Dilipak'ın bu sözleri Cemaat'i zıplatacak
Abone olBu sözlerin sahibi Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak... Cemaat yazısı tam bomba...
GAZETECİLER.COM -
Günün en ilginç yazısı Yeni Akit yazarı
Abdurrahman Dilipak'tan geldi... Cemaat'i inceden inceye
iğneleyen Dilipak, "Hani işi ehline verecektik.. Hani biz
kardeştik.." göndermesi yaptı.
Dilipak'ın asıl çarpıcı satırları ise finaldeydi... Derin devlet
Ergenekon'undan sonra bir de Kürt Ergenekonu çıktığını söyleyen
Dilipak, "Yarın cemaat Ergenekon'u çıkarsa
şaşırmayın! dedi.
İşte Dilipak'ın her satırı bomba olan "cemaat-siyaset" başlık
yazısından bölümler;
Siyasete ilgi duyan tek bir cemaat yok.. Bu alanda
başarılı olanlar var başarısız olanlar var.. Ama varlar..
Çoğu devletçi ve cemaat mıllıyetçidirler.. Cemaat ve Camia ayrımına
gelince, "eskiden yoğ idi, iş bu rivayet yeni çıktı", ama bu bakış
açısının zamanlaması ve ifade ediliş biçimi de önemli.. Bu konunun
artık yeniden konuşulmasının zamanının geldiğini gösteriyor bu
tesbit. Bundan sonra umarım birileri "cemaat' diyince artık
doğrudan kendi üzerlerine alınmazlar, söylenenleri.
KAPALI KUTUDURLAR
Aslında etnisiteye dayalı cemaatçılık da yok değil.. Kapalı
kutudurlar. Katı bir hiyerarşi işler..
Cemaat yapısında, kayıtlı üye yok. Merkezdeki
"kozmik yapıya ulaşana kadar, dış kabukta bir sürü
baloncuktan, köpükten geçmeniz gerekir.
Sonra yumuşak doku, ardından
kıkırdak doku, ardından çetin kabuk. Ondan sonra
beyine ulaşabilirsiniz.. Bu yapılar arasında katı
baRİyerler yoktur..
CEMAAT CEZBELİ ZATEN...
Siyaset, aşk gibi, sevda gibi büyüleyici bir etkiye sahip.
Gözü kör edebilir.. Zaten cemaat cezbeli
bir yerdir, iki cezbe birleşince işler karışır.. Onun için
hep diyorum ki "servet ve iktidar dönüştürür. İlk de
kendine sahip olanları." Bir yere kadar aslında süreci siz
kendiniz yönettiğinizi sanırsınız. Sonra ekvator çizgisi, gök
kuşağı gibi bir çizgi var, orayı geçersiniz ve artık başka boyuttan
olursunuz, Dine karşı din gibi. Cemaate karşı bir cemaat
pozisyonuna düşmekten sakınmamız gerekir.
KRALDAN ÇOK KRALCILAR
Hani işi ehline verecektik.. Hani biz
kardeştik..
İşin içine siyaset girince işler değişiyor.. Hep söylüyorum. Para,
koltuk, iktidar ve cinsellikle şaka olmaz..
Aslında hepsinin kökünde "iktidar", daha doğrusu
"iktidarsızlık" sorunu var..
Bir de kendimizi "dev aynasfnda görmekten vazgeçsek. . .
(...) CEMAAT ERGENEKONU DA ÇIKARSA...
Bu piyasada "mesut işbirliği" olmaz. Bu yönde
görüntü verse de, bu kör ile topalın dayanışması
gibidir, birbirine ihtiyaçlan kalmadığı zaman ayrılırlar..
Dün derin devletten söz ediyorduk, şimdi Ergenekon'dan söz eder
olduk. Bir de Kürt Ergenekonu çıktı başımıza.
Yarın cemaat Ergenekonu çıkarsa şaşmayın.. Bir
ilişkiler yumağı çıkartırlar aklımız şaşar. Kimin eli kimin
cebinde, nerede başlayıp, nerede bitiyor bu ilişkiler belli olmaz..
Tabi köpüklerin arasında kaybolmazsanız..
