Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan Türkçe Kur'an fetvası
Abone olDiyanet İşleri Başkanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği Şeb-i Arus töreninde Türkçe Kur'an-ı Kerim okunmasıyla ilgili açıklama yaptı.
Geçtiğimiz gün İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Evrensel
Mevlana Âşıkları Vakfı (EMAV) da bir anma programı
düzenlemişti.
Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde düzenlenen Şeb-i Arus töreninde Kur'an-ı Kerim, teşrik tekbiri ve Naat-ı Şerif, Türkçe okunmuştu. Programın ardından ortaya çıkan o anlara ilişkin görüntüler ise geniş çevrelerin tepkisine neden olmuştu.
İBB'nin, Şeb-i Arus töreninde Türkçe Kur'an okutması
tartışma yarattı
İlahiyatçılar, konuya ilişkin açıklamalarında törendeki
uygulamalara tepki gösterip Kur'an'ın kendi dilinde, aslına uygun
şekilde okunması gerektiğini söylemişlerdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı da, Kur’an'ın Türkçe okunmasına ilişkin tartışmalar nedeniyle bir açıklama yaptı. Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada; "Kur’an’ın tercümesine Kur’an denilemeyeceği ve tercümesinin Kur’an hükmünde olmadığı konusunda İslâm alimleri görüş birliği içindedir.
Yüce Rabbimizin öğütleri ve buyruklarını öğrenmek maksadıyla,
Kur'an-ı Kerim'in meal ve tefsirlerini okumak gerekli olmakla
birlikte okunan bu tercümelerin Kur’an olarak isimlendirilmesi caiz
olmadığı gibi mealin Kur’an yerine okunması da doğru
değildir." denildi.
Diyanet'ten Türkçe Kur'an okutulmasına
tepki
Diyanet'ten yapılan açıklamanın tam metni ise şöyle:
"Son günlerde kamuoyunda ezanın Türkçe okunması, Kur’an mealinin Kur’an gibi tilâvet edilmesi ve bu bağlamda Türkçe ibadet konularının tartışıldığı müşahede edilmekte ve Başkanlığımıza konuyla ilgili çokça soru ulaşmaktadır. Bunun üzerine aşağıdaki açıklamanın yapılması gereği doğmuştur.
Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim, Arapça olarak indirilmiştir (Yusuf, 12/2; Zuhruf, 43/3). Kur'an-ı Kerim, hem lafzı hem manası ile Kur'an'dır. İndirildiği lafızların dışında, Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mana Cenab-ı Hakk’ın kelâmı değil, mütercimin ondan anladığı manadır. Bu itibarla bu lafızlardan anlaşılan ve başka lafızlarla ifade edilen mana Kur’an değildir. Kur’an lafzı ve manasıyla mucizedir. Kur’an’ın Arapça olduğunu ifade eden ayetlerden, sadece mananın değil, lafızlarının da Kur’an kavramının içeriğine dâhil olduğu açık ve kesin bir şekilde anlaşılmaktadır.
"Kur'an denilemeyeceğinde İslam alimleri görüş
birliğindedir"
Kur’an’ın tercümesine Kur’an denilemeyeceği ve tercümesinin Kur’an
hükmünde olmadığı konusunda İslâm âlimleri görüş birliği içindedir.
Yüce Rabbimizin öğütleri ve buyruklarını öğrenmek maksadıyla,
Kur'an-ı Kerim'in meal ve tefsirlerini okumak gerekli olmakla
birlikte okunan bu tercümelerin Kur’an olarak isimlendirilmesi caiz
olmadığı gibi mealin Kur’an yerine okunması da doğru değildir.
İbadet olarak okunduğunda Kur’an aslî lafızlarıyla okunmalıdır.
Kur’an’ın meal, tercüme ve tefsirlerini okumanın hükmü başka, bu
tercümeleri Kur’an yerine koymanın ve Kur’an hükmünde tutmanın
hükmü ise bambaşkadır.
"Kur'an'ın asli haliyle okunmasıyla kişinin dua
edebilmesi..."
Namaz ibadetinde Kur’an’ın asli haliyle
okunması ile kişinin kendi dilinde dua edebilmesi birbiriyle
karıştırılmamalıdır. Çünkü namaz farz olan ve sahih olarak yerine
getirdiğimizden emin olmamız gereken bir ibadettir. Bu nedenle
namazın rüknü olan Kur’an kıraati ancak orijinal lafızlarıyla
okunduğunda bu farz yerine getirilmiş olur. Namazda Kur’an kıraati
icmâ ile farz olduğu ve meallerin hiç birine yine icmâen Kur’an
denilemeyeceği için namazda Kur’an meali ile kıraatte bulunulması
İslâm ümmetinin ittifakıyla meşru görülmemiştir. Nitekim 9 Ramazan
1324/23 Mart 1926 tarih ve 743 numaralı Müşavere Hey’eti ve Din
İşleri Yüksek Kurulumuzun 04.12.1997 tarih ve 103 sayılı kararında
da bu husus açıkça ifade edilmiştir.
"Ezan, İslam Birliğinin ve tevhidin
sembolüdür"
Sözleri bizzat Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sünneti ile sabit olan
ezan İslâm dininin şiarı ve Müslüman varlığının/kimliğinin bir
göstergesidir. İslâm inancının temel esaslarını içeren ve İslâm
toplumunun ortak değeri olan ezan, aynı zamanda, İslâm birliğinin
ve tevhîdin sembolüdür.
Mâna ve muhtevası bakımından ezan hem namaz hem de İslâm için bir çağrıdır. Yani ezan vasıtasıyla insanlar bir taraftan namaza çağrılırken diğer taraftan Allah’ın varlığı, birliği, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) O’nun elçisi olduğu ve asıl kurtuluşun (felâh) âhiret mutluluğunda bulunduğu gerçeğini dile getirmektedir.
"Başka dilde okunacak bir ezanın itibarının olmadığı
muhakkaktır"
Ezanın aslî halinin dışında herhangi bir dil ile okunacak çağrının,
İslâm âlimleri ve dünya Müslümanları nezdinde ezan olarak
itibarının olmadığı muhakkaktır. Nitekim İslâm alimleri Arapça
dışında okunacak bir çağrının ezan olarak nitelenemeyeceğini,
örneğin Farsça olarak okunacak sözlerin ezan olarak sahih
olmadığını belirtmişlerdir. (İbn Abidin, Reddü’l-muhtâr, I,
383.)
"Ezanın özgün şekliyle okunması gerektiği konusunda 15
asırlık bir gelenek söz konusudur"
Ezanın özgün şekliyle okunması gerektiği konusunda 15 asırlık bir
gelenek ve ittifak söz konusudur. Ezan, İslâm’ın şiarı ve namaza
davet olduğundan değişik dilleri konuşan Müslümanların hepsine bu
davetin ulaştırılması, ancak yine hepsinin ortak bilincine hitap
etmekle olur ki, bu da ezanın bilinen asli lafızlarıyla yani Arapça
olarak okunmasıyla gerçekleşir (İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, I,
383). Bu itibarla ezanın asli şekli dışında başka bir dille
okunması caiz değildir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur."