Diyanet İşleri Başkanı: İslam, şiddet ve terörün kaynağı olamaz
Abone olKazakistan Müslümanları Dini İdaresinin kuruluşunun 30. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen "Barış ve Manevi Birliği Sağlamadaki Dini Kuruluşların Rolü" konulu uluslararası konferansa katılan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “İslam, şiddet ve terörün kaynağı olamaz” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Kazakistan
Müslümanları Dini İdaresinin kuruluşunun 30. yıldönümü vesilesiyle
düzenlenen "Barış ve Manevi Birliği Sağlamadaki Dini Kuruluşların
Rolü" konulu uluslararası konferansa katıldı. Video konferans
sistemi ile gerçekleştirilen programda bir konuşma yapan Diyanet
İşleri Başkanı Erbaş, Kazakistan Müslümanları Dini İdaresinin 30.
yılını tebrik etti. Başkan Erbaş, İslam dininin, insanın ahlak,
merhamet, adalet, barış, esenlik gibi ulvi değerlerle buluşmasını
ve bezenmesini sağlayan bir din olduğunu ifade ederek, “İslam,
tevhit inancını hakim kılma gayesiyle insanlığı Allah’a kulluğa
davet eden, bir barış dinidir” dedi.
İslam’ın, barış anlamına gelen ‘selam’ kökünden türediğini belirten Başkan Erbaş, “Ey inananlar! Hep birden barışa (silme) girin, şeytana ayak uydurmayın, o sizin apaçık düşmanınızdır” ayetinin İslam’ın, şiddet ve terörün kaynağı olamayacağını gösterdiğini, “Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin” ayetinin de İslam’ın, toplumsal birlik ve beraberliği inşa etme gayesini taşıdığını gösterdiğini vurguladı.
Dini kuruluşların, toplumda barış, esenlik ve yardımlaşma ve medeni bir toplum oluşmasındaki rolüne işaret eden Erbaş, “Bu kuruluşlar, tarih boyunca mektep, medrese, ilim, fikir ve hizmet müesseseleri üreterek toplumun ortak vicdanı ve bileşkesi olmuşlardır. Bu faaliyetler vesilesiyle milleti millet yapan ortak değerler gelişmekte, toplumsal birlik ve beraberlik anlayışı hakim kılınmaktadır” diye konuştu.
“Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam dininin barış ve esenlik çağrısını farklı kıtalara ulaştırmaktadır”
Erbaş, manevi birlik ve beraberliğin sağlanması için ülkeler
nezdinde din konusunda yetkin tek bir ortak mecranın varlığının
önemli olduğunu söyledi. Türkiye özelinde, toplumda barış ve manevi
birliği sağlama adına faaliyet gösteren en yetkin ve en önemli dini
kuruluşun Diyanet İşleri Başkanlığı olduğunu belirten Başkan Erbaş,
şunları kaydetti:
“Diyanet İşleri Başkanlığı; insanlığın dini, ahlaki, maddi ve
manevi ihtiyaçlarına cevap vermek, İslam dininin barış ve esenlik
çağrısını farklı kıtalara ulaştırmak, medeniyet inşasında rehber
olmak amacıyla birçok faaliyette bulunmaktadır. Eşref-i mahlûk
olarak yaratılan insanı merkeze alan ve hizmetlerini insanlığın
barış, huzur ve maneviyatı için yürüten Başkanlığımız bu
hizmetleri, Türkiye Diyanet Vakfı ile birlikte bir vakıf
medeniyetinin devamı niteliğinde sürdürmektedir. Söz konusu
hizmetler, asırlar boyunca İslam’ı yaşayan, İslam kültür ve
medeniyetine katkı sunan kardeş ülke Kazakistan’da da devam
etmektedir. Bu hizmetler; eğitim alanında, din hizmetleri alanında
devam etmektedir. Bunun yanında sosyal faaliyetler ve yayın
faaliyetleri de devam eden hizmetlerdendir.”
