Diyanet başkanından önemli açıklamalar
Abone olDiyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, son günlerde gündemde tartışılan 4+4+4 eğitim sisteminine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, son
günlerde gündemde tartışılan 4+4+4 eğitim sisteminin Anadolu’nun
geleneğinde tarih boyunca var olan hafızlık müessesesini
zorlayacağını söyledi.
‘Hafızlık sistemini tamamen değiştiriyoruz’ diyen Görmez, “Bir sene
içerisinde çocuk rahatlıkla hafız olabilir. Yani bir sene dediğim
iki yaz bir kış oluyor. Çok rahatlıkla onu bitirir. Bu vesileyle
hem temel eğitiminden mahrum kalmamış olur. Ama zaten ikinci
kademeden sonra zannediyorum bir de açık öğretim imkânı verilecek.”
dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, yaptığı yazılı
açıklama ile son günlerde gündemde tartışılan 4+4+4 eğitim
sisteminden, Diyanet’in varlığına ilişkin tartışmalara kadar
gündemdeki pek çok tartışmalı konuyla ilgili önemli açıklamalarda
bulundu.
"KUR'AN KURSLARI, ÖRGÜN DİN EĞİTİMİNİN BİR ALTERNATİFİ
DEĞİLDİR"
Meclis Milli Eğitim Komisyonu’nda geçtiğimiz günlerde kabul edilen 4+4+4 tartışmalarının din eğitimi üzerinden yürüyor olmasının kendisini üzdüğünü belirten Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bu konuda ilkesel bir tavır içinde oldukları ifade etti. Görmez, “Yaygın din eğitimi müesseselerimizi, asla örgün din eğitiminin alternatifi olarak görmüyoruz.” dedi. Türkiye’de eğitim tartışmalarının her fırsatta din eğitimi üzerinden yapılır olmasını da değerlendiren Görmez, bu tartışmaların bir “hayrı” da beraberinde getirdiğine dikkat çekti. Başkan Görmez, şöyle devam etti:
“Yakın tarihimize baktığımızda, ne zaman biz temel eğitim
meselemizi konuşmaya başlarsak temel eğitimi bırakıyoruz, din
eğitimini burada nereye koyacağız diye bir tartışma başlatılıyor.
Cumhuriyet'in başında bu tartışmayı çok yaptık. Medreseleri
kapattık. İstanbul’daki büyük medreselerdeki öğrencilerin hepsini
götürdük Darülfünun Fakültesi'ne kaydettik. Sonra da Darülfünun
Fakültesi'ni kapattık ve kapatırken de tarihe şöyle bir not düştük;
“Öğrenci bulunamadığı için kapandı.” Aslında öyle değildi. Bu
tartışmayı 60’da tekrarlamışız. 71’de 12 Mart muhtırasından sonra
yaptığımız ilk iş, din eğitimini yeniden düzenlemek olmuş. İmam
hatiplerin orta kısımları o zaman kapandı. 12 Eylül’de aynı
tartışma, 28 Şubat’ta aynı tartışma, şimdi de aynı tartışma. Biz
bütün bu tartışmalardan ve yaşananlardan iki şey çıkardık. Çok
zengin bir müktesebat kazandık. Bugün Rusya, oradaki Müslümanların
din eğitimini nasıl vereceğini araştırmak için Türkiye’ye geliyor.
Endonezya, Türkiye’deki din eğitimi modelini almak için heyetler
üstüne heyetler gönderiyor. Pakistan çırpınıyor adeta. Gelin bizde
okullar açın diyor.”
"İHL’LERİN ORTA KISIMLARININ AÇILACAK OLMASI DİN
GÖREVLİLERİNİN KALİTESİNİ ARTIRACAK"
Yeni eğitim sisteminin imam hatip okulları ve hafızlık müessesesine yansımalarını da değerlendiren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, imam hatiplerin orta okullarının yeniden açılacak olmasının din görevlilerinin kalitesini artıracağını belirtti. Başkan Görmez, şunları söyledi:
“Şu anda mevcut haliyle yani sekiz yıllık kesintisiz eğitimde üç
yıllık, dört yıllık bir imam hatip müfredatıyla herhangi bir
camimizin mihrabını bir gencimize teslim etmemiz mümkün değildir.
Bu noktada ortaokulların yeniden açılacak olması bir kazanım
olacaktır. Bizim zorlanacağımız, Anadolu’nun geleneğinde tarih
boyunca var olan hafızlık müessesesidir. Biz şimdi zaten hafızlık
sistemini tamamen değiştiriyoruz. Bir sene içerisinde çocuk
rahatlıkla hafız olabilir. Yani bir sene dediğim, iki yaz bir kış
oluyor. Çok rahatlıkla onu bitirir. Bu vesileyle hem temel
eğitiminden mahrum kalmamış olur. Ama zaten ikinci kademeden sonra
zannediyorum bir de açık öğretim imkânı verilecek.”
