Öyle icatlar var ki modern zamanlarda hala kullanılıyor. Bazıları şekil değiştirmiş, bazıları da aynen kalmış. Mesela günümüzde dişmacunsuz, şemsiyesiz, haritasız, futbolsuz ya da ameliyatsız bir hayat düşünebilir miydik? İşte tüm bu buluşların ilk halleri;
İLK DİŞMACUNU İDRARDAN YAPILDI
Diş macununun bilinen en eski kaydı MÖ 4. yüzyılda Mısır'da bulunan bir el yazmasında geçmektedir. Yazıda zambak çiçeklerinin bir karışımından bahsedilmektedir. Bir çok tarihi diş macunu, idrardan elde edilmiştir. Ancak 18. yüzyıla kadar diş macunları genel bir kullanıma ulaşamamıştır. Antik Yunanlar ve daha sonra Romanlar, diş macununa ezilmiş kemik ve istiridye kabuğu katarak aşındırıcı bir özellik eklemişlerdir. 9. yüzyılda Persli müzisyen ve moda tasarımcısı Ziryab Müslüman İspanya'da popüler hale getirdiği, yeni bir çeşit diş macunu yapmıştır. Bu diş macununun içinde neler olduğu tam olarak bilinmiyor, ancak hem işe yarar hem de tadının çok güzel olduğundan bahsediliyor.
[PAGE]
FUTBOL ANTİK YUNANDAN BERİ VAR
Antik Yunanlıar ve Romalılar'ın topla bir çok oyun oynadıkları bilinir. Bunların bazılarında ayaklar da kullanılır. Romalılar'ın keşfi olan Harpastum oyununun episkyros olarak bilinen bir takım oyunundan adapte edildiğine inanılıyor. Romalı Cicero bir keresinde, bir adamın berberde traş olurken kafasına top çarptığı için öldüğünden bahsetmiştir. Bu tip oyunlar ‘Rugby' futbolunu anımsatıyor. Ayrıca, futbola benzeyen resmi bir kanıt Çin Askeri Eğitimcisi Zhan Guo Ce'nin yazılarında da geçiyor. Ce, 200'lü yıllarda ele aldığı yazısında ‘cuju' adı verilen ve aslında deri topu bambudan yapılmış direkler arasına gerilmiş ipekten yapılmış kumaşın ortasındaki delikten geçirildiği bir oyunu anlatıyor.
[PAGE]
BABİLLİLER SABUNLA YIKANIRDI
Sabun benzeri en eski madde Antik Babil'e aittir ve yaklaşık MÖ.2800 yılından kalmadır. Sabunun o dönemde basit formülü olarak su, alkali baz, Çin Tarçını yağının MÖ.2200 yılında kilden yapılma bir tablete yazıldığı gözlenmiştir. Mısır'da MÖ.1550 yılında bir papirüs kağıdına yazılan metinde ise Mısırlılar'ın düzenli olarak banyo yaptıkları ve temizlenmek için de hayvan ve sebze yağıyla alkalin tuzu karıştırarak sabun benzeri bir madde elde ettikleri yazmaktadır.
Milâttan sonra ikinci yüz yılda yaşamış Yunanlı bir doktor olan Galen, sabun benzeri bir maddeyi küllü su olarak tasvir ediyor, beden ve giysilerden kirleri atmak için kullandığını bir yazısında bahsediyor. Galen'e göre en iyi sabun Almanlara aitti. Almanlar'dan sonra ise Fransızlar en iyi sabunu üretiyordu. Bu kayıtlar, sabunun ilk defa ne zaman deterjan amaçlı kullanıldığını da gösteriyor.
[PAGE]
EN ESKİ HARİTA DA BABİL'DEN KALMA
Bilinen en eski harita Babil zamanından kalma kilden bir tablet üzerine çizilmiş, bir ele sığan ve bir akarsu tarafından ikiye bölünen tepeleri anlatan bir çizimdir. Harita, 1930'da şu an Irak olan eski Babil antik eserlerinde ortaya çıkarılmıştır. Tablet üzerinde çivi yazısı kullanılarak yazılmış karakterler ve semboller de vardır.
[PAGE]
YARALAR İNSAN SAÇIYLA DİKİLİRDİ
Açık yaraya dikiş atılması Antik Mısır'a kadar dayanıyor. Mısırlılar zamanında insan etini bir araya getirmek için saç ve ağaç kabuğu kullanıyorlardı. Yaklaşık 4000 yıl boyunca zamanının doktorları yaraları kapatmak için bu yöntemi kullandı. Arkeolojik buluntular Antik Mısırlılar'ın yaraları kapatmak için keten ve hayvan kası kullandığını gösteriyor. Eski Hindistan'da ise böceklerin kıskaçları ya da karıncalar yaraları kapatmak için kullanılıyordu. Yara üstüne konulan böceklerin bedenleri kesiliyor ve ağız kısmı yara üzerinde bırakılıyordu. Yaraları kapatmak için kullanılan diğer doğal maddeler ise saç, çimen, keten, pamuk, domuz kılı ve hayvan bağırsağıydı. Kullanılan malzemeler değişse de yara dikmenin temel ilkesi 4000 yıldır çok az değişti.
