Ülkemizin İstanbul seçimlerinden dolayı
AKP’nin adayı ile yatıp CHP’nin adayı ile
kalktığı, televizyon ve gazete haberlerinin neredeyse tamamının
İstanbul seçimiyle ilgili olduğu, sosyal medyada adeta
seçim savaşları verildiği, seçimin adeta bir “beka”
meselesi haline geldiği şu günlerde izninizle farklı bir konuda
kalem oynatmak istiyorum.
Diyeceksiniz ki “Seçimden daha önemli ne olabilir? İstanbul,
bu ülke için bir var olma veya yok olma meselesi. Bundan daha
önemli bir şey olamaz.”
Ben de diyorum ki: “Seçimler gelip geçicidir, bugün
kaybedilen seçim daha sonra tekrar kazanılabilir. Ama yitip giden
bir nesli geri getirmenin imkânı yoktur. O yüzden gelecek
nesillerimizle ilgili planlamalar ve projeler seçimden de daha
başka şeylerden de çok önemlidir.”
Geçtiğimiz ay içerisinde Millî Eğitim Bakanlığı yeni
bir eğitim sistemi hazırladı ve bunu bir
toplantıyla kamuoyuna açıkladı. Milli eğitim sistemimizi temelden
değiştiren ve köklü değişiklikler getiren yeni
sistem maalesef kamuoyunda yeterince tartışılamadı.
Tarih dersinin seçmeli dersler arasında olması üzerine
yapılan küçük çaplı tartışma ise seçim gündemi arasında kaynayıp
gitti.
Oysa sistem dediğimiz gibi eğitim sistemimizi kökten
değiştiriyor.
Hani derler ya “bildiğiniz her şeyi
unutun”.
İşte öyle bir şey...
Ben bir kültür adamıyım eğitimci değilim lakin son yüzyıldan
beri eğitim odaklı, nesillerin ve geleceğin inşa
edilmeye çalışıldığını rahatlıkla görebilecek ve sancısını
yaşayabilecek düzeyde vatanının ve değerlerinin istikbalini idrak
edip düşünebilen birisiyim.
Bu sütunun takipçileri hemen hatırlayacaklardır.
Abdülhamit dönemindeki eğitim sürecini defaten
kaleme alarak ülkem için serzenişlerimi dile getirmeye gayret
etmiştim.
Gene aynı zaviyeden meseleye yaklaşarak görebildiğimi sunmaya
çalışıyorum.
Eğitim sistemimizle ilgili bildiğiniz her şeyi unutun. Yepyeni
bir sistem geliyor ve bu sistem her şeyi
değiştiriyor.
Dolayısıyla aslında üzerinde uzmanların uzun uzadıya tartışması,
fikir teatisinde bulunması gereken, ilgili kurum ve kuruluşlarla,
yetkili kişilerle bilgi alışverişinde bulunulması gereken bir durum
söz konusu.
Peki bütün bunlar yapıldı mı? Bildiğim ve gördüğüm kadarıyla
hayır!
Çeşitli kişiler ile istişareler perspektifinde başarabilirsem
birkaç yazı dizisi olarak kaleme almaya
çalışacağım yeni eğitim sistemi üzerinde sorular
sormaya ve eleştiriler yöneltmeye başlamadan önce yeni sistemi
kısaca tanımaya ve tanıtmaya çalışacağım. Bunun için yeni eğitim
sistemini tanıtım dosyaları üzerinden okumalar ve karşılaştırma ile
araştırma yaparak dersime çalışacağım.
Yeni sistemin temelinde uluslararası bir eğitim sistemi olan
“Uluslararası Bakalorya (IB)” eğitim
sistemi yatıyor.
Sistemin temelinde öğrencilere teorik derslerin yanında pratik
uygulamalarla öğrencilerin ilgi ve kabiliyetleri doğrultusunda
yetişmeleri, yaşayarak öğrenmeleri, kendilerini sadece üniversiteye
değil hayata da hazırlamaları sağlanmaya çalışılıyor.
Bu bağlamda yeni eğitim sisteminde en çok dikkat çeken husus
ders saatlerinin azaltılması konusu olmuştur. Azalan derslerin
yerine ise deneyime yönelik eğitim getirilmiştir. Atölye ve
laboratuvar dersleri çalışmaları getirilerek alan derslerinde proje
ve uygulama çalışmaları ön plana çıkarılmıştır.
Şimdi diyeceksiniz ki “Ne güzel, çocuklar ders yükünden
kurtarılıyor, ezberci eğitim bitiyor, pratik uygulamalara
yönlendiriliyor, proje çalışmalarıyla çocuklarımız hayatın içine
katılıyor”.
Evet, yeni sistem bunları getiriyor ama yeni sistem aynı zamanda
din eğitimine ve imam hatip liselerinin köküne
adeta kibrit suyu döküyor.
Özellikle on yedi yıllık mevcut iktidar döneminde adeta tırnakla
kazanılarak büyük mücadeleler sonucu elde edilen
din eğitimindeki kazanımlar ve imam hatip liselerinin geldiği
nitelik ve nicelik bu eğitim sistemi ile adeta tersyüz
ediliyor.
Nasıl mı?
Bu sorunun cevabını vermeye ve yeni eğitim sistemini
irdelemeye devam edeceğiz...
Bizimle kalın...
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser