Belli bir yaşa gelmiş, söylenenleri, anlatılanları
anlayabilecek, ona öğrettiklerinizi sorduğunuzda cevap
alabileceğiniz bir çocuğa dini bilgilerin hepsini yıllar boyunca
verebilirsiniz…
Ona, kutsal kitabı yazıldığı dille okumayı öğretebilirsiniz,
hatta o dili de öğretebilirsiniz…
Ona, bütün duaları öğretip, yerine getirmesi gereken bütün
ibadetleri yaptırabilirsiniz…
İlgili okullara gönderip çok iyi bir hatip olmasını
sağlayabilirsiniz…
Dini öğretebilirsiniz…
Ama dindarlık öğrenilmez, öğretemezsiniz!
Bir insanı siz dindar yapamazsınız!
İsterse kendi olur!
Dindarlık, vicdan sahibi olmayı, kalp gözü açık uyuyabilmeyi,
merhameti, sabrı nefsinin efendisi yapmayı gerektirir ki bu,
başkasının öğretebileceği bir şey değildir…
Maya gereğidir!
Dindar olmak, ceketinle girdiğin siyasetten ceketinle
çıkabilmektir mesela…
Ne yakınlarına ne de kendine fayda sağlayabilecek bütün
işlerden, ihalelerden uzak durabilmektir örneğin…
Parayı Tanrılaştırmamaktır…
Rakibin de olsa kimseyi inancıyla sorgulamamak, kimsenin
inancıyla ilgilenmemektir…
İnsanlar arasında ayrım gözetmemek, gözetilmesine de müsaade
etmemektir.
Yaratılmış her şeyi sevmektir yaratandan ötürü ve yaratanı
sevmektir yarattıklarından ötürü…
Çok klasik olacak ama dini siyasi çıkarlarına alet
etmemektir…
İçten dua etmektir, dilsiz yalvarmaktır Allah’a…
Kalbinin kapılarını açmaktır huzura…
Güç eline geçtiğinde, en güçsüz halinden farklı olmamaktır
dindar olmak…
En yakınındakine üzüldüğün kadar üzülebilmektir en uzağında acı
çeken insana da…
Güçsüzü ezmemek, güçlüyü övmemek, adalet terazisinin dengesini
bozmamaktır…
Eşit davranabilmektir…
Biliyorum tüm bunlar için illa ki inançlı olmak da gerekmez…
Dediğim gibi insanın mayasını oluşturan, ruhunun hamuruna dâhil
her ne varsa onlar önemlidir asıl…
İnançsız da olsa dürüst, iyi, namuslu, merhametli, vicdan sahibi
insanlar vardır elbet… Ben kalbi temiz insanın, inanmasa bile,
inandığını söyleyip, dini çıkarlarına alet edenden daha değerli
olduğunu düşünürüm hep… Kısacası, İnsanın bir dine, Allah’a inanıp
inanmaması değildir konu, kalbinin iyiliğe, dürüstlüğe inanıp
inanmamasıdır önemli olan…
Bir insana dinini A’dan Z’ye öğretebilirsiniz, onu din konusunda
âlim yapabilirsiniz…
Ama ne yaparsanız yapın, değil üç kademeli, üç yüz kademeli
eğitim sistemi de getirseniz, içinden gelmiyorsa “dindar” olmasını
sağlayamazsınız…
Özünde yoksa sevgi, ancak ve ancak bir “dinci” yaratırsınız!
Kimsenin kalbini açıp içine sevgi dolduramayacağınıza göre,
baskıyla hiçbir şeyi sevdiremezsiniz…
Sadece rövanş uğruna kendinizi kandırırsınız, hem de bu gerçeğin
itirafını kendinize bile yapamadan…
Umarım kalkabiliriz toplum olarak, üzerimizden yapılan oy
hesaplarının altından…
twitter.com/nsrnylmz