Kendimizi ciddi bir şekilde bir özeleştiriye tabı tutmanın
zamanı geldi ve geçiyor.. Birileri, maslahat icabı diye
dostlarını ihmal edip, düşmanlarına göz kırpıyor
sanki.. Sonunda pişman olacakları bir şey yaptıklarının farkına
varacaklar ama, çok geç olacak korkarım.
AK Parti Cemaatin yüzüne gülüp...
[PAGE]AK Parti Cemaatin yüzüne
gülüp...
GAZETECİLER.COM - Başbakan
Erdoğan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan ile Aktif Haber Genel Yayın
Yönetmeni Yetkin Yıldız arasında çok önemli bir tartışma yaşandı.
Taraf yazarı Alper Görmüş bugün
köşesinde bu tartışmayı analiz etti.
Görmüş "AKP, cemaatin yüzüne gülüp Gülencileri devletten
tasfiye ediyor" iddiasını bakın nasıl yorumladı.
İşte Görmüş'ün yazısından çaprıcı bir bölüm:
"Aktif Haber'in, Gülen Cemaati'nin fikirlerinin internet
medyasındaki en önemli taşıyıcısı olduğunu biliyordum
(geçenlerde Açık Radyo'da Ahmet İnsel de işaret etti buna). Fakat,
her yazısı ulusal basında büyük bir ilgiyle izlenen ve en geniş
şekilde alıntılanan Yalçın Akdoğan'ın, basında pek
tanınmayan bir gazeteci olan Yetkin Yıldız'la
"Hükümet-Cemaat çatışıyor mu" sorusu etrafında
polemiğe girdiğini görünce anladım ki, bu temsiliyet, benim ona
atfettiğimden daha güçlüdür.
AKDOĞAN: "İYİYİZ, GÜZELİZ"; YILDIZ:
"DEĞİLİZ..."
İlk yazı 15 şubatta Yalçın Akdoğan'dan geldi... Akdoğan'ın, Yasin Doğan müstearıyla kaleme aldığı ve önemine binaen Yeni Şafak tarafından manşetten yayımlanan yazısının başlığı bile çok şey söylüyordu: "Her türlü oyunun farkındayız..."
Başlığın da imâ ettiği gibi bir "ortalığı toparlama" yazısıydı bu ve kabaca "biz kardeşiz, aramızda çatışma olmaz" gibi bir ana fikri vardı.
Yetkin Yıldız, 17 şubatta Aktif Haber'de "Yalçın Akdoğan perdeleme mi yaptı" başlıklı bir yazı yayınladı. "Bir Yalçın Akdoğan okuması" alt başlığını taşıyan bu yazının ikincisi ve üçüncüsü de gelecekti...
Yıldız'a göre Akdoğan'ın yazısı hükümetin bilgisi dâhilinde kaleme alınmıştı ve bu nedenle Yeni Şafak'ın manşetine çekilmişti; yani çok önemliydi.
Yetkin Yıldız'ın ilk tesbiti şuydu: "Yalçın Akdoğan'ın yaptığı hamle daha 'akıl' eseri... Sabah ve Star'ın başını çektiği cemaate açıktan saldırı dalgasının AK Parti'ye zarar verdiğini fark etmiş görünüyor."
Ne var ki yazar, Akdoğan'ın, "AK Parti ile Cemaat arasında bir çatışma yaşanmamıştır, bundan sonra da yaşanmayacaktır" derken gerçeği söylemediği kanaatindedir.
Yıldız'a göre, hükümet, Cemaat'e yakın olduğunu düşündüğü kişileri devletten uzaklaştırma operasyonu başlatmıştır ve bu operasyon savcılığın MİT'e ifade davetinden çok önce başlamıştır.
(...)
MİT "BİZİMKİLER" DEĞİL!