“Diyanet İşleri Başkanlığı, insanlığın ortak vicdanı ve hafızasıdır”
Diyanet İşleri Başkanlığının, Türkiye Diyanet Vakfı ile birlikte yurtiçi ve yurtdışında yürütmüş olduğu faaliyetlerle, sadece bir dini kuruluş olmadığını, insanlığın ortak vicdanı ve hafızası olduğunu dile getiren Erbaş, “Bu kuruluş, hassaten din kardeşlerinin hukukunu koruma, yaptığı hizmetlerle İslam toplumunda manevi birlikteliğin ve kardeşlik hukukunun tesis edilmesini sağlama, farklı coğrafyalara, İslam’ın barış ve esenlik dini olduğu mesajını ulaştırma çabasındadır” ifadelerini kullandı.
“FETÖ’nün diyalog faaliyetleri, Kilise ve Batı ile sıkı bir ilişki kurma gibi gizli bir amaç taşıdığı anlaşılmıştır”
Toplumda ‘dinler arası diyalog’, ‘ılımlı İslam’, ‘inançlar arası diyalog’ kisvesi altında ortak bir dini ideoloji veya dini kültür birliği oluşturma çabasına girişen bazı kuruluşların olduğunun dikkat çeken Erbaş, konuşmasında şu uyarılara yer verdi:
“Mevzu bahis projelerle FETÖ, ulusal ve uluslararası birçok etkinlik düzenleyerek, bir taraftan bağlılarını Hristiyan kültürüne yaklaştırırken diğer taraftan da örgütün Batı dünyası tarafından akredite edilmesini sağlamıştır. FETÖ’nün girişmiş olduğu diyalog faaliyetleri her ne kadar ‘Tüm farklılıkları koruyarak herhangi bir zorlamaya girmeden, hoşgörü ve anlayış içinde ortak meseleleri konuşma, müzakere etme ve işbirliği yolları arama gayreti’ olarak lanse edilse de aslında bunun Kilise ve Batı ile sıkı bir ilişki kurma, onların desteklerine mazhar olma gibi gizli bir amaca matuf olduğu zaman içerisinde anlaşılmıştır. Bunun yanında DEAŞ gibi aşırı akımlar da İslam’ın esenlik ve barış mesajına gölge düşürecek birçok faaliyette bulunmuşlardır. Dinin istismar edilmesi ve tekfirci söylemin esas alınması, toplumda barışın ve manevi birliğin oluşmasına değil bilakis yıkılmasına hizmet eder. Nitekim FETÖ ve DEAŞ gibi örgütler, toplumda bu gibi faaliyetlerde bulunmuşlardır. Dini idareler olarak müminlerin imanlarını muhafaza etmek ve çarpık din anlayışlarına kaptırmadan ifrat ve tefritten uzak bir şekilde Kuran ve Sünnet çizgisinde tutma sorumluluğumuz çok önem arz etmektedir.”
“FETÖ ve DEAŞ gibi yapıların istismarları ve tekfirci söylemeleri manevi birlik ve beraberliği, barışı yok edecektir”
Toplumda manevi birlik ve beraberliğin sağlanması için ülkeler nezdinde din konusunda yetkin tek bir ortak mecranın varlığı önemli olduğunun altını çizen Başkan Erbaş, “Aksi takdirde toplumda, FETÖ ve DEAŞ gibi yapıların istismarları ve tekfirci söylemeleri yer alacaktır. Bu da manevi birlik ve beraberliği, barışı tesis etme yerine yok edecektir” değerlendirmesinde bulundu.
Başkan Erbaş, İslam dininin merkezinde yer alan barış, ahlak, adalet, birlik ve beraberlik gibi konularda kitle iletişim araçlarının, sosyal medyanın dünya çapında etkili şekilde kullanmak gerektiğini vurgulayarak, “Bu sayede İslam’ın; barış, esenlik, manevi birlik ve beraberlik dini olduğu gerçeği birçok insana ulaştırılmış olacaktır” şeklinde konuştu.