[PAGE]
YAZI BULUNMADAN DİŞ FIRÇASI BULUNDU
Ağız temizliği için kullanılan araçların geçmişi yazının bulunmasından da öncesine gidiyor. Bu, dünya çapında yapılan kazılarda elde edilen bulgularla da destekleniyor. O dönemde yaşayan insanlar bir çok çeşit fırça kullandılar.
Hintliler Neem ağacından yapılmış bir çeşit sopa kullanıyorlardı. İnsanlar dal parçasının başını diş fırçası kıllarına benzeyene kadar çiğniyorlardı ve sonra da bunu dişlerini temizlemek için kullanıyorlardı. İslam'ın altın çağında Müslüman dünyada da misvak adı verilen bitkiden yaptıkları yine aynı adı taşıyan ve içinde macununu da barından ağaç parçalarını kullanıyorlardı.
[PAGE]
ÇİN HANEDANININ AÇILIR KAPANIR ŞEMSİYESİ VAR
Asur'un başkenti olan Nineveh'in heykellerinde şemsiyeye sık sık yer verilir. Mısırda şemsiye çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Çoğu zaman ise palmiye ağacı yaprakları şemsiye olarak kullanılmıştır. 2. Yüzyılda Çin'de kumandan Fu Qian, Han Hanedanı Wang Mang'ın açılır, kapanır ve eklentileri olan bir şemsiyeye sahip olduğundan bahsetmiştir.
[PAGE]
KAUÇUĞU İŞLEYİP TOP YAPTILAR
Bir maddeyi sertleştirme 19. yüzyılda ilk defa yapılmaya başlansa da, kauçuğun başka yollarla işlenmesi tarih öncesi zamanlara dayanıyor. Antik mezoamerikanlar, Panama Kauçuk Ağacı'ndan lateksi ayrıştırıyorlardı. Yerel asmanın suyu, ‘sarı papatya', daha sonra latex ile karıştırılarak MÖ 1600'lü yılların işlenmiş kauçuğunu meydana getiriyordu. 3000 yıl sonra gerçekleşen İspanyol İstilası'ndan sonra kauçuk tropikal alanlardan tüm Mezoamerika'ya ihraç edilmeye başlandı. Bulgulara göre kauçuğun ana kullanım alanı top yapımıydı.
[PAGE]
BULUNDUĞUNDAN BERİ DEĞİŞMEDİ: SPEKÜLÜM
Spekülüm
Bedenin iç taraflarını özellikle vajina ve serviksi muayene amacıyla bir deliği genişletmek veya açık tutmak için kullanılan ışık kaynaklı ve kaynaksız alettir.
Vajinal spekülüm Romanlar tarafından kullanılmıştır ve bu aletin kalıntıları Pompei'de de bulunmuştur. Aletin ilk örnekleri de buradan çıkmıştır. 18. yüzyıl versiyonlarında da kullanılan iki ya da daha, elle sıkılınca sokulduğu deliği açan bir valfa sahiptir. Soranus, özellikle vajina için yapılan spekülümdan bahseden ilk yazardır. Jinekoloji üzerine yazan Grekoromen yazarlar, vajinal ve rahim hastalıkları teşhis ederken kullanılmasını şiddetle öneriyorlar. Spekülüm, icat edildiği ilk tarihten bu yana fazla değişmeyen nadir tıbbi araçlardan birisi.
[PAGE]
İLK TERSANE HİNDİSTAN'DA İNŞAA EDİLDİ
Dünyanın en eski gemi şantiyesi Hindistan'ın Lothal şehrindeki Harappan'da MÖ 2400'lü yıllarda inşa edilmiştir. Lothal'daki tersaneye Sabarmati nehrinden kolayca ulaşılabiliyordu ve bu nehir de Harappan şehirleri ve Saurashtra yarım adası arasında işlek bir ticaret yoluydu. Lothallı mühendisler deniz ticarine büyük önem vermişler, tersanenin yanı sıra bir de depo inşa etmişlerdir. Bu depo, şehrin doğu tarafında bulunuyordu ve arkeologlar bu yapının tam bir mühendislik dehası olduğunu belirtiyor. Deponun şehrin doğusuna kurulma amacı, şehirdeki nehrin yaratabileceği su taşkınından korumaktı ancak deniz kabardığı zaman gemiyle kolayca ulaşılabiliyordu.