Diyaliz hastalarında en önemli ölüm sebebi kalp yetersizliği olduğu belirlendi
Abone olBir bütün halinde mükemmel bir mekanizma ile çalışan insan vücudunda birbirini destekleyen en hayati organların başında ise kalp ve böbrekler gelir. Böbrekler sağlıklı çalışmak için iyi çalışan bir kalbe, kalp ise sağlıklı çalışmak için sağlam böbreklere ihtiyaç duyar.
Böbrek ve kalp yakın bir ilişki içinde olan iki organ olduğu
için diyaliz hastalarında en önemli ölüm sebebi kalp
yetersizliği.
Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, “Uzun yıllardır ülke çapında
yürüttüğümüz koruyucu hekimlik projelerinin yanı sıra ekmekteki tuz
oranının azaltılması, masalarda tuzlukların kalkması, okul gıdası
logosunun uygulanmasını yönelik kampanya gibi çok çeşitli saha
çalışmalarının paralelinde, birinci basamak hekimlerine yönelik
nefroloji, kardiyoloji ve endokrinoloji eğitimleri ile de aslında
bugün Türk Kalp Vakfı ile ele almakta olduğumuz kardiyorenal
sendromlar konusunun ilk adımlarını da atmıştık. Hem toplumun hem
de başta hekimler olmak üzere sağlık profesyonellerinin bu konuda
farkındalık sahibi olması, bu organlarla ilgili hastalık yönetimi
açısından büyük önem arz ediyor. Böbrek hastalıkları ve kronik
böbrek yetersizliği söz konusu olduğunda, yalnızca böbrek sağlığı
uzmanları olan nefrologların değil, kardiyologların ve gerekli ise
diğer pek çok alana ait tıp uzmanlıklarının bir arada çalışması
gerekiyor. Bireyler, hastalığının çok yönlü yaklaşım gerektirdiğini
bilmeli ki, bunu talep edebilsin. Özellikle son dönem kronik böbrek
yetmezliği hastalığında, hasta odağında bir takım çalışması
gerekiyor” dedi.
Türk Kalp Vakfı Başkanı Kenan Güven ise hastaların kaliteli bir
yaşam sürmeleri için doktor uyarılarına ve tedavi yöntemlerine göre
hareket edilmesinin önemine dikkat çekerek, “Kalp damar
hastalıklarından kaynaklanan ölümlerin en aza indirilmesi için
yıllardır çok çeşitli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Kalp damar
hastalıklarına karşı farkındalık oluşturmak için yaptığımız
etkinliklerin başında yer alan Kalp Haftaları ve Dünya Kalp
Günleri’nde yaptığımız örnek çalışmaların yanında uluslararası
projelerimizle de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bugün,
“Kardiyo-renal sendrom” denilen, kalp ve böbrek rahatsızlıkları
konusunda doktorlarımızın vereceği önemli bilgilerin, siz değerli
basın mensubu dostlarımızın çok kıymetli emekleriyle halka ulaşması
ve hayatımızı çok ciddi şekilde etkileyen bu hastalıklara karşı
bilinç oluşturmak amacıyla bir araya geldik” dedi.
Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever de, “İnsan vücudu çok
sayıda sistemden meydana gelir ve bu sistemi organlar oluşturur. Bu
organların hiçbiri tek başına çalışmaz ve diğer organlarla
işbirliği içerisindedir. Bu birbirini etkileme, kalp ve böbrek
arasında belki diğer tüm organlardan çok çok daha fazladır. Her bir
organ çalışmak için kan ihtiyacı içindedir. Kalp inanması güç ama
bir gün içerisinde yaklaşık 8 - 9 ton kanı bütün vücuda pompalar.
Tüm organlar kalbin pompaladığı bu kan ile işlevini yerine getirir
fakat böbreği burada ayırmak lazım çünkü 70-80 kilo bir insanın
böbreği 140-150 gram civarındır yani vücudun aşağı yukarı binde
4-5’i civarındadır. Buna karşılık kalbin 1 dakikada pompalamış
olduğu kan miktarının yüzde 25’i böbreklere gider. Yani ağırlık
binde 4, aldığı kan miktarı yüzde 25. Bu nedenle ‘Kardiyorenal
Sendrom’ yani kalp - böbrek sendromu dediğimiz tablo, karşımıza
sıklıkla çıkıyor” dedi.
Söz konusu organların aynı risk faktörleri ile tehlikeye girdiğini
vurgulayan Sever, “Kamu sağlığı yönünden büyük önem taşıyan bir
durum ise, her iki organı da aynı risk faktörlerinin bozmasıdır.
Bunlar şeker hastalığı, yüksek tansiyon, şişmanlık, metabolik
sendrom, damar kireçlenmesi ve kolesterol yüksekliği gibi.. Yani
iki oranda aynı risk faktörleri ile karşı karşıya kalmış durumdadır
ve maalesef bu risk faktörleri özellikle Türk toplumunda giderek
artmaktadır. Özetle dikkat edilmesi gereken pek çok maddeye önlem
alabilirsek aynı anda hem kalbimizi hem böbreğimizi koruruz. Kalp
yetersizliği olduğu zaman böbreklerin bozulduğu bilenen bir gerçek,
öte yandan kalp verimli çalışabilmek için iyi bir ortama ihtiyaç
duyar yani vücutta yeterli miktarda su bulunması gerekir. Vücudun
biyokimyasal durumunun bir dengede olması da son derece önemlidir.
Böbrek yetersizliği söz konusu olduğunda vücutta önce su birikmeye
başlar, bilinir ki diyalize giren hastalar hiç idrar yapamazlar.
Kalp zaten fazla çalışan bir organken bir de fazla miktarda sıvı
yükü ile karşı karşıya kaldığında ve kan tuzlarında dengesizlik
ortaya çıkacak olursa bu çalışması iyice bozulur. Özetle kalp
yeterince pompalayamadı böbrek bozuldu, böbrek yeterince süzemedi
kalp bozuldu. Bu ikisi yakın bir ilişki içindedir. O nedenle
diyaliz hastalarında en önemli ölüm sebebi kalp yetersizliğidir. Bu
noktada daha sağlıklı bir toplum için iki vakfın bir araya gelerek
attıkları bu adımı çok önemli buluyorum” dedi.