Dink suikastında kan donduran ifade!
Abone olAgos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davada verilen bir ifade cinayetin önceden planlandığını ortaya koyuyor.
Trabzon Emniyeti, 2006'da İstanbul İstihbarat Şube'ye,
"Yasin Hayal Hrant Dink'e yönelik ses getirici bir eylem yapacak"
şeklinde bir yazı gönderdi. Erhan Tuncel ise müfettişlere, "Ben,
öyle İstanbul'a gönderilen ihbar şeklinde bilgi vermedim. Ben,
'Yasin gidip Agos'un önünde Hrant Dink'in kafasına sıkacak' dedim"
diye ifade verdi.
Milliyet gazetesi muhabiri Nedim Şener'in bu hafta sonu piyasaya çıkacak "Kırmızı Cuma-Dink'in kalemini kim kırdı" isimli kitabında, dört yıl önce öldürülen Hrant Dink cinayeti konusunda tartışma yaratacak bilgi ve belgeler yer alıyor. Dink cinayeti hakkında ikinci kitabına imza atan Nedim Şener suikastın azmettiricisi olarak yargılanan Trabzon Emniyet İstihbarat Şubesi elemanı Erhan Tuncel'in cezaevinden kendisine gönderdiği mektupları da yayınlıyor.
Mektuplarda Nedim Şener'in faks ile gönderdiği sorulara yazılı olarak verdiği yanıtlar yer alıyor. Nedim Şener, kitapta, Tuncel'in polis muhbiri olarak profiline de yer verdi ve "mektuplaşma" sürecini şöyle anlattı:
CEZAEVİNDEN GELEN MEKTUP
"Hrant Dink cinayeti davasının 26 Ekim 2010 günü yapılan 14'üncü
duruşmasında sanıklar salona alındığında, azmettirmek suçundan
yargılanan polis ajanı Erhan Tuncel, bana bakıp eliyle bir şeyler
anlatmaya çalışıyordu.
Oturduğum en ön sıradaki yerimden sanıkların olduğu bölüme doğru
ilerlediğimde Tuncel'in 'Size bir mektup
yazacağım' dediğini duydum. Bir iki kez daha eliyle aynı
işareti yaptı. Ona, 'bekliyorum' diye seslendim.
Aslında yazacağını sanmıyordum. Ama, birkaç gün sonra kardeşi
memleketi Elazığ'dan telefon etti.
Erhan Tuncel'in önce bir faks çekeceğini, sonra da uzun bir mektup
göndereceğini söyleyince, niyetinin ciddi olduğunu anladım. Tuncel
polise, savcılıklara, mahkemede hâkimlere ve hapishanede
müfettişlere sayfalar dolusu ifade vermişti. Ama, nedense bende her
şeyi anlattığı izlenimi uyandırmıyordu. Tuncel'in söyleyecek daha
çok şeyi olduğunu hissediyordum.
5 Kasım 2010 günü Milliyet gazetesinin faksından çıkan bir sayfalık yazı, Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Cezaevi Mektup Okuma Komisyonu'nun 'GÖRÜLDÜ' damgasını taşıyordu."
ERHAN TUNCEL'İN AJANLIK GEÇMİŞİ
Nedim Şener, polis muhbiri Erhan Tuncel'in kim olduğunu
kitabında şöyle anlatmaya devam ediyor:
"Elazığlı Erhan Tuncel, Trabzon Karadeniz Teknik
Üniversitesi'nde iktisat okuyordu. Öğrenciydi, ama daha önemli
ikinci bir işi vardı: Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat
Şubesi'nin ajanı, teknik ifadesiyle 'yardımcı istihbarat
elemanı'ydı (YİE).
Büyük Birlik Partisi'ne (BBP) bağlı Alperen Ocakları'nın Trabzon Şubesi'nin kuruluşunda rol oynamıştı. BBP çevrelerine, Trabzon'a gelen Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu'yla aynı fotoğraf karesine girecek kadar da yakındı. Tuncel iktisat okuyordu, ama aklı fikri istihbaratçı olmaktaydı.
Hrant Dink cinayetinin azmettiricilerinden Yasin
Hayal'in 24 Ekim 2004 günü McDonald's'ın Trabzon şubesine attığı
bombayı yapan da oydu.
Aslında bombalama olayının sanığı olarak yargılanmalıydı.
Ama, Trabzon Emniyeti, onun ismini McDonald's bombalaması
dosyasının dışına çıkardığı gibi, Yasin Hayal'in yakalanıp 31 Ekim
2004 tarihinde cezaevine konmasından yalnızca iki hafta sonra, 17
Kasım 2004 günü 'Mehmet Kurt' kod adıyla Yardımcı İstihbarat
Elemanı (YİE) yaptı.
Tuncel, Elazığ'da lise yıllarında Nizam-ı Alem ocaklarına gidip gelen birisi. Hatta, Susurluk konusunda adı gündemden düşmeyen Mehmet Ağar'ın seçim kampanyasında çalıştı."