"KUR’AN ÖĞRENİMİNİN SEÇMELİ DERS OLMASI ZENGİNLİK
OLACAK"
“Kur'an öğreniminin, yeni eğitim modelinde seçmeli ders olarak
okutulması büyük bir zenginlik olacaktır. Bu, insanın en tabii
hakkıdır.” diyen Görmez, İslam dünyasında fen ilimleri ile din
ilimlerinin birlikte öğretildiği çok nadir okullar olduğunu
kaydetti.
Başkan Görmez, yeni eğitim modelinde seçmeli ve isteğe bağlı
derslerin varlığının da büyük bir zenginlik olacağını belirtti.
Görmez, şu ifadeleri kullandı: “Milli Eğitim Bakanlığımız ne
düşünür ben bilemem. Ben Diyanet İşleri Başkanı olarak çok
rahatlıkla sürekli bu talepte bulunacağım. Ayrıca, isteğe bağlı
velisinin izniyle Kur’an öğrenme, reşit ise kendisinin talebi ile.
Bu, insanın en tabi hakkıdır. Din eğitiminde önemli olan şey
evrensel insan haklarına riayettir. Ona riayet ettikten sonra bu
hakları özgür bir şekilde kullanabilmeli diye düşünüyorum.”
"KUTLU DOĞUM HAFTASI’NIN ANA TEMASI ‘HAZRETİ PEYGAMBER
(sas), KARDEŞLİK AHLAKI VE KARDEŞLİK HUKUKU"
Bu yıl ki Kutlu Doğum Haftası'nın ana temasının “Hazreti Peygamber
(sas), Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku” olacağını söyleyen
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, temanın neden kardeşlik vurgusu
üzerine seçildiğini şöyle anlattı:
“Biz, aslında kardeşlik derken, sadece Kürt Türk kardeşliği,
Çerkez Laz kardeşliğini değil. İslam kardeşliğini kastediyoruz.
Kardeşliği bir edebiyat konusu olmaktan, bir retorik konusu
olmaktan kurtarmamız lazım. Bu, hem bir ahlak konusu hem de bir
hukuk konusu. Hukuk derken de ben manevi hukuku kast ediyorum.
Yüzyıllık gönül kırgınlıklarımız var bu ülkede. Yaralar açtık. Bunu
telafi etmemiz lazım. Bunu telafi edecek en büyük ilacın, hepimizin
yüreğinde sakladığı imanda mevcut olduğunu düşünüyoruz.
Hazreti Peygamber'den (sas) hareketle bir kardeşliği yeniden inşa
etmek, yeniden ihya etmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öyle
bir hal aldı ki “Sen benim kardeşimsin” dediğimizde bile insanlar
rahatsız olmaya başladılar. Çünkü bir retorik olarak algılanmaya
başladı. Hazreti Peygamber (sas) öyle yapmıyor. Hazreti Peygamber
(sas) Mekke’yi fethetmiş. Kendisine savaş açmış, kendisini yerinden
yurdundan etmiş, her türlü zorluğu sıkıntıyı önüne çıkarmış
insanlara ne diyor biliyor musunuz? “Ey Mekkeliler! Bugün beni
kerim bir kardeş olarak göreceksiniz.” “Siz benim kardeşimsiniz,
ben sizi affettim.” demiyor. “Bugün benim sizin için ne kadar kerim
bir kardeş olduğumu göreceksiniz.” “iyilik sever bir kardeş olarak
göreceksiniz.” Bize ilham veren Hazreti Peygamber'in (sas) bu tavrı
olmuştur. Dolayısıyla bu tavrı güncellemek istiyoruz. Bu çağa
taşımak istiyoruz.”
"KÜRTÇE VAAZ TARTIŞMASINI ABES SAYACAK KADAR İLERİ NOKTADA
OLMAMIZ LAZIM"
Kürtçe vaaz konusuna da açıklık getiren Diyanet İşleri Başkanı
Prof. Dr. Mehmet Görmez, konunun artık tartışılmayacak kadar ileri
bir noktada olunması gerektiğini söyledi. Görmez, “Artık, Kürtçe
vaaz konusundaki tartışmaları abes sayacak kadar ileri bir noktada
olmamız gerekiyor.” dedi. Her dilin, Allah’ın bir ayeti olduğunu
vurgulayan Başkan Görmez, “Benim dilim ne kadar muhteremse,
kardeşimin dili de o kadar muhteremdir.” diye konuştu. Başkan
Görmez, şöyle devam etti:
“Açıkça ifade ediyorum. Bana bir görev veriliyor. 'Hakkâri’nin
köyünde sen imamlık yapacaksın.' Ben oraya vardım. Benim görevim
ne? Yasaların bana verdiği görev din konusunda toplumu aydınlatmak.
