Divan şairleri para kazanıyor mu?
Abone olProf. Dr. Halil İnalcık’ın son kitabında şairlerin para karşılığı şiir yazdıkları yönündeki iddiası, şairler arasında tartışılıyor.
Prof. Dr. Halil İnalcık’ın, son kitabı Şair ve Patron’da divan
şairlerinin para karşılığı şiir yazdıkları yönündeki iddiasına,
Prof. Dr. İskender Pala, “Eğer bir şair, şiirden para kazanmak
isteseydi, divan edebiyatının en güzel eserleri olan gazelleri para
ile satardı.” şeklinde cevap verdi. Pala’ya, meslektaşları Prof.
Dr. Muhammet Nur Doğan, Prof. Dr. Atilla Şentürk ve Prof. Dr. Orhan
Bilgin’den destek geldi. Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Halil
İnalcık’ın, son kitabı Şair ve Patron’da Divan Edebiyatı
şairlerinin para karşılığı şiir yazdıkları yönündeki iddiasına, bu
sahanın yetkin isimleri tepki gösterdi. Divan şairlerinin sadece
kasidelerinden dolayı ödüllendirildiğini belirten Prof. Dr.
İskender Pala, “Eğer bir şair şiirden para kazanmak isteseydi,
Divan Edebiyatı’nın en güzel eserleri olan gazelleri para ile
satardı.” diye konuştu. Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan da, iddia
için, “Ancak hayal olabilir.” değerlendirmesini yaptı. Prof. Atilla
Şentürk de, İnalcık’ın olaylara bir iktisatçı gözüyle baktığını ve
yanlış genellemelerde bulunduğunu söyledi. Divan edebiyatı
şairlerinin sık sık hedef olduğu ‘padişahlardan para almak için
şiir yazıyorlardı’ eleştirisi bu kez bir tarih otoritesinden geldi.
Prof. Dr. Halil İnalcık, Şair ve Patron kitabında, “Şairler,
şiirlerini caize (para) karşılığı yazıyordu.” görüşünü ileri
sürünce edebiyat dünyası yeni bir tartışmaya sahne oldu. Bu alanın
en yetkin isimlerinden Prof. Dr. İskender Pala, aylık edebiyat
dergisi E’nin haziran sayısında yayınlanan makalesinde İnalcık’ın
kitabına ilişkin önemli tespitlerde bulundu. Pala, İnalcık’ın
şair–sultan ilişkilerini sosyo–kültürel açıdan ele aldığı eserinin
şiir tarihi açısından son derece önemli olduğunu vurguladı. Ancak
Pala, divan şairlerinin, bütün şiirlerini mutlaka bir caize almak
için yazdığı görüşünün tarihî gerçeklerle bir ilgisinin
bulunmadığını kaydetti: “İnalcık, ‘Şairler, şiirlerini caize (para)
karşılığı yazıyordu’ derken; küçük bir yanılgıya düşüyor.” Sadece
birilerine ithafen yazılan kasidelerinden dolayı devletin önde
gelen isimleri tarafından ödüllendirildiğini hatırlatan Pala,
“Zaten bir şair, yaklaşık 500 gazel yazmışsa 50 kadar ancak kaside
ve tarih kıtası kaleme almıştır. Kaside, adı üstünde ‘belli bir
amaçla, bir kasıt üzerine yazılmış şiirdir.” şeklinde konuştu.
’Divan şairleri meslek sahibiydi’ Pala, İnalcık’ın bu iddialarına
cevap verirken, Doğu kültürüne yön veren ünlü bir söze atıfta
bulunuyor: “Marifet iltifata tâbi’dir / Müşterisiz metâ zâyi’dir.”
Buradaki ‘iltifat’ sözcüğünün bir tür patronluk, belki şimdilerdeki
sponsorluk kavramının karşılığı olduğunu söyleyen Pala, “Divan
şairlerinin çoğu okuma yazma bilen, belli bir eğitim almış
insanlardı. İçlerinde, ilmiye sınıfından tutun da şeyh ve
dervişler, bürokratlar, askerler, esnaf ve serbest meslek sahipleri
ve nihayet saraya mensup insanlara kadar farklı meslek dallarında
şairler vardı. Geçimlerini sadece şiir yazarak sağlayan insanlar
değildi bunlar.” diyor. Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan da divan
şairlerinin şiirlerini para karşılığı yazmış olabileceği iddiasının
ancak hayal olabileceğini, bunun söz konusu bile edilemeyeceğini
söylüyor. Her meslekte olduğu gibi şairler arasında da parayı
önemseyen insanların bulunduğunu, para karşılığı kaside yazan
şairlerin de bulunabileceğini iddia eden Doğan, “Ancak bir
genelleme yaparak bütün şiirler ya da kasideler para karşılığında
yazılıyordu demek son derece yanlıştır.” diyor. Kasideleri, klasik
edebiyat şairlerinin bir hüner gösterisi olarak açıklayan Doğan,
Baki’nin Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümünden sonra yazdığı
mersiyeyi örnek gösterek şöyle konuşuyor: “Baki, Kanuni’nin
ölümünden sonra muhteşem bir mersiye yazmıştır. Eğer mersiyeler,
para için yazılırsa ölü bir padişahtan para almak mümkün olabilir
mi?” Prof. Dr. Atilla Şentürk ise Prof. Dr. Halil İnalcık ile Prof.
Dr. İskender Pala arasında yaşanan polemikte, İnalcık’ın yaptığı
genellemeyi yanlış buluyor. Halil İnalcık’ın tarihçi olması
hasebiyle edebiyat konularına biraz uzak kaldığını düşünen Şentürk,
“Hoca, olaylara bir iktisatçı gözüyle baktığı için yanlış
genellemelerde bulunuyor. Şiiri bir geçim kaynağı olarak görüyor.
Divan edebiyatı’nın genelinde böyle bir şey söz konusu değil; ancak
kasideler için para alındığını biliyoruz.” diyor. Prof. Dr. Orhan
Bilgin de, divan edebiyatı şairlerinin para karşılığı şiir
yazmadığını, ancak karşılığını beklediğini söylüyor ve ekliyor:
“Hangi sanatçı, iltifattan hoşlanmaz ki...”