Dilipak'tan bomba 'Yargıya cemaat hipnozu' iddiası
Abone olYargıda tahliye krizine ilişkin Abdurrahman Dilipak'tan çok çarpıcı bir iddia geldi. Dilipak, hakimlerin, 'hipnozla mankurtlaştırılmış' olabileceği ihtimalini öne sürdü.
İNTERNETHABER.COM- Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi'nin, Hidayet Karaca ve 75 polis hakkında tahliye kararı vermesi, yaklaşan genel seçimin etkisine rağmen gündemi bir anda değiştirdi. Ardı ardına gelen 'kararın yok hükmünde sayıldığı'na ilişkin kararlar gündeme bomba gibi düştü.
DİLİPAK'TAN 'YARGI TAHLİYE KRİZİ'NE 'KURTLAR VADİSİ' BAKIŞI
Yeni Şafak yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında, İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin “yetkisi olmadığı” gerekçesiyle, Asliye Ceza Hakimliği’nin "Cemaat’e yönelik düzenlenen farklı operasyonlar kapsamında tutuklanan ve aralarında Cemaat’in etkili isimleri Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile emniyet mensupları Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Yurt Atayün ve Ömer Köse’nin de bulunduğu 76 kişi hakkında akşam saatlerinde verilen tahliye kararı"nın geçersiz olduğunu karara bağlamasını ele aldı. Dilipak çok konuşulacak bir 'tahliye krizi' iddiası ortaya atarak, hakimlerin 'hipnozla etki altına alınmış ve hatta mankurtlaştırılmış olabileceklerni' öne sürdü ve çok konuşulacak bu iddiasına Kurtlar Vadisi'nden örnek gösterdi.
"KURTLAR VADİSİ'Nİ HATIRLAYIN; POLAT'IN ÇEÇEN ASILLI BİR ELEMANI VARDI..."
Dilipak, 'Bu hakimler nasıl böyle bir rezalete imza attılar. Talimatı kimden aldılar. Emir veren kim.. Kimler bu senaryoyu hazırladı. Bir sonraki adımları neydi. Şimdi ne yapacaklar?" diye sorgulamasının ardından, cevabı yine kendisi vererek "Bu işi bilerek ve isteyerek mi yaptılar? Yoksa tehdit ya da şantajla yapmış olabilirler mi? Ya da para ve ikbal vaadi sözkonusu mu, bu işi isteyerek yaptılarsa, dini, mezhebi, idelojik ya da politik bir saikle mi yaptılar.. Bu yaptıkları işi ilahi bir emir olarak telakki edebilirler.. Pensilvenya’ya ilahi bir misyon yüklemiş olabilecekleri gibi, rüya yoluyla bir mesaj almış da olabilirler.. Verilen emri yapmadıklarında başlarına maddi ya da manevi bir felaket gelmesinden de korkuyor olabilirler." dedi. Dilipak, ikinci bir ihtimal daha olabileceğini öne sürerek, "Ya da bu kişiler ipnotik bir etki altında irade dışı da böyle bir şey yapmış olabilirler. Mankurtlaştırılmış olamazlar mı! Bu ve benzer yapıların bu işleri yaptıkları biliniyor.. Yapılan katolipnotizma da olabilir. Kurtlar Vadisi’ni hatırlayın, Polat’ın Çeçen asıllı bir elemanı vardı. Rus mafyası onu “dişçi” vasıtası ile ele geçirmişti. Ya da Ergenekon davasında, Kayseri’de, ipnoz altında sorgulama iddiası ile ilgili bir dava vardı hatırlarsanız.. Bu kişiler bu işleri irade dışı yapmış olabilecekleri gibi, mesela Türkiye’de kargaşa çıkarmak isteyen, Paralel görüntülü bir başka örgüt ya da istihbarat örgütünün elemanı ya da kullandığı kişiler de olabilir bunlar..." ifadelerine yer verdi.
"ERDOĞAN'DAN İNTİKAM ALMAK İSTİYOR OLABİLİRLER"
Bu hakimler vasıtasıyla 'bir şekilde Erdoğan’dan ya da bu hükümetten intikam almak istiyor da olabilir' diyen Dilipak, " Birileri felaket kehanetleri yapıp duruyor.. Bu kehanetin gerçekleşmesi için birileri nefsini bu işe adamış olabilir.." diyerek iddialarını sıraladı.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
Juristokrasi de değil bu. Bir yargıç, yetkisi olmadığı halde, görevli de olmadığı halde, dosyayı da görmeden yandaşı olduğu bir tutuklunun tahliyesine karar veriyor..
Yetkili mahkeme, bu kararı yok hükmünde sayıyor. O mahkeme de “yok hükmünü yok sayıyor”. Ana muhalefet partisi başkanı da çıkıyor, “usulsüz ve yetkisiz bir şekilde karar veren mahkemenin kararına uyulması ve sonra da üst bir mahkemeye itiraz edilmesi gerektiğini” söylüyor.. İyi, bir hakim ayarla, avukat tutma hakim tut, bir başka mahkemede görülmekte olan önemli bir dava hakkında dosyayı görmeden bas kararı, sonra da karşı taraf itiraz etsin. Uyuşmazlık mahkemesine mi gitsin, AYM’ye mi, yoksa AİHM’e mi. Kılıçdaroğlu kafası bu. Bu adam ana muhalefet partisi genel başkanı. Kendileri dünkü Ergenekon davasının, hani şu paralel yapının kumpası sonucu açılan, sapla samanın, kuru ile yaşın birbirine karıştırıldığı davada sanıkların gönüllü avukatı olur..
Bir yargıç çıksa, sudan bir gerekçe ile, seçimden önce son cuma saat 16.00’da Kılıçdaroğlu’nu tutuklayıp, kararı YSK’ya tebliğ edip, CHP’yi kapatma kararı verse durduk yerde, Kılıçdaroğlu yine, yasal itiraz yoluna gidilmeli der mi mesela.. Ya da Erdoğan, Davudoğlu, Hakan Fidan’ı mesela. Kritik bir oylamada, yetkisiz ve hukuksuz bir şekilde, muhalefetin birkaç milletvekiline gözaltı kararı verse, pek muhterem devlet büyüğü, eşsiz insan Kılıçdaroğlu böyle mi derdi yine..
"GERİDE ÖRGÜTE BAĞLI BAŞKA KİMLER VAR..."
Tamam kumpasa alet olan 3 hakim açığa alındı. Şimdi soralım, geride örgüte bağlı başka kimler var. Hakim, savcı, katip, gardiyan, mübaşir, arşiv görevlisi, bilgi işlemci, hepsini incelemek gerek..
Geriye dönük araştırılması gerek, bu hakimler daha önce, buna benzer başka davalarda da böyle skandal kararlar almış olabilirler mi? Bu haltı yiyen paralelci de olsa bizden biri de olsa, aslında bu tehdit kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, hep birlikte karşı çıkmalıyız.
"BU HAKİMLER NASIL BÖYLE BİR REZALETE İMZA ATAR"
Geçelim bu konuyu.. Bu hakimler nasıl böyle bir rezalete imza attılar. Talimatı kimden aldılar. Emir veren kim.. Kimler bu senaryoyu hazırladı. Bir sonraki adımları neydi. Şimdi ne yapacaklar? “Onlar hukuksuz bir şekilde bizim bir arkadaşımızı içeri attılar, biz de böyle yapalım, madem onlar bunu yaptı, bundan sonra bize de her yol meşru” diye düşünmüş olabilirler mi!
"PARA VE İKBAL VAADİ..."