Allah’ın verdiği görev ne? Allah’ın verdiği görev o insanlara din-i
mübin-i İslam’ı tebliğ etmek. O insanlar benim dilimi
anlamıyorlarsa, ben o görevi nasıl yerine getireceğim. Dolayısıyla
onların anlayabileceği bir dil ve üslûp ile anlatmak zorundayım
zaten. Bunun için zaten fiili olarak ahlakın güzelliğini,
kardeşliği anlattıktan sonra, mühim olan içeriktir. Mühim olan
hangi dil veya hangi kalıpla anlattığımız değil. Zaten bizim
görevlilerimiz vaazlarda Kürtçe biliyorsa, vatandaşa rahatlıkla
Kürtçe konuşuyorlar.”
"CAMİYLE CEMEVİNİ BİRBİRİNE ALTERNATİF GÖSTERMEK İNANÇ
BÜTÜNLÜĞÜMÜZÜ BOZAR"
Alevi vatandaşların, cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasına
ilişkin talebini de değerlendiren Diyanet İşleri Başkanı Görmez,
“Cemevlerinin, varlıklarını sürdürmesi, inkişaf ettirmeleri, hukukî
bir statü kazanmalarında herhangi bir sorun yok. Ancak bütün
tarihi, bütün kültürü, bütün kaynakları, hatta nefesleri, sözleri,
deyişleri dahi dikkate aldığımızda camiyle cemevini birbirine
alternatif olarak asla göstermemeliyiz. O, bizim inanç
bütünlüğümüzü bozar.” diye konuştu.
Aleviliğin, İslam’ın içinde farklı bir yorum olduğunu ve bunun
da yüzyıllardır böyle süregeldiğini anlatan Prof. Görmez, “Diyanet
olarak bizim, Alevi vatandaşların burasını ibadet mekanı olarak
tanıyın dediği mekanı, ibadet mekanı tanımak veya tanımamak gibi
bir haddimiz yok.” ifadelerini kullandı. Görmez, ancak konunun
bilimselliğine dikkat çekerek, şöyle devam etti:
“Eğer dünyanın herhangi bir yerinde, bir inanç grubu neye taparsa
tapsın, neye inanırsa inansın, ben bu mekânı kendim, kendi inancıma
göre ibadethane olarak kabul ettim derse, buna hiç kimsenin bir şey
diyeceği yoktur. Ama eğer bunu söyleyen insanların, Müslüman
olduklarında zerre kadar şüphemiz yoksa, eğer İslam’ın farklı bir
yorumu olarak varlıklarını sürdürmeyi bin yıldır iftiharla ifade
ediyorlarsa, eğer bunu söyleyen topluluk Hak, Muhammed, Ali
çerçevesinde bir inanç dünyası oluşturmuşlarsa, eğer bunu söyleyen
topluluk ehl-i beyt yolunu takip ettiklerini ifade ediyorlarsa, Hz.
Aliyyül Murtaza, Hz. Fatime’tüz-Zehra, İmam Hüseyin, Hz. Hasan, 12
İmam… Bunların yolunu takip ettiklerine inanıyorlarsa, kelimelerimi
özenle seçiyorum, eğer bunu söyleyen topluluk, 4 kapı 40 makamı
kendine erkan edinmişlerse, eğer bunları söyleyen topluluğun tarihi
ve kültürünü ifade eden yüzlerce eser günümüze kadar gelmişse, eğer
bunları söyleyen topluluğun binlerce sözü, nefesi var ise o zaman
bu iddia ile karşımıza çıkan insanlara deriz ki: “Bu bir bilgi
konusudur. Bu artık sizin şahsi görüşünüz olmaktan çıkmış, bilimsel
bir konudur.” Dolayısıyla bir inancın 1400 yıllık tarihinde
İslam’ın dışında bir mabet olarak tanımlanmamışsa bugün de böyle
tanımlamak mümkün olmaz.”