Yazısında, Yalçın Akdoğan'ı "perdeleme yapmak", hükümeti de "bir yandan yüze gülüp bir yandan tasfiyeye girişmek"le suçlayan Yetkin Yıldız'a cevap, 20 şubatta Star gazetesinin Açık Görüş ilavesinden geldi. Akdoğan, şöyle yazdı:
"En samimi sağduyu çağrılarını bile 'perdeleme' olarak kötüye yormak insafla bağdaşmaz. AK Parti'nin bir yandan yüze güldüğü, diğer yandan tasfiye çabası içinde olduğu iddiası çok çirkin bir iftiradır. İftira atmak, fitne çıkarmaya çalışmak, yangına körükle gitmek tasvip edilemez. Biz gücümüz yettiğince hak bildiğimiz yolda yürür ve kardeşlik hukukunu korumaya gayret gösteririz. Her olaya habis duygularla yaklaşanları ise Allah'a havale ederiz."
FEHMİ KORU KİBARCA AHMET ALTAN VE
TARAF'A
ÇAKTI... DİĞER SAYFADA...
[PAGE]FEHMİ KORU TARAF'A LAF ATTI...
GAZETECİLER.COM - Geçtiğimiz haftalarda
polis bir operasyon yapmış ve Kamuo İhale Kurumu'ndaki yolsuzluğu
ortaya çıkartmıştı.
Taraf bu haberi manşetten vermiş ve devamını da getirmişti.
Ancak bu haber merkez ve iktidara yakın medyada fazla yer
bulmamıştı.
Bunun üzerine Ahmet Altan zehir zemberek bir köşe
yazısı kaleme almış ve "dindarı dinsizi hiç farketmiyor
hepsi susuyor" demişti.
Arka arkaya gelen iki yazıdan sonra Altan'ın "o
çabası" Fehmi Koru'nun Taha Kıvanç mahlası ile yazdığı
"komplo teorileri" başlıklı yazısına taşındı.
ÖNEMSENMİYORLAR
İsim vermeyen Fehmi Koru, Taraf ve Ahmet Altan
için şu satırları not düştü;
"Kamu İhale Kurumu’nda yolsuzluk son bir-iki haftadır
bazı gazetelerce gündemde tutuluyor. Ak Parti
hükümeti tarafından atanan bazı kurum görevlileri ihaleleri menfaat
karşılığı peşkeş çekmişler; iddia bu...
Konuyu büyüten gazeteler etraftan ses gelmeyince,
“Neden muhafazakâr basın ele almıyor?”
diye sormaya başladı; kendilerini kimsenin önemsemediğini
fark ederek..."
AK PARTİ'YE YAPIŞMIYOR
Fehmi Koru, muhafazakar basının bu habere ilgisizliğinin sebebini,
AK Parti'nin yolsuzluklar karşısında takındığı tavra bağladı. Koru,
"Partiler, iktidarlar ve güç sahipleri etrafında bu tür
insanlar bulunabilir. Önemli olan, onlara yapılan muameledir. Ak
Parti’nin üzerine yapışmıyor bu iddialar; çünkü hassas kamuoyu,
yakınlığına bakılmaksızın yolsuzluk yapanın kulağından tutulup
adalete teslim edildiğini biliyor" dedi.
Yazının tamamı için
LİSEYE GİDEN KIZLARA TÜRBAN HÜRRİYETİ
VERİLSİN...
CNN TÜRK PROGRAMINDAKİ BU ÇIKIŞ
KONUŞULUYOR...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]LİSELİ KIZLAR TÜRBAN TAKABİLSİN
GAZETECİLER.COM (ÖZEL) - Dört Bir Taraf
programında eğitim sistemi için ortaya atılan 4+4+4 formülü
tartışıldı. Nagehan Alçı, Altan Öymen'den "bilmiyorsun" fırçası
yerken, liseler için türban önerisi ile dikkat çekti.
Dört Bir Taraf programında Altan Öymen önce Nagehan Alçı'nın
konuşmasını kesmesine kızdı. "Benim ağzıma laf sokmak mı
denir, yapma öyle" diyerek tepki gösterdi. 10 saniye
geçmeden Nagehan Alçı bu kez İngiltere'deki eğitim sistemiyle
ilgili olarak konuşup Öymen'in sözünü kesince ikili arasında şöyle
bir diyalog geçti;
-Nagehan Alçı ; İngiltere'de de böyle...
Hollanda da böyle...
