Diyanet'ten çarpıcı açıklamalar
Abone ol'Ahlaklı olmak için dindar olmak şart değil' diyen Bardakoğlu'na göre, dindarlık sorgulanmaya açık.
Derya Sazak SOHBET ODASI Kimdir? 1952'de Kastamonu Tosya'da
doğdu. 1970'te İstanbul İmam Hatip Lisesi'nden mezun oldu. 1974'te
İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nü bitirdi, 1975'te İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. 1993'te Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne atandı. 1994'te profesör unvanı
almaya hak kazandı. Yaklaşık 9 yıl sürdürdüğü görevinin ardından
geçen yıl Diyanet İşleri Başkanlığı'na atandı. 6 kitabı ve 60'ın
üzerinde bilimsel makalesi bulunuyor. Sayın Başkan, Diyanet'teki
görevinize başlarken 'modern Müslümanlık' tanımı yapmıştınız.
Türkiye geçen bayramı İstanbul'daki kökten dinci eylemlerin şoku ve
acısı altında geçirdi. 11 Eylül'ü çağrıştıran terör dalgası dindeki
hoşgörüye de meydan okuma niteliğindeydi. Yaşadığımız çağda İslamı
nasıl algılamak gerekiyor? Modernleşme, çağdaşlaşma, batılılaşma,
bunlar iç içe kavramlar. Türkiye, 200 yıldır bu çağdaşlaşma
koşusunun heyecanını yaşıyor. Batı açısından baktığımızda,
gelişmesini tamamlamaya çalışan bir ülkeyiz. İslam dünyası
açısından ise hayli önde gidiyoruz. Burada asıl üzerinde
duracağımız şey dindar ve dindarlık kavramıdır. Bir insan
dindarlığını nasıl kurmalı, inşa etmeli, sorgulamalı. Din
peygamberlerin getirdiği bir öğreti. Ama dindarlık bizim o
öğretiyi, dini kendi hayatımıza aktarıp onu örneklendirme
çabamızdır. O halde din, nasıl reforma tabi olmazsa, dindarlığımız
da aksine o derece değişime ve her gün yeniden sorgulanmaya
açıktır.. Dinde reform olmaz mı ? Reformla dine yeniden şekil
vermeyi kastediyorsak, peygamberlerin getirdiği Allah'ın gönderdiği
din zaten çok geniş yelpazesi olan bir öğretidir. Biz ona yeniden
şekil vermek yerine, kendi dindarlığımızı yenileştirme,
modernleştirme ve çağa göre anlamlı hale getirme imkânına sahibiz.
Yenilenme bize göre dinin yorumunun yenilenmesidir.
Dindarlığımızın, dine bakışımızın yenilenmesidir. Onu din olarak
gören kişiye göre ise bu dinde reformdur. Dinde reform konusu biraz
da din hakkındaki bilgilerimizin doğruluğuyla alakalıdır. Sadece
ibadetleri yerine getiren ritüel ağırlıklı dindarlık yerine ahlak
eksenli dindarlığı savunuyorsunuz. Sadece belli ibadetleri yaparak
Allah'a ve insanlara karşı, insan olmamızın borcunu yerine
getirdiğimizi iddia edemeyiz. Ahlak, Allah'a inandığımızı ve ona
bağlı olduğumuzu davranışlarımıza yansıtma bilincidir. Ahlaklı
olmak için dindar olmak şart değil ama dindarın mutlaka ahlaklı
olması lazım. Seküler ahlakı da Türkiye'de oluşturalım. Biz dinin
ve dindarlığın ahlaki boyutunu fazla öne çıkaramadık. Sadece namaz
kılan, oruç tutan, hacca giden insan değil, aynı zamanda
davranışlarında o erdemi gösterebilen, toplumun hepsini
kucaklayabilen bir ahlakı savunabilmeliyiz. Mesela kadına karşı
kullanılan şiddet, töre cinayetleri var ve bu şiddet günümüzde
bilhassa bizim doğu toplumlarında dinin de onayladığı bir şiddet
olarak algılanıyor. Bizim bunu önlememiz, düzeltmemiz lazım. Töre
cinayetlerini önlemede ne yapabilirsiniz. Bağnazlıkla mücadele
konusunda Diyanet'in mesajları yerini buluyor mu? Vaazların,
hutbelerin içeriğini değiştirmemiz ve bu içeriğe inanan din
görevlisi ordusunun yetişmesi gerekiyor. Yani eğitenlerin
eğitilmesi gibi zor bir görev. Töre cinayetlerinin dinle ilgisi
yok, tamamen gelenekten kaynaklanan bir bağnazlık olduğunu
anlatmalıyız. İslam dünyasında kadın sorunu yok mu var, diz boyu...