"DİYANET’TE ÇALIŞAN HİÇBİR MİHRAP GÖREVLİSİ VESAYETİ
İSTEMEZ"
Başkan Görmez, bazı çevreler tarafından tartışılan yeni anayasada
Diyanet’in rolü, kız çocuklarının genç yaşta evlendirilmesi ve 28
Şubat’ta Diyanet’te yaşananları da değerlendirdi. “Diyanet’in
varlığını yokluğunu tartışmak dini bir mesele değildir.” diyen
Görmez, şöyle devam etti:
“Nitekim yakınlarda platformlar düzenlendi. Bence anahtar kavram
vesayettir. Eğer vesayet üzerinden gideceksek, zaten Diyanet İşleri
Başkanlığı'nda çalışan hiç bir mihrap görevlisi de vesayeti
istemez. Her birimiz en az entelektüel dostlarımız kadar her türlü
vesayete karşıyız. Ama vesayet adı altında Diyanet’i ortada
bırakmak doğru değil. Sosyolojik bir gerçekliği görünmüyor en
azından. Ama farklı yasa çalışmalarında, zannediyorum 15-16 farklı
yasa taslağı çıktı, farklı kurumlardan, farklı sivil toplum
örgütlerinden. Biz bunların hepsini topladık. Çalıştık
arkadaşlarımızla. Sayın cumhurbaşkanımıza, sayın başbakanımıza,
sayın meclis başkanımıza, ana muhalefet liderine bunları götürdük.
Paylaştık. Bu dönemde belki birkaç önemli adım atılabilir.
Bunlardan bir tanesi sizin dediğiniz gibi yarı özerklik. Kamu tüzel
kişiliği yok. Kamu tüzel kişiliği konuşulmalı. Yani düşünebiliyor
musunuz? Diyanet, bir camiye sahip değil. Herkes caminin sahibini
Diyanet zannediyor. Hayır. Bütün camiler hazinenindir. Diyanet’in
bir camiye sahip olmak yetkisi bile yok yani. Neden? Çünkü kamu
tüzel kişiliği yoktur. Vakıflarla olan ilişkiler düşünülebilir.
Bunlar üzerinde zaten hem fikir, düşünce adamları, hem anayasa
hazırlayıcıları, hem de biz başkanlık olarak çeşitli öneriler
üzerinde çalışıyoruz.“
"BABANIN KIZINA EN BÜYÜK ZULMÜ, KÜÇÜKKEN RIZASINI ALMADAN
EVLENDİRMESİ"
Ayrıca, kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmelerini de
yorumlayan Başkan Görmez, “Bir babanın kızına yapacağı en büyük
zulüm, onu küçükken, rızasını almadan evlendirmektir.” dedi. ‘Bu,
başlı başına nikah akdini de yok sayan bir şeydir. Nikah akdinde
biliyorsunuz, iki taraflı bir rıza vardır.’ diyen Görmez,
değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“İki taraflı bir rıza esastır. Bir hanım kızımız koşarak gelir
Peygamberimiz'e (sas). “Babam beni zorla kardeşinin oğluna veriyor
efendim” der. Resul-i Ekrem de (sas) babasını çağırır, der ki “Bu
kızı zorla evlendiremezsin” “Peki” der o da. Bunun üzerine kız der
ki: “Efendim, şimdi ben amcamın oğluna varabilirim.” Hz Peygamber
(sas) diyor ki: “Kızım madem varacaktın neden babanı şikayet etmeye
geldin?”
“Babalar bu konudaki yetkilerini öğrensinler diye geldim ya
Rasulallah” (sas) diye cevap veriyor. Kızınızı, razı olmadığı
erkeğe vermeyin ve asla küçük yaşta evlendirmeyin. Bir babanın
kızına yapacağı en büyük zulüm, onu, küçükken rızasını almadan
evlendirmektir.”
"28 ŞUBAT, DİYANET ÇALIŞANLARININ ÖZGÜVENİNİ ORTADAN
KALDIRDI"
Öte yandan, “28 Şubat, Diyanet çalışanlarının özgüvenini ortadan
kaldırmıştır.” diyen Başkan Görmez, sözlerine şöyle tamamladı:
“Bütün kurumlar nasıl bir süreçten geçtiyse Diyanet de öyle bir
süreçten geçti. Doğrusu nev-i şahsına münhasır bir hizmet yürüttüğü
için etkilenmemiştir, yıpratılmamıştır, yıpranmamıştır demeyi çok
isterdim. Bilhassa o zaman tedavüle çok farklı bir şekilde sokulan
irtica kavramı, yasaların Diyanet’e verdiği görevi yerine getirmeyi
dahi zorlaştırmıştır. Çok abartılı, mübalağalı kontrol sistemi, her
şeyi merkezden planlama çalışmaları aslında bütün ara dönemlerde
yani hem 1960’da, 71’de, 80’de ve 28 Şubat’ta Diyanet İşleri
Başkanlığı’nda çalışanların özgüvenini ortadan kaldırmıştır. Ama
bütün bunlar Diyanet’in kurumsal hafızasında arızi kabul edilmiştir
ve bir müddet sonra tamamen normale dönmüştür.”