12 Eylül öncesi birbirimizin boğazını
kesiyorduk. Kenan Evren ve arkadaşları darbe yapınca,
akan kan bıçak gibi kesildi. İşin garibi, Türkiye'nin
yüzde 99'u halk oylamasında darbecileri
destekledi.
Direniş mi?
Hayır!
Siyasilerin arkasından kimse gitmedi. Hepsi Hamzakoy'a tıkıldı, bir
tek Allah'ın kulu çıkıp demokrasiden, sandıktan söz etmedi.
Asker ne dediyse o oldu. Sandık kuruldu,
Özal halkın desteğiyle işbaşına geldi ve Demirel başta olmak üzere
tüm yasaklı siyasiler konuşmaya başladı.
*
28 Şubat'ta 12 Eylül'ün yasaklısı Demirel başta olmak
üzere, herkes askeri alkışladı, sandık ayaklar altına alındı ve
ANAYOL iktidarı "havada ikmal" yaparken devrildi, hükümeti kurma
görevi bizzat Demirel tarafından Mesut Yılmaz'a
verildi.
Çıt yok!
Herkes kaderine razı!
Halk memun!
*
27 Nisan muhtırası!
Alkış!
Tayyip Erdoğan diklendi...
O diklenince...
Askerin ayarı bozuldu...
Beklenen olmadı...
Olmadı ama, halk yine suskundu!
Direniş, mireniş yoktu yani!
*
Taksim'de direndik!
Ses getirdik, hükümete ayar verdik.. Tayyip Erdoğan'a diz
çöktürdük...
Aferin bize...
Tahrir'i örnek almıştık çünkü...
O Tahrir, darbe yanlılarıyla dolup taştı birkaç gün önce...
Mısır'da asker yönetime el koydu...
BİR- Mısır'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı olan
Mursi, askere biat etmedi, direndi,
sevenlerini kan akıtmadan direnişe çağırdı.
İKİ- Mursi'yi sandıkta işbaşına getiren Mısır
halkı, Tahrir yerine başka bir meydan
seçti ve darbeye karşı direndi direniyor.
ÜÇ- Mısır'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı gözaltına
alınınca, onu sevenler, ona oy verenler yollara döküldü ve canları
pahasına direndi direniyorlar.
Hatta ölüyorlar...
Bir Mısır'a bakıyorum, bir Türkiye'ye bakıyorum.
Oradaki "şanlı direniş" ile bizdeki
"direniş"i karşılaştırıyorum...
Utanıyorum!
Ülkemdeki darbesevicileri izledikçe midem
bulanıyor!