Kadını olumsuz gören bölümler İncil'de çok fazladır. Türbanın,
kadını toplum yaşamında daha görünür kıldığı görüşünden yana
mısınız? Nilüfer Göle'nin 'modern mahrem' tezi... Sosyologlar bunu
bir modernleşme türü olarak görüyorlar. Aynı din Afganistan'da çok
farklı yorumlanırken, Türkiye örneğinde daha modern çizgide
algılanabiliyor. Müslümanlar kadının örtünmesini 14 asırdır dinin
gereği olarak görüyorlar. Örtünmek dindarlığın yegâne şartı
değildir. Dindarlığın olmazsa olmaz şartı, inanmaktır, imandır.
Modern dindarlıkta bireysel özgürlükler, tercihler öne çıkar.
Kadınların tercihine de saygı duyulmalı. Zorlama olmamalı. Dinin
dayattığı bir siyasal model var mı? Hayır. Din ve siyaseti özdeş
sayar da dinden bir siyaset teorisi üretirsek, bu sefer içinde
bulunduğumuz topluma özgü bir din üretmiş oluruz. Din siyaset ile
özdeşleşemez. Siyasal İslam dini sınırlandırıyor mu?
Sınırlandırıyor. Dinin yanlış anlatımına ve tanıtımına yol açıyor.
Siyasal rejimler ile dinleri örtüştürmemek ve yarıştırmamak
gerekiyor. Bir ara Türkiye'de 60'lı yıllarda kapitalizm, sosyalizm
ve İslam üçlüsü tartışıldı. İslam bir ideoloji gibi ekonomik,
siyasal bir sistem gibi uygulanmaya çalışıldı. Halbuki bu yanlıştı.
Dinler birbiriyle, Hıristiyanlık, Yahudilikle mukayese edilebilir.
Siyaset ve dini aynı düzleme çekersek yanlış yaparız. İslam ve
demokrasi bir araya gelmesi olanaksız kavramlar mı? Ortadoğu
rejimleri niye totaliter rejimlerle yönetiliyor? Çağımız İslam
dünyasındaki totaliter rejimlerin dini argümanları kullanması
nedeniyle Batı'da ve bizim entelektüellerimizde şöyle bir yargı
oluştu: Demek ki din demokrasiye, insan haklarına fazla elverişli
değil. Daha çok totaliter rejimleri besleyen bir kaynak. Türkiye
örneği bu bakımdan çok önemlidir. Demokrasinin, dinle birlikte
laikliğin, dinle birlikte modernleşmenin, Rönesansların
olabileceğinin çok güzel örneği. Başbakanlık Müsteşarı Ömer
Dinçer'in 'değişmeyen' görüşleri, toplumu İslamileştirme projesinin
savunulduğunu gösteriyor. Türkiye gibi 200 yıldır çağdaşlaşma
mücadelesi veren bir ülkede, bu çizginin değişmesi, ilerlemeden
vazgeçilmesi mümkün değil. Çağdaşlık hedefi, Müslüman halkımızın
içselleştirdiği bir çizgidir. Yani empoze edilmiş bir şey yok.
