Çağımızın yükselen değeri din, yozlaşmadan, sevgisizlikten,
umutsuzluktan ve tabii ki mutsuzluktan bir kaçış yöntemi olarak
yutulacak bir draje değildir. Ağır gelir bünyeye. Yan etkilerinin
telafisi ise imkansızdır demeyelim ama, çok zordur.
Bir bakın çevrenize, ya da çevreyi de boşverip kendinize dönün
ve her türlü önyargıyı bir kenara bırakarak sıkı bir sorgulamaya
girişin
Neden dindarsınız?
Çocukluğunuzdan beri öyle yetiştirildiğiniz için mi? Yoksa
dünyanın kötülüklerine karşı çaresiz kaldığınız için mi? Ya da sizi
müthiş bir yozlaşmanın içinde tutsak eden dış dünyadan kaçmak için
mi?
Ya 'Allah sevgisi' derken gerçekte neyi kastediyorsunuz?
"Yaradılanı yaradandan ötürü severim." sözü
sizin için kendinizi sevdirmenin bir aracı olmasın sakın?
Ya da "Allah sevgisi" diyerek "koşulsuz" sevgiyi hedeflemeniz
yaralı kalbinizi iyileştirmek için bulduğunuz bir kaçış yöntemi
olmasın?
Allah'ın sevgisini kazanmak için "iyilik" yaparken beklentiniz
ne?..
Ya yine de sevmezse sizi Allah? Ya bütün o yaptığınız iyilikler
cennet kapılarını açmazsa size? Ya öbür dünya diye bir şey yoksa?
Her şey burada yaşanıp bitiyorsa
Peki, "hakikat" i ararken gerçekte neyi aradığınızın farkında
mısınız?
İçinde yaşadığınız gerçek zor ve ağır geldiği için "daha güzel"
başka bir gerçeğin peşinde olmayasınız?
Ya ulaştığınız "hakikat" de sizi memnun etmezse? Ne yapacaksınız
o zaman?..
Bu tür soruların, yeni başlayanları ya da hayatı boyunca ciddi
bir sorgulamaya girmemişleri, basmakalıp inanç ve sözleri sorgusuz
sualsiz kabul etmişleri çok rahatsız edeceğini biliyorum.
(Ömrünü bu yola adamış ve yana yana yanmamayı öğrenmişleri ise
tebbessüm ettireceğini tahmin ediyorum.)
Gerçekten de işin özüne ulaşmak istiyorsak bu soruların kaçarı
yoktur zannımca
Siz, daha ilk soruda dayanamayacağınız kadar
rahatsız olup kaçsanız bile gün gelir "hayat" sordurur bu soruları
size
Bazen teker teker, bazen de hepsini birden
Malum, Allah
dağına göre kar verirmiş
Kimileri, -araştırmalarla da ortaya konan- dinin çağımızın
yükselen değeri olması olgusuna şaşırıyorlar. Oysa ki hiç de
sürpriz bir gelişme değil bu. Çünkü, dünya insanlarının çoğu dibe
vurmuş durumda
Çünkü, maddeye tapan dünya düzeninde ezilen çaresiz
insanların Allah'tan başka sığınakları kalmadı.
Maddiyat ve maneviyatın en sonuncu ve en şiddetli çarpışmasıdır
bu. Söz konusu savaştan maneviyatın galip çıkması da ancak doğru
soruların doğru cevaplanmasıyla mümkün.
Bu tür sorulara "doğru" cevap veremeyen, dini "doğru" eksene
oturtamayan bireysel ve toplumsal bilinçler madde canavarı
tarafından yutulmaya mahkumlar.
Kendimize ya da çevremizdekilere bireysel problemleri için,
dünyayla başa çıkma aracı olarak dini/maneviyatı sunmamız kısa
vadede olumlu görünebilir ama eğer gereğince yapılmazsa ve bir hap
çözüm olarak algılanırsa yan etkileri son derece yıkıcı olan
antidepresanlardan farkı kalmaz
Maneviyat, bilinçli kullanılması gereken bir doğal tedavi
yöntemidir.
Özümüzdeki hakikattir.
Ama onu hakkıyla ortaya çıkarmak için dozunda almalı/vermeli,
aşırıya kaçmamalı ve içine kimyasalların karışıp karışmadığından
emin olmalıyız
Sağlıklı maneviyat için -aklen ve ruhen- sağlıklı insanlar
olmamız gerekir çünkü.
Dolayısıyla, maneviyattaki bu yükseliş rehavete kaptırmamalı hiç
kimseyi
. Tam tersine gerek kendimizde gerekse çevremizde dinin
afyon yerine geçip geçmediğini sorgulamalıyız.
Maneviyat, rahatlık alanına dahil değildir zira
Kalıcı huzura
erişmek için geçici rahatsızlığı göze almak gerekir.