-Altan Öymen ; Bak Nagehan sen böyle şeyleri
söylüyorsun. Sonra bunların bir kısmının yanlış olduğu ortaya
çıkıyor!
Anlattıklarının "yalan-yanlış" olduğu iması Nagehan Alçı'yı fena
halde bozdu. Alçı, Öymen'e sitem etti;
-Nagehan Alçı ; "Ama bu amaaa.... Kusura
bakmayın doğru bir tavır değil..."
- Altan Öymen; "Yanlış olduğunu önyargı ile
söylemiyorum. Ama getirirsin okursun,
gösterirsin...
-Nagehan Alçı ; Lütfen yani... Beğenmediğiniz
gerçekleri de "ay sen yanlış biliyorsun" denir
mi?"
LİSEDE BAŞÖRTÜSÜ TAKILSIN
Altan Öymen ile atışmasından hemen önce Nagehan Alçı, liseler için
getirdiği öneriyi ile çok konuşulacak. Alçı, isteyenin lisede
başörtüsü takmasını savundu.
Dedi ki;
"Lise düzeyinde başörtüsünün karşısına geçmeyi doğru
bulmuyorum. Buluğ çağına gelmiş bir kız inancı gereği isterse
başörtüsü takabilir. Demokratik ülkede bunun engeli olmaması
lazım".
İŞTE TÜRBAN ÖNERİSİ;
[PAGE]
EMİN ÇÖLAŞAN İLE ERTUĞRUL ÖZKÖK ÇOK FENA
KAPIŞTI...
ÇÖLAŞAN'DAN ZEHİR GİBİ SÖZLER...
DİĞER SAYFADA
ÇÖLAŞAN'DAN ZEHİR GİBİ SÖZLER
GAZETECİLEr.COM - Sözcü yazarı Emin
Çölaşan, Ertuğrul Özkök'ün kendisi hakkında Mehmet
Ali Birand'ın sunduğu 28 Şubat belgeselinde söylediği sözlere bugün
de köşesinden yanıt verdi.
Özkök'ün sert bir dille eleştirip yalancılıkla suçlayan Çölaşan, Birand hakkındaki eski defterleri açmayı da ihmal etmedi. Üstelik Özkök'ün kendi yazdığı köşedeki satırlar ile vurdu.
İşte Çölaşan'ın o satırları:
KENDİSİ İÇİN BEN CAMBAZIM DERDİ
"Bu adam kendini bizlere şöyle tanıtırdı:“Ben gazeteci değilim beyler, ben cambazım cambaz. Ben elindeki altı topu havaya fırlatıp yere düşürmeyen jonglörüm. Ben patronu, damadını ve kızlarını idare eden bir cambazım…”
DEVLETİ DOLANDIRAN
BİRAND
(...) Sözünü ettiğim cambazı herhalde
tanıdınız: Ertuğrul Özkök! Devleti dolandırmak
suçundan hapis cezası alan Mehmet Ali Birand’ın
programında önceki gece benim adımı ağzına almaya yeltenip yine
yalan söylemiş.
(...) Gazeteci geçinen biri, böyle bir yalanı nasıl söyler! Bu şahısta utanma-sıkılma duygusu acaba hiç mi kalmamış? Sözlerinin Genelkurmay ziyareti dışında kalan bölümü tamamen yalandır. Eğer doğru olduğunu iddia ediyorsa, bunu kanıtlaması gerekir.
ÖZKÖK'Ü KENDİ SATIRLARIYLA
VURDU
(...) Sevgili okuyucularım, şimdi yine yazımın baş tarafına
dönüyorum ve Ertuğrul’un benimle ilgili
yalanını, 2 ekim 1999 tarihli
Hürriyet’te çıkan kendi yazısıyla çürütüyorum. Bu
yazısında geçmişe gidiyor ve Çevik Bir’le iki yıl
önce yaptığımız görüşmeyi anlatıyor. Hani ben “Darbe
yapacak mısınız?” diye sormuştum ve o da kızıp
“Siz ne diyorsunuz Emin Bey” demişti ya!..İşte
kendi yazısından ilgili bölümü özetliyorum:
“Brifingden sonra Çevik Bir Paşa’nın odasına gittik. Emin böyle durumlarda kafasında bir soru varsa, hiç sansürsüz ve direkt olarak sorar. O gün de sordu:
‘Paşam, Erbakan ve Çiller bütün bunlara rağmen gerekli düzenlemeleri yapmazsa müdahale edecek misiniz?’
Emin soruyu sorduğunda, Çevik Bir koltuğuna oturmak üzereydi. Bir an öyle kaldı. ‘Evet, müdahale ederiz’ demedi. ‘Biz söyleyeceğimizi söyledik’ demekle yetindi. Ertesi gün Hürriyet’in manşeti ‘Gerekirse silah kullanırız’dı.”
ŞİMDİ UTANIR MI ACABA?
O manşeti koyan şahıs şimdi kalkmış, adamı Mehmet Ali’nin programında benim darbe yapmaktan söz ettiğimi, Çevik Paşa’nın bana “Siz ne diyorsunuz Emin Bey’ dediğini iddia ediyor. Oysa ben Çevik Paşa’ya o gün brifingde biz gazetecilere söylenen bir cümleyi soruyorum.
Ertuğrul’un nasıl yalan söylediğini işte burada, kendi yazısıyla kanıtlıyorum. Şimdi acaba utanır mı?"
BU SÖZLER MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİ KIZDIRACAK!
ERBAKAN TANKIN ÜSTÜNE ÇIKTI MI Kİ...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
ERBAKAN TANKIN ÜSTÜNE ÇIKTI MI Kİ...
GAZETECİLER.COM
- M. Ali Birand'ın hazırladığı
28 Şubat belgeselinde bu kez Erbakan'ın
Başbakanlık dönemi anlatılmaya devam edildi. Askerler ile medya
arasındaki işbirliğini yorumlayan Fikret Bila'dan
çarpıcı bir tepki geldi.
Belgeselde döneme yönelik tanıklığını paylaşan
Milliyet yazarı Fikret Bila 28
Şubat darbesi için medyaya yapılan eleştirileri farklı bir açıdan
değerlendirdi. Medyanın önemli hatalar yaptığını kabul eden Bila
asıl sorumlunun siyaset olduğunu vurguladı:
"28 Şubat sürecinde medyanın oynadığı rolün belirleyici
olmadığını düşünüyorum. Asıl siyaset kurumu yapması gerekeni
yapmadı. Dik bir şekilde askerin karşısında durmadılar. Medyanın ki
ikincil bir rol olabilir en fazla. Basına dönük suçlamalarda şunu
sormak gerekiyor; Erbakan tankların üstüne çıktı da medya yazmadı
mı?"
BİRAND KENDİ KANALINA ÖYLE BİR SİTEM ETTİ
Kİ...
[PAGE]BİRAND KANAL D'YE SİTEM ETTİ
GAZETECİLER.COM
- CNN Türk
ekranlarında yayınlanmaya devam eden Son Darbe 28
Şubat belgeselinde bu kez konu M. Ali
Birand'ın kendisiydi. PKK'dan kaçtıktan
sonra Türkiye'ye teslim olan Şemdin Sakık'ın ifadesine yapılan
eklerle hedef haline gelen Birand o günleri anlattı...
ÇEVREMDE HİÇ KİMSE KALMAMIŞTI
Belgeselde o günleri çarpıcı bir şekilde aktaran Birand kendi
yaşadıkları için de "çevremde hiç kimse kalmamıştı bir anda
kendimi yapayalnız buldum" dedi. Birand "Bütün
bunların yalan olduğunu, bütün her şeyin sebebinin Kürt sorununa
bakışım ve 1988 yılında Öcalan'la röportaj yapmak olduğunu kime
nasıl anlatacaktım ki?" diyerek karşı karşıya kaldığı
açmaz anlattı.
ANCHORMANLİĞİNİ YAPTIĞI KANAL D'YE SİTEM
Medyanın olayı gündeme nasıl getirdiğini sorgulayan Birand,
Hürriyet ve Sabah gazeteleriyle
Hürriyet baş yazarı Oktay Ekşi'nin oynadığı
provakatif role dikkat çekti. İlginç olan Birand'ın Kanal
D'ye de sitem etmesiydi. Halihazırda anchormanliğini
yaptığı Kanal D'nin, haberi duyuran ilk kanal
olduğunu kaydeden Birand kendi kanalına da sitem etmeden geçmemiş
oldu.
