Dindarlık öğretilebilir mi?

Dindarlık, vicdan sahibi olmayı, kalp gözü açık uyuyabilmeyi, merhameti, sabrı nefsinin efendisi yapmayı gerektirir ki bu, başkasının öğretebileceği bir şey değildir…

Nesrin YILMAZ nesriny@internethaber.com

Belli bir yaşa gelmiş, söylenenleri, anlatılanları anlayabilecek, ona öğrettiklerinizi sorduğunuzda cevap alabileceğiniz bir çocuğa dini bilgilerin hepsini yıllar boyunca verebilirsiniz…

Ona, kutsal kitabı yazıldığı dille okumayı öğretebilirsiniz, hatta o dili de öğretebilirsiniz…

Ona, bütün duaları öğretip, yerine getirmesi gereken bütün ibadetleri yaptırabilirsiniz…

İlgili okullara gönderip çok iyi bir hatip olmasını sağlayabilirsiniz…

Dini öğretebilirsiniz…

Ama dindarlık öğrenilmez, öğretemezsiniz!

Bir insanı siz dindar yapamazsınız!

İsterse kendi olur!

Dindarlık, vicdan sahibi olmayı, kalp gözü açık uyuyabilmeyi, merhameti, sabrı nefsinin efendisi yapmayı gerektirir ki bu, başkasının öğretebileceği bir şey değildir…

Maya gereğidir!

Dindar olmak, ceketinle girdiğin siyasetten ceketinle çıkabilmektir mesela…

Ne yakınlarına ne de kendine fayda sağlayabilecek bütün işlerden, ihalelerden uzak durabilmektir örneğin…

Parayı Tanrılaştırmamaktır…

Rakibin de olsa kimseyi inancıyla sorgulamamak, kimsenin inancıyla ilgilenmemektir…

İnsanlar arasında ayrım gözetmemek, gözetilmesine de müsaade etmemektir.

Yaratılmış her şeyi sevmektir yaratandan ötürü ve yaratanı sevmektir yarattıklarından ötürü…

Çok klasik olacak ama dini siyasi çıkarlarına alet etmemektir…

İçten dua etmektir, dilsiz yalvarmaktır Allah’a…

Kalbinin kapılarını açmaktır huzura…

Güç eline geçtiğinde, en güçsüz halinden farklı olmamaktır dindar olmak…

En yakınındakine üzüldüğün kadar üzülebilmektir en uzağında acı çeken insana da…

Güçsüzü ezmemek, güçlüyü övmemek, adalet terazisinin dengesini bozmamaktır…

Eşit davranabilmektir…

Biliyorum tüm bunlar için illa ki inançlı olmak da gerekmez…

Dediğim gibi insanın mayasını oluşturan, ruhunun hamuruna dâhil her ne varsa onlar önemlidir asıl…

İnançsız da olsa dürüst, iyi, namuslu, merhametli, vicdan sahibi insanlar vardır elbet… Ben kalbi temiz insanın, inanmasa bile, inandığını söyleyip, dini çıkarlarına alet edenden daha değerli olduğunu düşünürüm hep… Kısacası, İnsanın bir dine, Allah’a inanıp inanmaması değildir konu, kalbinin iyiliğe, dürüstlüğe inanıp inanmamasıdır önemli olan…

Bir insana dinini A’dan Z’ye öğretebilirsiniz, onu din konusunda âlim yapabilirsiniz…

Ama ne yaparsanız yapın, değil üç kademeli, üç yüz kademeli eğitim sistemi de getirseniz, içinden gelmiyorsa “dindar” olmasını sağlayamazsınız…

Özünde yoksa sevgi, ancak ve ancak bir “dinci” yaratırsınız!

Kimsenin kalbini açıp içine sevgi dolduramayacağınıza göre, baskıyla hiçbir şeyi sevdiremezsiniz…

Sadece rövanş uğruna kendinizi kandırırsınız, hem de bu gerçeğin itirafını kendinize bile yapamadan…

Umarım kalkabiliriz toplum olarak, üzerimizden yapılan oy hesaplarının altından…

twitter.com/nsrnylmz