Sanırım yeni bir alet icat edildi!
Dindarmetre!
Kim ne kadar “dindar” şak diye buluyor. Başın
secdeye ne kadar değerse, ya da yaptığın ibadeti ne kadar
dillendirirsen dindarmetrenin numaratörü o kadar artıyor!
Rakam yükseldikçe daha dindar oluyorsun!
Dindarlığın ölçüsü ne zaman vicdandan, kalpten gönülden çıktı da
şekle büründü?
(Gerçekten inanarak, sessizce, dillendirmeden ibadet edenleri,
gerçekten dindar olan insanları tenzih ederim)
Ne zaman namaz kılmak dindarlığın tek
ölçüsü oldu? Oldu da ben mi duymadım? Ayrıca kim
nereden biliyor kimin ne kadar namaz kıldığını, kılmadığını, kimin
dua ettiğini, etmediğini!
Kim gönülden kılıyorsa Allah kabul etsin, kimin namazı kaç vakit
kıldığı, ne kadar dua ettiği sadece kişinin kendini ilgilendirir,
bir insanın “dindar” olup olmadığını söylemek de
başkasına düşmez…
Özür dilerim!
Ben, ibadetin gizli yapılması gerektiğini… (Rabbinizi gizli,
sessiz çağırın… Araf 55)
Allah’la kul arasında olduğunu…
Kılınan namazın, hatta gerekmiyorsa tutulan orucun, edilen
duanın, yapılan zikrin söylenmemesinin makbul olduğunu… (Rabbini
içinden zikret… Araf 205)
Sağ elin verdiğini sol elin görmemesi gerektiğini… (Gizli sadaka
daha iyidir… Bakara 271)
Her şeyin reklâmı olabilir ama sevginin özellikle din sevgisinin
reklâmının olmayacağını öğrendim…
Bunlar zorunluluk değil ama böylesinin kabul gördüğünü öğrendim
Tanrı katında…
Öyleyse, bir insanı yatırıp kesseniz, yüreğini açıp baksanız,
içine kamera koysanız, beynine de girseniz onun ne kadar
“dindar” olduğunu bilemezsiniz.
Allah bilir!
Bir de insanın kendi bilir!
Hani yalan söylerken kimse onun yalan olduğunu anlamasa bile
söyleyen bilir ya!
Öyle işte…