POLİSLER, TUNCEL'İ ZİGANA'YA GÖTÜRDÜ
Muhabirimiz Şener, Tuncel'in kimliğini deşifre ederken, ilk defa
"Dink vurulacak" sözlerinin nasıl ifade edildiğini
de şöyle anlatıyor:
"Tuncel 2001'de KTÜ'de iktisat bölümüne girdi.
2003'te Trabzon Alperen Ocakları başkanlığı teklif edildi. Üye
değildi ama ocak çevrelerinde 'reis' diye anılıyordu.
Yasin Hayal, Tuncel'in Trabzon Emniyeti'nde Elazığlı hemşerileri olduğunu ve görüştüğünü belirtiyor. Tuncel, ajanlığı için, 'Bana istihbarat elemanı olmam teklif edilmedi, bir nevi karar verildi' derken, arkadaşı Tuncay Uzundal daha önce savcılığa gönderdiği bir mektupta, Tuncel'in polislerin kendisini Zigana'ya götürdüğünü ve orada 'Dink vurulacak, Dink vurulacak' diye bağırtıldığını anlattığını yazmıştı."
İŞTE O SATIRLAR
Erhan Tuncel bugün Hrant Dink'in öldürülmesine azmettirmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis; silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak, patlayıcı madde imal etmek, patlayıcı madde atmak, mala zarar vermek, 6 kişinin yaralanmasına neden olmak suçlarından 22.5 ile 48 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması istenen bir sanık olarak kamuoyunun tanıdığı biri.
Cinayetten dört yıl sonra ilk kez bir gazeteciye faks çekti ve
mektup yazdı. Belli ki anlatmak istediği bazı şeyler vardı.
CİNAYETİN BENZER OLDUĞU KİTAP
HABERİN DEVAMI İÇİN DİĞER SAYFAYA GEÇİNİZ...
Kendisine gelen mektup için Nedim Şener, şu değerlendirmeyi
yaptı:
"Tuncel'in 5 Kasım 2010 günü gönderdiği bir sayfalık yazıyı
hızla okuyarak, bir şeyler bulmayı umut ediyor, Tuncel'in cinayetle
ilgili tek bir cümle etmemesi beni şaşırtıyordu. Ama, Tuncel
aradığım şeyi silik faks mesajının sonuna saklamıştı. Tuncel mesajı
büyük harflerle bir kitaptan alıntıyla bitiyordu:
VİCARİO KARDEŞLER SANTİGO NASAR'I; HEMEN VE GİZLİLİKLE
ÖLDÜRMEK KONUSUNDA YAPILMASI GEREKEN HİÇBİR ŞEYİ YAPMAMIŞLARDI.
AKSİNE BİRİNİN GELİP ONLARA ENGEL OLMASI İÇİN BOŞ YERE AKLA
GELMEDİK YOLLARA BAŞVURMUŞLARDI.
Alıntı yapılan kitabın adı KIRMIZI PAZARTESİ idi. kitap, Nobel Ödüllü yazar Gabriel Garcia Marquez'in 1981'de yazdığı romanıydı. Kitabın kapağında, 'İşleneceğini herkesin bildiği bir cinayetin öyküsü.' yazıyordu.
Erhan Tuncel'in, Kolombiya'da bir köyde herkesin işleneceğini bildiği, ama kimsenin, kurban Santigo Nasar'ı uyarmadığı, katillerin bile kendilerini engelleyecek birini aradığı bir cinayeti konu alan Kırmızı Pazartesi romanı üzerinden bir şeyler anlatmaya çalıştığını düşündüm.
Dink cinayetinin her aşamasından haberdar olan ve her şeyi elemanı olduğu polise anlatan Erhan Tuncel, ne demek istiyordu?
Acaba, 'Dink'in öldürülmesi kararı başkaları tarafından verildi. Ben bunun gerçekleşmemesi için her şeyi yaptım. Ama, birileri oralı bile olmadı' mı demek istiyordu?"
DİNK'LE 'BENZERLİK'
Nedim Şener, Erhan Tuncel'in Kırmızı Pazartesi romanına dikkat
çekmesinin anlamını şöyle anlattı:
"Erhan Tuncel, bir romandan bir cümleye dikkat çekerek, kendini
aklamaya mı çalışıyordu? Bu cümlenin anlamı o kadar basit
olamazdı.
Faks mesajında yer verdiği cümleyle sanki gerçeğin bir başka yönüne
dikkat çekmeye çalışıyordu. Çünkü, Erhan Tuncel, Dink cinayetinde
polisin en önemli parmak iziydi. Sanki silinmek istenen parmak
izi.
Tuncel, şimdi bize Kırmızı Pazartesi romanının kahramanı Santigo
Nasar ile Hrant Dink arasında bir benzerlik kuruyordu.
Santigo Nasar da Hrant Dink de herkesin işleneceğini bildiği
cinayetlerin kurbanlarıydı.
