Dink Davası'nın sırrı Ergenekon da mı?
Abone olAgos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetiyle ilgili dava geçmişteki çoğu örnekte olduğu gibi yakalanan faillerle sınırlı olarak bitirildi.
Zaman gazetesinin haberine göre cinayetin,
'milliyetçi duygularla işlendiği' tezi karara
damgasını vurdu. Bunda hazırlanan iddianame ve dosyadaki delillerin
yetersizliği etkili olsa da 'örgüt yok' kararı her
açıdan olumsuz ve kabul edilemez.
Aynı Danıştay 2. Dairesi'ne yönelik saldırının 'başörtüsü eylemi' olarak yargı konusu edilip karara bağlanması gibi. Ama Danıştay davasındaki yanlıştan yolun yarısında dönüldü. Ergenekon savcılarının gayretleri ile Danıştay saldırısının Ergenekon örgütüne ilişkin arka planı açığa çıkınca Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu davayı Ergenekon davasıyla birleştirilmesi amacıyla bozdu. Şimdi aynı süreç Dink davası için de yaşanabilir. Çünkü, açıklanan Devlet Denetleme Kurulu (DDK) Raporu'nda da bu doğrultuda işaretler mevcut.
DDK RAPORU'NDAN DİKKAT ÇEKEN BÖLÜM
Temel olarak kamu görevlilerinin cinayetteki rolünün iyi araştırılmadığı, etkin soruşturma-yargılama konusu yapılmadığı vurgulanan 649 sayfalık DDK raporunun son kısmı dikkat çekici. Burada cinayetin derin devlet-karanlık arka planına dair tespitlere de yer veriliyor. Bu da müfettişlerin dosyaları incelerken aynı zamanda olayın basit bir cinayet olmadığına dair kanıya vardıklarını gösteriyor. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi savcısının da son mütalaasında dikkat çektiği gibi Dink cinayeti ile Ergenekon derin yapılanmasının bağı olabileceği belirtiliyor ve bu durumun araştırılması gerektiği aktarılıyor. Raporda, Hrant Dink'in ötekileştirilerek hedef haline getirildiği ve tehdit edildiği süreçlerden başlayarak olayın bir bütünlük içerisinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor. Dink'i hedef haline getiren ve onu öldüren kişinin eline bayrak vererek resim çektiren marjinal anlayışların ortaya çıkmasına yol açan bazı paradigmalarla yüzleşilmesi gerektiği belirtilirken, bu tür ortamlardan beslenerek varlığını devam ettiren ve bazı kamu görevlilerinin de dahil olduğu hukuk dışı oluşumlara dikkat çekiliyor.
DDK raporundaki bu tespitlerden sonra şu an İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı'nda kamu görevlileri hakkında süren soruşturmada
atılacak adımlar önem kazanıyor. Savcının, şüpheli kamu
görevlilerini sorgulaması ilk adım olacak. Bunun devamında Dink
cinayetinde adı geçen Ergenekon davası sanıkları Veli Küçük, Kemal
Kerinçsiz, Levent Temiz, Sevgi Erenerol'un ifadeleri alınması
gerekiyor. Devamında ise bu sanıklar ile kamu görevlileri
arasındaki ilişkilerin mercek altına alınması önemli. Küçük'ün eski
Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz'le ilişkisi de bu anlamda
dikkate değer en önemli örneklerden. Ayrıca, Küçük'ün, Dink'in 301
davasına neden müdahil olmak istediği de sorulması gereken
sorulardan. Avukat Levent Temiz'in, Agos Gazetesi önünde yaptığı
"Hrant Dink hedefimizdesin" eyleminin arka planı
karanlık. Kimden talimat aldığı, kiminle birlikte bu eylemi
organize ettiği belli değil. Cinayet dosyasında adı geçen kamu
görevlilerinin 2004-2007 sürecinde kimlerle irtibat halinde olduğu
tespit edilmeli. Bu ve benzeri soruları aydınlatmak için atılacak
bu yeni ve cesur adımlar, Dink cinayeti davasını, Danıştay
dosyasında olduğu gibi yeni bir boyuta taşıyabilir. Kamu
görevlileri ile cinayet sanıklarının yüzleştiği mahkeme salonundan
kamuoyuna aydınlatıcı bilgiler ulaşabilir. O zaman "gerçek
ve ciddi" bir yargılama yapılıp, cinayetin arka planı
aydınlatılabilir.