Diyanet'ten Teravih namazı açıklaması
Abone olSüleymaniye Vakfı Başkanı Abdülaziz Bayındır bir açıklama yaparak Teravih namazının aslında hiç olmadığını söyledi.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Abdülaziz Bayındır, Ramazan ayında her akşam kılınan namazın
aslında olmadığını, peygamberimizin bu namazı hiç kılmadığını
söyledi. Bayındır'a göre, Ramazan ayında Diyanet'in kıldırdığı
teravih namazı aslında gece kılınan teheccüd namazı.
Peki işin aslı ne? Diyanet'e teravih namazının dinimizde olup
olmadığını ve peygamberimizin bu namazı kılıp kılmadığını
sorduk.
Diyanet İşleri Başkanlığı, İNTERNETHABER' e yaptığı açıklamada,
İslam'da Teravih namazının olduğunu ve bizzat Peygamber (sav)'in bu
namazı kıldığını, inananların bu tür yersiz açıklamalara itibar
etmemesi gerektiğini söyledi....
İşte Diyanet'in yanıtı...
PROF. DR. ABDÜLAZİZ BAYINDIR
HOCA: 1 SAAT FAZLA ORUÇ TUTUYORUZ Diyanet İşleri Başkanlığı fazladan oruç tutturuyor. Prof. Dr. Abdülaziz Baydır Hoca'nın iddiasına göre 1 saat erken sahura kalkıyoruz. (TAMAMINI OKU) TERAVİH NAMAZI YOK Ramazan ayında her akşam kılınan teravih namazı aslında yok! Peygamberimiz böyle bir namaz kılmamıştır. Bu iddianın sahibi Profesör Doktor Abdülaziz Baydır Hoca... (TAMAMINI OKU) |
İNANMIŞ GÖNÜLLERİ TEREDDÜTE SEVK EDEN
TARTIŞMALAR
Her şeyden önce Ramazanın manevî ikliminin herkesi kuşattığı,
ibadet ve hayır duygularının coştuğu, milyonların kadın, erkek,
çocuk, yaşlı, genç demeden cami ve mescitlere koştuğu, bütün ülke
vatandaşlarının açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan milyonlarca
Afrikalı kardeşlerinin imdadına yetişmek için seferber olduğu bir
zaman diliminde bu manevî atmosferle hiç bağdaşmayan inanmış
gönülleri kuşku ve tereddüde sevk eden tartışmaların milletimizin
ilim, irfan ve hikmet dünyasına hiçbir şey katmadığı, her türlü
izahtan varestedir.
İSLAM'IN CİDDİYETİNE YAKIŞMAYACAK
POLEMİKLER
Ramazan gecelerini ihya sadedinde vatan sathının bir mabede
dönüşmesine vesile olan Teravih namazını İslâm’ın ciddiyetine ve
vakarına yakışmayacak polemiklere malzeme hâline getirmenin
herhangi bir dinî hassasiyetle, herhangi bir ilmî ve fikrî mülâhaza
ile yahut herhangi bir toplumsal maslahat ile izahı mümkün
değildir.
SADECE METİNLERE İNDİRGEYEREK BELİRLEMEYE
ÇALIŞMAK
Herhangi bir hususun İslâm’da olup olmadığını sadece metinlere
indirgeyerek belirlemeye çalışmak, tarih boyunca varlığını arızî
bir durum olarak sürdüren bir usul problemidir. İslâm on beş
asırlık bir inanç, tarih, kültür ve medeniyete sahiptir. Nelerin
İslâm’da olup olmadığına karar verirken bu tarih, kültür ve
medeniyet de mutlaka hesaba katılmak zorundadır. İslâm’ın temel
bilgi kaynakları, Müslümanların tarihi tecrübesi ve yine
Müslümanların geliştirdikleri bilgi metodolojisi her zaman kılavuz
olmalıdır.
BİR SÜNNET OLARAK EDA EDİLEN TERAVİH
NAMAZI
Resûl-i Ekrem (sav)’den bugüne kadar şaz denilebilecek birtakım
zorlama yorum ve uygulamalar dışında İslâm tarihinin tüm
zamanlarında, bütün müminler tarafından büyük bir coşku ile tüm
coğrafyalarda müekked bir sünnet olarak eda edilen Teravih
namazının varlığını tartışırken, Kur’an’ın nüzul sürecine katılan
Hz. Peygamber’le birlikte vahyi pratik bir hayata dönüştüren sahabe
neslinin icma ve ittifakını yok sayarak tarihi rivayetlerin satır
aralarında boşluklar aramak ve bunu mübarek Ramazan ikliminde bir
polemik konusu haline getirmek ilmî ciddiyetle kabil-i telif
değildir.