Türkiye'de siyasal İslam tehlikesi görmüyorum. Din siyaset
ilişkilerinde daha iyiye gideceğimizden eminim. 600 - 700 yıllık
Osmanlı tecrübesinden de biliyoruz ki, din ve devlet ilişkilerini
belli bir ayarda tutabilmiş ve birbirinden ayırabilmişiz.
Cumhuriyetin laik niteliği üzerinde bugün tereddüt yaratılması
doğru mu? Cumhuriyet, dini toplum yaşamından çıkarmadı. Bir alan
ayrımı yaptı. Diyanet'i kuran Atatürk. Diyanet, Cumhuriyet'e özgü
bir anlayış ifade eder ve bugün Türk dünyası için aslında model
olmaya namzet bir anlayıştır. Yahudi de başbakanını öldürdü 11
Eylül sonrası İslam ve terör tartışması sizi rahatsız ediyor mu?
Şiddet ve terör dinden kaynaklanmaz. Ancak olayların analizi doğru
yapılmalı. İslam dünyası da Batı'da kendini sorgulamalı. Az
gelişmiş ülkeler ile gelişmiş ülkeler arasında bugünkü kadar uçurum
olmalı mıdır? Küreselleşme ve modernleşmeyle birlikte şiddet ve
terör de tırmandı, neden? Kimliğini kaybetmiş gelecek umudu olmayan
işsiz güçsüz insanlar, sığ bir dini bilgiye sahipseler, çok kolay
teröre şiddete bulaştırılabiliyor. Şiddet İslama özgü değil.
Yahudilikte de adam gitti başbakanını öldürdü, Tanrı böyle istiyor
diye. Din, çok güçlü bir duygu, onu siz iyiye yöneltirseniz Mimar
Sinan çıkar, Mevlana çıkar. Diyanet olarak İstanbul'daki 15 - 20
Kasım saldırılarını yapan intihar eylemcilerinin geri plandaki
ilişkilerini, onları katliama yönlendiren kökten dinci motivasyonun
arka planını araştırdınız mı? Araştırıyoruz. Kapalı kapılar
ardında, dinin kutsala bağlılık duyguları kullanılarak ve sığ
bilgiyle beyinleri yıkanmış insanların yaptığı eylemler. İslami
cihat, kutsal savaş gibi kavramlardan etkilenmiş olabilirler mi?
Şöyle düşünelim, 14 asır içerisinde yazılmış milyonlarca kitap var.
Siz bir şahsın beynini yıkayıp, onu bir hedefe kilitlemek
istiyorsanız ve o adamın da az çok dini heyecanı, bilinci varsa
kitaplardan kavramlar bulur, beynini yıkarsınız. Genelleştirilemez
diyorsunuz. Bunlar dine ait değil, kültürlere ait kavramlardır...
Kuran, şiddeti onaylamaz Kuran'da şiddeti kutsayan ayetler var mı?
Hayır, Kuran'da terörü, şiddeti onaylayan hiçbir ifadeye
rastlayamazsınız. Hıristiyanlık, Yahudilik için de geçerli.
Darülharp gibi kavramlar, Emeviler döneminde oluşturulan kültürün
ürünüdür. Terör bir insanlık suçudur. Yani Filistin'de olanlar,
İsrail'de olanlar, bunları onaylamak mümkün değil ama sadece
kınamak yetmiyor. Kaynağına inmek, kurutmak ve insanlara din
konusunda doğru, sağlıklı bilgi vermek gerekiyor.. Türkiye'nin
gelecekte AB üyesi olması Hıristiyan ve İslam dünyası arasında
hoşgörü ortamınına ne tür katkı yapar? Ben Avrupa'daki
görüşmelerimizde hep Türkiye modelinin diğer İslam ülkelerine göre
çok daha farklı olduğunu, Avrupa'nın modern hayatıyla uyum
sağlamada Türkiye'deki din anlayışının büyük bir avantaj
sağlayacağını anlatıyorum. Allah dileseydi, tüm insanları tek tip,
tespihin taneleri gibi aynı çizgide yaratırdı. Türkiye'deki modern
İslam anlayışının Avrupa'ya getireceği en güzel şey, İslamın
hoşgörülü, sevgi ve barışa dönük yüzünü tanıtmadaki başarısı
olacaktır. 11 Eylül'den sonra Türkiye'deki modern, demokratik,
laik, insan haklarına, çevreye duyarlı İslam anlayışıyla Avrupa'nın
daha yakından ilgilendiğini ve bize kapılarını, gönüllerini daha
fazla açtıklarını görüyoruz. Alevilik Şia'dan kaynaklanmıyor
Diyanet İşleri'nin Kuran kursu yönetmeliği tepki alınca çekmek
zorunda kaldınız. Neyi amaçlamıştınız? Kapalı kapılar ardında Kuran
okutulmasını ve Kuran okutma adı altında başka işlerin yapılmasını
önlemek istedik. Bir rejim tartışması haline getirilecek bir konu
değildi ama Türkiye'de çok sağlıklı bir iletişimin olduğu
söylenemez. Din üzerinden çok fazla siyaset yapılıyor. Gerilim
üretilmesine razı olamazdık. Yönetmeliği çektik. Tartışmalı
konulardan birisi de Diyanet'in yapılanması meselesi. Alevilerin
Diyanet'te temsili. Adım atacak mısınız? Atacağız tabii, toplumun
tüm kesimlerini kuşatan bir Diyanet olmasına özen göstereceğiz.
Sadece 50'sinden, 60'ından sonra camiye gidenlerin Diyanet'i
değiliz. Figüratif bir din kurumu olmak istemiyoruz. Bilgiyi esas
alarak dini anlatıyoruz. İlahiyat fakülteleri Türkiye'de Sünni
fakülteleri midir? Hayır değildir. Üniversitelerdeki bilgi
metodolojisini esas alarak, din konusunda sağlıklı bilgi üreten
kaynaklardır. Çünkü, onlar din konusunda sağlıklı bilgi vermezse,
bu sefer neyin hurafe, neyin doğru din olduğunu anlayamayız. Türbe
kapılarında, duvarlarında medet bekleyen insanlar var. Dinin
değerlerini sadece şiddetle kullanmıyor ki... Kutsala bağlılık,
dindarlık, işte birçok alanda sömürülüyor. Biz bunlarla sağlıklı
bilgi üreterek mücadele ederiz. Alevilerin temsili nasıl olacak?
Aleviler bizim Müslüman kardeşlerimizdir. Aleviliğin ayrı bir din
olarak görülmesine tahammül edemeyiz. Alevilik, İslamın içinde bir
kültürel anlayıştır, mezheptir. Üst kimlik Mülümanlıktır. Diyanet
Sünni bir kuruluş değildir. Böyle bir imaj oluşmuş. Ben Diyanet
İşleri Başkanlığı'nın Türkiye'de yaşayan gayrimüslimlere de eşit
mesafede bir kurum olmasına özen gösteriyorum. Tabii Diyanet'in,
Sünni bir kurum olarak algılanmasına yol açan yanlışlar varsa
onların düzeltilmesi lâzım. O algılamayı tamamen görmezden geliyor
değilim. Kafanızda bir model var mı? Öncelikle Alevi kaynaklarını
neşredeceğiz... Kültürel kaynaklarının ortaya çıkması lazım ki,
Sünnileri Alevileri az dindar, çok dindar noktasından çıkarıp
söylemimizi ortak paydamız olan İslam çizgisine çekmemiz lazım.
Anadolu'daki Alevilik, Osmanlı döneminde Sünnilik, halifelik
içinden çıkmış bir eğilimdir, Şia'dan kaynaklanan bir şey değildir.
Anadolu kültürünün bir parçasıdır. Diyanet'te bir araştırma merkezi
kuracağız. Orada 'Müslümanlık üst kimliği altına girebilen
kültürlere nasıl bir din sunabiliriz'in programını yapacağız. O
bakımdan ağır hareket ediyoruz, çünkü bunların bilimsel verilere
dayanması gerekiyor.