Din önemli bir faktör
Abone olODTÜ 18 bin öğretmen adayıyla araştırma yaptı. Din faktörü öne çıktı.
ODTÜ’nün 18 bin öğretmen adayıyla yapılan araştırmaya göre;
öğrencilerin yüzde 53.4’ü için günlük hayatta bilim yetersiz
kalırsa din en güvenilir kaynak. YÖK Başkanvekili Eşme, “Laik
eğitim gerçekleşseydi, bu tablo çıkmazdı” dedi.
ODTÜ Eğitim Fakültesinden Prof. Dr. Meral Aksu, Doç. Dr. Ayşegül
Daloğlu, Doç. Dr. Soner Yaldırım, Doç. Dr. Ercan Kiraz ve Yrd. Doç.
Dr. Cennet Engin Demir’den oluşan araştırma ekibi, “Eğitim
Fakülteleri Öğrenci Profili” başlıklı araştırmanın sonuçlarını,
ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen basın toplantısıyla
açıkladı.
YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İsa Eşme ve eğitim fakültelerinin
yöneticilerinin ve öğretim üyelerinin izlediği toplantıda,
araştırma ekibi, araştırmanın çeşitli yönlerini ayrı ayrı
anlattı.
DİYANET’E MECLİS’TEN DAHA ÇOK GÜVENİYOR
Öğrencilerin kurumlara duydukları güveni belirlemeye yönelik
sorunun da yer aldığı araştırmada, öğrencilerin kurumlara “ne kadar
güven duyduklarını” “Tam”, “Kısmen” ve “Yok” şeklinde kategorilere
ayrılarak yanıtlamaları istendi.
Buna göre, öğrencilerin “tam” olarak güvendikleri kurumlar
sırasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, Anayasa Mahkemesi, emniyet,
Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve hükümet olarak
belirlendi. Öğrencilerin yüzde 64.4’ü Silahlı Kuvvetlere, yüzde
37.5’i Anayasa Mahkemesine, yüzde 37.3’ü Emniyete, yüzde 32.8’i
Diyanet İşleri’ne, yüzde 30.9’u Cumhurbaşkanlığı’na, yüzde 29.4’ü
TBMM’ye “tam” olarak güvendiğini belirtti.
Öğrencilerin en az güven duydukları kurumlar ise siyasi partiler
(yüzde 1.3), medya (yüzde 1.6) ve Avrupa Birliği (yüzde 3.0)
şeklinde sıralandı. Öğrencilerin yüzde 36’sı Avrupa Birliğine (AB)
girmenin yararlı olmayacağını, yüzde 48.1’i ise kısmen yararlı
olacağını dile getiriyor. Öğrencilerin yüzde 78.8’i Türkiye’nin
AB’ye girebileceğine inanmıyor.
DİN VE KADERCİLİK
Öğrencilerin “kaderciliği” nasıl gördüklerine ilişkin soruya
verdikleri yanıt “kaderci olmadıklarını” ortaya koyuyor. Bu
konudaki “İnsanların yoksul kalmasında en önemli nedenler neler?”
sorusuna, yüzde 37.5’i “Tembellik ve iradesizlik”, yüzde 35.3’ü
“toplumsal adaletsizlik” yanıtını veriyor.
“Bilimin güncel hayatta karşılaşılan sorunlara veya olgulara cevap
vermede yetersiz kaldığı durumlarda sağladığı bilgi ya da cevap
bakımından güvenilir olduğu düşünülen kaynaklar” sorusunu
öğrencilerin yüzde 53.4’ü “Teoloji-Din”, yüzde 8.3’ü “metafizik”,
yüzde 3.3 “parapsikoloji”, yüzde 35.1’i ise “Hiçbiri” olarak
yanıtladı.
“Günümüz dünyasında din hangi unsurlara yeterli cevap verebilir”
sorusuna seçenekler sıralayan öğrencilerin yüzde 72.5’i “insanların
manevi ihtiyaçları”, yüzde 54.4’ü “kişilerin ahlaki sorunları”,
yüzde 28.5’i “ailevi sorunlar”, yüzde 22’si “toplumun karşılaştığı
sosyal ve ekonomik sorunlar” yanıtını verdi.
YÜZDE 11.7’Sİ KARMA EĞİTİME KARŞI
Öğrencilerin “öğretmen” ile ilgili görüşlerinin belirlenmeye
çalışıldığı bölümde de “Öğretmen, Cumhuriyetin temel ilkelerini
yaşamada ve aktarmada önder olmalıdır” önermesine, öğrencilerin
yüzde 88.2’si katıldığını, yüzde 6.7’si ise katılmadığını
belirtti.
Öğrencilerin yüzde 78.8’i “Okullarda kız ve erkek öğrencilerin
birlikte öğrenim görmeleri, sosyal ve psikolojik gelişimleri için
gereklidir” önermesine katıldığını, yüzde 11.7’si katılmadığını,
yüzde 9.5’i ise “kararsız” olduğunu ifade etti.
SONUÇ: DİN ÖNEMLİ BİR FAKTÖR
Araştırmanın sonuç bölümünde şöyle denildi: “Öğrencilerin
öğretmenlik mesleğini isteyerek seçtikleri ve mezun olduktan sonra
öğretmen olmayı planladıkları, kurumlara güven, Avrupa Birliği gibi
konularda ülkemizde gelişmelerden etkilendikleri, kaderci olmayıp
toplumdaki yoksulluğu tembellik, iradesizlik ve toplumsal
adaletsizlikle açıkladıkları, dini, toplumsal yaşamda önemli bir
faktör olarak gördükleri, genelde muhafazakar bir yapı
yansıttıkları, dinin insanların manevi ihtiyaçları ve ahlaki
sorunları için önemli olduğunu düşündükleri, eğitimin çeşitli
yönlerine ilişkin görüşlerine bakıldığında daha çok ilerlemeci
bakış açısına sahip oldukları, bunun yanı sıra muhafazakar bakış
açısına sahip olan öğretmen adaylarının sayısının da azımsanmayacak
ölçüde olduğu, aynı zamanda eğitim felsefelerinin şekillenmediği
görülmektedir.”