CİDDİ BİR USULSÜZLÜK
SORUNU
Aynı şekilde fıkıh, kelâm, hadis, tefsir gibi İslâmî ilimlerin
metodolojilerini kurarak din-i mübin-i İslâm’a ilim zemininde
süreklilik kazandıran İslâm bilginlerinin Hanefisiyle, Şafiisiyle,
Malikisiyle, Hanbelisiyle bütün mezheplerin ittifakını yok sayarak,
onların her biri pek çok ayet ve hadise dayanan sahih örf, maruf
sünnet, istihsan, mesâlih-i mürsele, amel-i ehl-i Medine gibi
prensiplere hiçbir değer atfetmeyerek indî mülâhazalarla ibadet
alanında değerlendirmelerde bulunmak ciddî bir usul yahut
usulsüzlük sorunudur.
İSLAMDA TERAVİH NAMAZI DİYE BİR NAMAZ
VARDIR, PEYGAMBER BİZZAT KILMIŞTIR
Aziz milletimiz bilmelidir ki “İslâm’da teravih namazı diye bir
namaz vardır.” Bu namaz, Ramazan gecelerinde kılınan bir namazdır.
Bu namazı Hz. Peygamber (sav) bizzat kendisi kılmıştır. Onun
kıldığını gören sahabîler de Medine Mescidinde bu namazı
kılmışlardır. Hatta o kadar çok ilgi göstermişlerdir ki Sevgili
Peygamberimiz bu namazın onlara farz kılınmasından yahut onlar
tarafından farz telâkki edilmesinden kaygı duyduğu için bilahare bu
namazı mescitte değil evinde kılmayı tercih etmiştir. Ramazan
orucunu samimiyetle tutan gece ibadetini de içtenlikle yerine
getirenlerin bağışlanacağı müjdesini vermiştir. Müslümanların Übey
b. Kâ’b’ın arkasında bu namazı kıldıklarını öğrenince de
memnuniyetini dile getirmiştir.
PEYGAMBERDEN SONRA DA KILINMAYA DEVAM
EDİLMİŞTİR
Hz. Peygamber (sav)’in bu namazı yasakladığı iddiası ise akla
ziyandır. Sadece üç dört gün ashabıyla birlikte mescitte kıldıktan
sonra kendisi evinde kılmayı tercih etmiştir. Ve ilk Müslümanlar
Hz. Peygamber (sav)’in vefatının ardından Hz. Ebubekir devrinde ve
Hz. Ömer devrinin ilk iki senesinde Ramazanlarda bu namazı ya
evlerinde yahut Medine mescidinde tek başlarına veya kıraatini
beğendikleri bir kimsenin arkasında ayrı ayrı cemaatler halinde
kılmaya devam etmişlerdir. Bu devamlılık da göstermektedir ki
teravih namazının yasaklanması diye bir şey asla söz konusu
değildir.
PEYGAMBER ZAMANINDA TERAVİH İSMİYLE
ANILMAZDI
Teravih namazının Hz. Peygamber (sav) zamanında “teravih”
ismiyle anılmaması, hadislerde “kıyâmu’l-leyl” olarak geçen bu
namaza daha sonraları her dört rekâtta bir oturulup istirahat
edildiğinden “terviha/teravih” denilmesi, “teravih” isminin
sonradan verilmiş olması böyle bir namazın olmadığı anlamına
gelmez.
BAZI FATIMİ SULTANLAR BU NAMAZ ŞİDDETLE
İTİRAZ ETMİŞLERDİR
9. Teravih namazı İslâm tarihi boyunca bütün İslâm diyarlarında
hep kılına gelmiştir. Bunun bir tek istisnası vardır. O da bugün bu
namaza itiraz edenlerin tarihteki tek benzerleri olan ve konuya
mezhepsel, ideolojik bir taassupla yaklaşan Fatımî Sultanlarıdır.
Bazı Fatımî Sultanları teravih namazına şiddetle itiraz etmiş,
bununla kalmamış ve özellikle Mısır’da camilerde bu namazın
kılınmasını onlarca yıl yasaklamışlardır. Hatta tarihçilerin
kaydettiklerine göre yasaklamakla da kalmamışlar, teravih namazını
kılmakta ısrar edenleri şiddetle cezalandırmışlardır.
YERSİZ AÇIKLAMA VE İDDİALAR MAŞERİ
VİCDANLARDA YER BULMAYACAKTIR
Sonuç olarak Hz. Peygamber (sav)’in ibadet hayatındaki eşsiz rehberliğini, nebevî uygulamaları yaşayarak aktaran sahabenin ittifakını, fıkıh mezheplerini ve on beş asırlık İslâm âlimlerinin icmaını ve daha da önemlisi asırlardır Ramazanı hayat veren bir medeniyete dönüştürmeyi başarmış Müslümanların ve aziz milletimizin on beş asırlık uygulama ve birikimini, kültür ve geleneğini dikkate almadan yapılan bu yersiz açıklama ve iddialar asla maşeri vicdanlarda yer bulmayacaktır. Başkanlığımız milletimizin dinî hassasiyetini rencide edecek her türlü teşebbüsü yakından izlemekte, dinî konularda en yüksek karar organı olan Din İşleri Yüksek Kurulumuz da halkımızı aydınlatmaya devam etmektedir. Milletimiz teravih namazının İslâm’ın ibadet tarihinin ayrılmaz unsurlarından olduğu konusunda en küçük bir şüpheye düşmemelidir.