibi Mehmet
İpek de bir fıkrayla anlattı durumlarını:
"Eli yüzü çarpılmış bir dilenci Bektaşi'nin yolunu çevirmiş, para
istemiş. Bektaşi de para yerine şarap vermiş. Dilenci 'İçemem,
çarpılırım' diye reddedince 'Çarpılmışsın çarpılacağın kadar'
demiş, 'Bunu içersen ya düzelirsin ya hepten gidersin'. Şimdi
Diyarbakır 'Daha kötüsü olmaz' diye hepten çarpılıyor."
Tarihi otelin bomboş avlusunda konuştuğumuz İpek isyanda: "Başbakan
buraya gelip cesur konuşunca insanlar hükümetin bir adım atacağına
inandı, ama ne yol ne yatırım ne hak hukuk geldi. Diyarbakır'a
sadece bankalar ve marketler geliyor, onlar da var olan nakit
parayı emmek için... Hükümet Şırnak'a Burdur'la aynı koşullarda
teşvik veriyor. Yatırımcı niye buraya gelsin?"
Aylardır GAP'a yatırımcı bulmak için uğraşan GAP Başkan Yardımcısı
Ferhat Şelli de son olaylarla bütün emeklerinin suya düşmesinden,
yatırımcıların kaçmasından endişeli...
"İsyancılar"dan biri de Güneydoğulu Sanayici ve İşadamları
Derneği'nin eski başkanı Bedrettin Karaboğa... Diyarbakır 2.
Organize Sanayi bölgesinde inşa ettikleri 225 işçili çorap
fabrikasının montajı, olaylar üzerine bıçak gibi kesilmiş.
İstanbul'daki ortağını arayıp para isteyince şu cevabı almış:
"Oraya ben gelemiyorum, parayı nasıl göndereyim?"
Oysa Kuzey Irak pazarının açılmasıyla bölgeye yeni bir ticaret
kapısı açılmıştı. Diyarbakır'da 60 kadar işadamı K. Irak'la ticaret
yapıyordu.
Çoluk çocuk, dükkân camlarını kırıp kepenkleri indirtince bu
canlanma da söndü. Lakin bu kez esnaf olup bitenlere ciddi tepki
gösterdi. Taksi şoförümüz "Benim ailem esnaf. Hep DTP çizgisine oy
verirlerdi. Bu olaylardan sonra bir daha vermemeye yemin ettiler"
dedi.
Galeria'da bir işyeri sahibi "3 gün kapatmak zorunda kaldık.
Müşteri kaçtı, çok üzgün ve tepkiliyiz" dedi.
Esnaf, işadamları, sanayiciler, odaları, birlikleri aracılığıyla
protesto açıklaması yaptılar.
Dağ bile duydu
Tepkiler "dağa" kadar ulaşmış olmalı ki, PKK'lı Murat Karayılan
Fırat Haber Ajansı aracılığıyla şu açıklamayı yapma gereği
duydu:
"Genç yaştaki arkadaşların sağı solu kırma, camları taşlama durumu
olmamalıdır. Esnafa zarar verecek davranıştan kaçınılmalıdır.
İşadamları da bilmeli ki, hiçbir Kürt, Diyarbakır'ın
kötürümleşmesini istemez."
Tepkiler ve alkışlar
Göstericilerin taşkınlığına karşın, vilayet olayları tahrik etmeme
ve esnafın zararını tazmin politikası uygulayınca tepkiler
devletten lümpen göstericilere döndü.
Bu çok önemli bir gelişme...
Bu gelişmeyi sekteye uğratan ve tepki yaratan birkaç şey var:
Biri Başbakan'ın "Kadın ve çocukların da hedef olabileceğini"
söyleyen talihsiz demeci...
AKP'li bölge milletvekillerinin hemen olay yerine gelip devreye
girmemeleri... Belediye Başkanı ile diyaloğa girmemeleri...
Televizyonların orduyu göreve çağıran ve "Biz de silahlanacağız"
diyenlerin görüntülerini ısrarla yayımlaması...
Ve ATO Başkanı Sinan Aygün'ün "Kuzey Irak'a, babaları Barzani'nin
yanına gitsinler" sözleri...
Özellikle bu sonuncusu bölgede herkesin dilinde...
72 yaşındaki Belediye Meclis üyesi Zülfikar Yıldız, "Kimi kimin
ülkesinden kovuyor, biz bu ülkenin kiracısı değiliz ki!" diye tepki
gösterdi; "Neyse ki Türklerin çoğu böyle düşünmüyor" dedi.
Neyse ki öyle...
Belediye Başkanı'nın danışmanı Şeyhmus Diken'in masasındaki bir
faks bunu kanıtlıyor. AÇEV Başkanı Ayşen Özyeğin'in, AÇEV'de
birlikte çalıştıkları Diken'e "üzücü olaylar nedeniyle geçmiş olsun
dilekleri"ni yollayan mektubu, Başbakan'ın Diyarbakır'a bir
başsağlığını bile çok görmesiyle kıyaslanınca gözleri yaşartıyor.
Bu kadarını yapabilmek çok mu zor?
BİR PORTRE
Kim bu çocuklar?
Ezgi Kaplan 11 yaşında... Diyarbakırlı... Ayakkabı boyacısı...
Yeniköy'de 2 katlı eski bir binanın üç odalı bir dairesinde
oturuyor.
Babası belediyede temizlik işçisi; annesi çalışmıyor.
10 kardeşler. 6 oğlan, 4 kız... En büyüğü 24, en küçüğü 5
yaşında... 2'si evli... Evlenen kız gitmiş, abi eve gelin
getirmiş.
Ailede babadan başka Ezgi dahil 3 çocuk çalışıyor. Bir abisi
mermerci. Öbürü de boyacıymış, ama 18'ine gelmiş, askere
gidecek.
12 nüfus bir evde yaşıyorlar. Anne baba bir odada, evli ağabeyle
eşi bir odada kalıyor. Ezgi, 8 kardeşiyle bir odada yer yatağında
yatıyor.
Kazım Karabekir İlkokulu'nda 5. sınıfta okuyor.
Sabahtan havaalanına gelip ayakkabı boyuyor. Öğlen okula gidiyor.
Okul çıkışı 19.00'da yeniden havaalanına gelip boyacılığa devam
ediyor; gece yarısına dek... Haftanın 7 günü böyle bu...
Boyadığı ayakkabıdan 1 milyon alıyor. Günde 20-30 iş çıktığı
oluyor. Muhtemelen babasından fazla kazanıyor.
Olaylar tam onların mahallede, üstelik Ezgi dersteyken patlamış.
Camdan içeri bir gözyaşartıcı bomba düşmüş. Gözleri ve genzi
yanmış. Hemen dışarı kaçışmışlar. Dışarıda yaşıtları polisi
taşlıyormuş.
"Sen atmadın mı?" diyorum; "Hayır" diyor, "Ben onlar gibi olmak
istemiyorum. Çevreye zarar veriyorlar."
Henüz Diyarbakır dışında bir yeri görmemiş. Büyüyünce Ankara'da
yaşamak istiyor.
"Neden?"
"Atatürk'ün mezarı orada..."
"Niye Diyarbakır'da kalmak istemiyorsun?"
"Buranın insanları biraz daha anlayışlı olsa, özellikle turistlere
karşı, iyi olur burası da aslında..."
"Büyüyünce ne olmak istiyorsun?"
"Bilgisayar mühendisi..."
Haber: Can Dündar
Kaynak: