Kimilerine göre Türk Milleti,
cumhuriyetin kuruluşundan bu yana dinsiz, imansız yöneticiler
tarafından idare ediliyordu!
Böyle bir kanaate nasıl
varmışlardı bilinmez ama hatırlayınız “dinimizi yaşayamıyoruz” diye
yükselen feryatlar hala bugünkü gibi hepimizin kulaklarında
çınlıyor.
Bir zulüm edebiyatıdır ki
sormayın…
O günlerde, ülke yönetiminde Müslüman dindar
(!) kadroları görme arzusu tavan yaptıkça cemaatlerin etkisi
altındaki militan dindarlarının cihad dürtüleri depreşiyor, böylece
hayallerinde yarattıkları din düşmanlığı paranoyasının daha çok
esiri haline geliyorlardı.
Kimdi bunlar?
Bunlar; Şimdilerde IŞİD diye tanıdığımız sapkın
terör örgütünün işlediği cinayetlerle büyük benzerlik gösteren
eylemleriyle Maraş’ta, Çorum’da kadın, erkek, yaşlı, genç ve hatta
bebek demeden katleden ve ne gariptir ki asla terörist diye
anılmayan katillerdi!
Bunlar; Madımak’ta “Allahu Ekber” nidaları
arasında insanları diri diri yakan yobazlar
topluluğuydu!
Bir kısmı da cemaat toplantılarında dinlediği
cumhuriyet karşıtı söylemlerin etkisinde kalmış ve cemaatle
birlikte verecekleri mücadelenin Allah yolunda verilmiş mücadele
olduğuna inandırılmış, İslamiyet’i birkaç dini ritüelden ibaret
sanan cahil halk topluluğuydu.
O günlerde, din adına işlenen cinayetler
münferitmiş gibi gösterilip adına bazen irticai faaliyet bazen
kökten dinci gruplar denilerek eylemleri hafife alınmış, failler el
altından ya mükâfatlandırılmış ya da yargıda zaman aşımına
bırakılarak yaşananlar örtbas edilmişti!
Bugün geldiğimiz noktadan bakıldığında geçmişte
cumhuriyet karşıtlığını hafife alarak müsamahalı yaklaşmanın ne
kadar hayati bir hata olduğu anlaşılmış olsa da geçmiş
ola…
AK Partinin siyaset sahnesine
çıkarak iktidara gelmiş olması cumhuriyetin temel ilkelerine düşman
kılınan kesim için dini
yaşamanın önündeki en büyük engelin yani
“laisizmin” de sonu olarak görülmüştü.
Laisizmin sonu olarak görülmesi, onlarca yıl
laikliğin dinsizlik olduğu telkinleri ile algıların tecavüze
uğramasının doğal neticesiydi!
Müsamaha, hafife alma ve göstermelik önlemler
sonucu AK Parti ile yeni bir döneme girilmiş oldu.
Bu yeni dönem aynı zamanda sistematik olarak
kafası karıştırılan, niteliksel olmasa da nicelik olarak hatırı
sayılır sayıya ulaşmış insanlar için din ile aldatılmada yeni ve
önceki örneklere kıyasla çok daha kapsamlı, uzun soluklu bir
sürecin de başlangıcıydı.
Bu süreci, inanç istismarı
ile cehaletin örgütlendiği Siyasal İslam yapılanması olarak
adlandırmak yanlış olmasa gerek!
Önceki örneklerinde bir takım ticari gruplar ve
vakıflar dinsel söylemlerle insanları hem manevi (inanç istismarı)
hem de maddi olarak sömürmüş hatta çoğu kez
dolandırmışlardı.
Şimdi ise çok daha büyük bir soygunun, talanın,
yağmanın zemini hazırdı!
Üstelik bu sefer devlet gücü
de ele geçirilmiş ve dişe dokunur hiçbir engel
kalmamıştı!
Halk unsurunu hesaba katmamış olacaklar
ki;
Yüzde 98’i Müslüman olarak telaffuz edilen
ülkede yüzde 50 civarındaki din ve Allah düşmanı (!) olarak
gösterilen (ötekileştirilen) nüfusun diğer yarısı garabetlerle dolu
bu yeni dönemi kabullenmiyor hatta hayata geçirilen faşizan
uygulamalara karşı direnmeyi dahi göze aldığını çeşitli eylemlerle
gösteriyordu.
Bu da şu anlama gelir ki yetkililer bunu bir
türlü doğru okuyamadılar; İstismar ile başlayan ve toplumsal barışı
ayaklar altına alarak istikrarı ortadan kaldıran süreç sona
ermektedir.
Yandaş gazeteler tarafından algı operasyonu
için yayınlanan seçim anket sonuçları kimseyi
yanıltmasın.
Ülkeyi uçurumun kenarına getiren kadrolar şimdi
panik halinde kişisel kurtuluş için hal çaresi aramaktalar ve bunun
için akla gelebilecek her şeyi göze alabilirler.
Taarruzların en zayiatlı ve en zor aşaması geri
çekilme aşamasıdır!
Yukarıya çıkarken merdivenin
basamaklarını kırarak çıkanlar şimdi inmek için basabilecekleri bir
tek basamak bulamıyorlar!
Gördüğümüz şeyi
“kedinin köşeye sıkışması” durumuna benzetebiliriz ki ülkemiz için en tehlikeli süreç bu
süreçtir.
Öyleyse; faili meçhullere, siyasi cinayetlere,
oldubittilerle başlatılabilecek olası etnik ve ya mezhepsel
çatışmalara karşı millet olarak her zamankinden daha uyanık ve
dikkatli olunmalı.