Bu işi bilerek ve isteyerek mi yaptılar? Yoksa tehdit ya da şantajla yapmış olabilirler mi? Ya da para ve ikbal vaadi sözkonusu mu, bu işi isteyerek yaptılarsa, dini, mezhebi, idelojik ya da politik bir saikle mi yaptılar.. Bu yaptıkları işi ilahi bir emir olarak telakki edebilirler.. Pensilvenya’ya ilahi bir misyon yüklemiş olabilecekleri gibi, rüya yoluyla bir mesaj almış da olabilirler.. Verilen emri yapmadıklarında başlarına maddi ya da manevi bir felaket gelmesinden de korkuyor olabilirler.
"İPNOTİK ETKİ..."
Ya da bu kişiler ipnotik bir etki altında irade dışı da böyle bir şey yapmış olabilirler. Mankurtlaştırılmış olamazlar mı! Bu ve benzer yapıların bu işleri yaptıkları biliniyor.. Yapılan katolipnotizma da olabilir. Kurtlar Vadisi’ni hatırlayın, Polat’ın Çeçen asıllı bir elemanı vardı. Rus mafyası onu “dişçi” vasıtası ile ele geçirmişti. Ya da Ergenekon davasında, Kayseri’de, ipnoz altında sorgulama iddiası ile ilgili bir dava vardı hatırlarsanız.. Bu kişiler bu işleri irade dışı yapmış olabilecekleri gibi, mesela Türkiye’de kargaşa çıkarmak isteyen, Paralel görüntülü bir başka örgüt ya da istihbarat örgütünün elemanı ya da kullandığı kişiler de olabilir bunlar..
"ERDOĞAN'DAN İNTİKAM"
Kim bilir belki de, bir şekilde Erdoğan’dan ya da bu hükümetten intikam almak istiyor da olabilir. Türkiye’yi karıştırmak isteyen biri de.. Birileri felaket kehanetleri yapıp duruyor.. Bu kehanetin gerçekleşmesi için birileri nefsini bu işe adamış olabilir..
Ortada juristokrasiden daha vahim bir durum var.. Kanunsuz yetki olmaz. Militan yargı ve yargıç PKK’dan daha tehlikelidir. Çünki adalete duyulan güveni tahrip eder. Oysa adalet mülkün, meşruiyetin temelini teşkil eder.. Kimsenin suç işleme özgürlügü yok. Yargı ve yargıç dokunulmazlığı mutlak değil. Yargıda keyfilik olamaz.
YARGI-TAHLİYE KRİZİ NASIL GELİŞTİ? NELER OLDU?
Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi, Hidayet Karaca ve 75 polis hakkında tahliye kararı verdi. Sulh Ceza Hakimliği ise ‘yetkisizlik’ gerekçesiyle kararın geçersiz olduğuna hükmetti.
Cemaat’e yönelik düzenlenen farklı operasyonlar kapsamında tutuklanan ve aralarında Cemaat’in etkili isimleri Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile emniyet mensupları Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Yurt Atayün ve Ömer Köse’nin de bulunduğu 76 kişi hakkında akşam saatlerinde tahliye kararı verildi.
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen tahliye kararında tutukluların Silivri Cezaevi’nden derhal salıverilmesi için müzekkere yazılması da yer aldı. Mahkemenin kararı, Cemaat’e yakın yayın organlarından ve sosyal medyadan hızla paylaşıldı.
İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, “yetkisi olmadığı” gerekçesiyle Asliye Ceza Hakimliği’nin tahliye kararının geçersiz olduğunu karara bağladı. 10. Sulh Ceza Mahkemesi, Silivri Cezaevi’nin bağlı olduğu Bakırköy Savcılığı’na bir yazı yazarak tahliyelerin gerçekleştirilmemesini istedi.
KARACA'NIN AVUKATINDAN AÇIKLAMA
Hidayet Karaca’nın avukatı, Bugün gazetesi yazarı Gültekin Avcı kararın UYAP’a girişinin engellenmesini “Engel varsa hakim kararı kurye ile gönderir ve tutuklular tahliye edilir. Hakim ve savcıların hiçbir merciden emir almayacağı ve engellenemeyeceği şeklinde anayasanın amir hükmünün çiğnenmesi anlamına geliyor” dedi.