Kırmızı Pazartesi'de anlatılan Pedro ve Pablo Vicario kardeşler, kız kardeşlerinin bekâretini kaybetmesinden sorumlu tuttukları Nasar'ı öldürmeye karar verirler. Bu karardan kasabadaki herkes haberdardır; bakkal, sütçü, kasap, komşular, belediye başkanı hatta polis. Herkes Vicario kardeşlerin bu namus cinayetini işlemeye kararlı olduğunu da görür.
Hrant Dink'in öldürüleceğini de herkes biliyordu: Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı, Trabzon İstihbarat Şubesi, Milli İstihbarat Teşkilatı, Jandarma yani devletin tüm güvenlik kurumları...
Dink'e yönelik tehditler, polisin ve basının gözü önünde gerçekleşiyordu. Gazetesinin önüne gelenler, 'Ya sev ya terk et', 'Kahrolsun ASALA', 'Bir gece ansızın gelebiliriz' sloganları atıyorlardı.
Her şey basının gözü önünde gerçekleşiyor, ama haber bile olmuyordu. Santigo Nasar da öldürüleceğini son anda öğrenmiş, ama ciddiye almamıştı. Hrant Dink ise tehlikenin büyüklüğünün farkındaydı ve öldürüleceğini biliyordu."
İŞTE TUNCEL'İN TÜYLER ÜRPERTEN İFADESİ: 'BEN AGOS'UN ÖNÜNDE KAFASINA SIKILACAK DEDİM'
Trabzon Emniyet Müdürlüğü, 17 Şubat 2006'da İstanbul İstihbarat
Şube'ye, "Yasin Hayal'in Hrant Dink'e yönelik ses getirici bir
eylem yapacağı" şeklinde bir yazı göndermişti. Trabzon Emniyet
Müdürlüğü'nün aynı gün Ankara'ya İstihbarat Daire Başkanlığı'na
gönderdiği istihbarat raporunda da "Yasin Hayal ne pahasına
olursa olsun Hrant Dink'i öldürecek" şeklinde bir ifade
yer almıştı.
Erhan Tuncel, Başbakanlık müfettişlerine verdiği ifadede, Dink'e
yönelik cinayetle sonlanacak saldırı konusunda çok önemli bir
gerçeği de vurguluyor:
"Ben, öyle İstanbul'a gönderilen ihbar şeklinde bilgi
vermedim. Ben 'Yasin gidip Agos'un önünde Hrant Dink'in
kafasına sıkacak' dedim." Bu cümle, "ses
getirici bir eylem" demediği halde, polisin neden böyle
bir ifadeyi kullandığı gibi büyük bir soruyu gündeme getiriyor.
HAYAL: DİNK'İ TUNCEL SÖYLEDİ
Erhan Tuncel, Yasin Hayal'in gözünden ajan değil ajan provokatör. Hayal, Tuncel'in kendisine "Trabzon'da misyonerlik faaliyetleri artmış, buradaki kilisenin papazını indirelim" dediğini anlatıyor. 18 Mart 2002'de de Trabzon'da kilisede boynunda haç olan bir kişiyi dövdüğünü de söylüyor. Hayal'e göre olaylara yön veren, hatta kendisini kullanan kişi Tuncel. Mc Doanalds'a bomba atma eylemini planlayan, bombayı hazırlayan, eylemden sonra kendisini saklayanın da Tuncel olduğunu söylüyor. Hrant Dink adını Tuncel'in gündeme getirdiğini, kendisinden de tetikçi ayarlamasını istediğini anlatıyor.
DİNK ÖLÜMÜNÜ KALEME ALMIŞTI
Hrant Dink, kendi başına geleceklerden o kadar emindi ki, Agos gazetesindeki köşesinde kendi ölümünü kaleme almıştı. Öldürüldüğü gün olan 19 Ocak 2007'de, "Ruh halimin güvercin tedirginliği" yazısıyla yaşadığı endişeyi anlatmış, bir hafta önce yani 12 Ocak 2007'de de "Neden hedef seçildim?" yazısıyla katline yol açan süreci, bu süreçte rol alan siyasi aktörleri ve kendisini yalnız bırakanları tek tek anlatmıştı.
Hrant Dink, içinde bir umut beslese de bir gün kardeşi Hosrof'a "Kendileri yapmaz, bir gün sokakta piçin birine vurdururlar beni" demişti. Agos'taki son yazıları da aslında kendi ölümü üzerineydi.
Dediği gibi oldu da... 19 Ocak 2007'de saat 15.00'te Ogün Samast
isimli 17 yaşındaki biri, Hrant Dink'i ensesinden vurdu.Ancak, Dink
cinayeti ile Kırmızı Pazartesi kitabında anlatılan Santigo Nasar
cinayeti arasında ciddi bir fark var:
Santigo Nasar cinayeti herkesin işleneceğini bildiği bir
cinayettir. Dink cinayeti ise birçok kişinin işleneceğini bildiği,
gerçekleşmesi için uğraştığı, göz yumduğu ve üzerini örtmeye
çalıştığı bir cinayet...