SABAH GAZETESİ O İDDİAYA İSYAN ETTİ;
"AHLAKSIZ
BİR LİNÇ KAMPANYASI..." DİĞER SAYFADA
[PAGE]AHLAKSIZ BİR LİNÇ KAMPANYASI
GAZETECİLER.COM -
ATV'nin iddialı dizisi Uçurum'daki
fahişelik yapan ve mamalığa terfi eden bir karakterin isminin
Nur Serter olduğu iddiası asılsız çıksa da ortalık
hala sakinleşmiş değil.
Turkuvaz Medya Grubu, dün Sabah.com.tr üzerinden yaptığı
açıklamayı bugün de gazetenin birinci sayfasına bastı. Gazete
suçlamalara ateş püskürürken iddialı ifadeler kullandı.
Grup, diziye dönük suçlamaları "ATV ve Sabah'a karşı
ahlaksız bir linç kampanyası" olarak tanımlarken
"ATV ve Sabah korkusu artık iftira kampanyalarına
dönüştü" dedi.
Açıklamadaki şu ifadeler dikkat çekici;
*"Bu drama programında yer alan karakterlerin
hiçbirisinde, gerçek hayatta var olan bir kişinin soyadı
belirtilerek, bu şekilde kimse hedef gösterilmemiştir. Bu konu,
RTÜK tarafından da 22 Şubat 2012 tarihi itibarıyla yapılan inceleme
sonucu teyit edilmiştir.
*Dolayısıyla bizim eğlence amaçlı yayınladığımız bu drama
programının, herhangi bir kişi ya da kurumu hedef alma, eleştirme
veya kast etme gibi bir amacı yoktur ve olamaz.
*Bu konuda kurumumuza yönelik, ortaya atılan spekülasyonların da
son derece çirkin ve kasıtlı olduğu net ve açıktır.
*Biz, yapacağımız eleştiriyi açıkça kimseden korkmadan, kimseden
çekinmeden, haber niteliklerine tam ve eksiksiz olarak uymak
suretiyle, net bir şekilde kişi ve kurumların isimlerini belirterek
yaparız.
4+4+4 KIZLARI EVE KAPATMA PROJESİ Mİ?
TARTIŞMA ÖYLE SAÇMA BİR YERE GELDİ Kİ AHMET
ALTAN
DAYANAMADI
[PAGE]
4+4+4 KIZLARI EVE KAPATMA PROJESİ
Mİ?
GAZETECİLER.COM - Nurtopu
gibi bir tartışma konumuz daha oldu.
4+4+4 sistemi kız çocuklarını evlere kapatma
projesi mi?
Ahmet Altan'ın da dediği gibi "biz bize
benzeriz"... Haliyle eğitim gibi çok önemli bir
konuda bile kaliteyi tartışmak yerine paronoyalarımızda boğulup
gideriz.
Şimdi de öyle...
Ahmet Altan da buna işaret ediyor yazısında...
Diyor ki;
"Artık CHP yöneticilerinin bile “bu ülkede şeriat ya da
irtica tehlikesi yoktur” dediği bir dönemde AKP’nin her
yaptığı işin altında “kızları eve kapatacak” bir
marazlığın işaretini bulmaya uğraşmayı doğrusu ya ben
kavrayamıyorum.
Siz özellikle muhafazakâr kesime ait fabrikalarda, müesseselerde, şirketlerde ne kadar çok “başörtülü” kızın çalıştığının farkında mısınız?
Kızları evlere kapatırlarsa oralarda kimleri çalıştıracaklar, başı açık kızları mı, dertleri bu mu, başörtülü kızlar evlerinde otursunlar, her yanda başı açık kızlar çalışsın, muhafazakâr kesim en çok bunu mu istiyor?
(...)KIZLARI KURTARMA
OPERASYONLARI
Halkın, kendi haline bırakılır bırakılmaz
“şeriatı”, “kızları eve kapamayı”
tercih edecek bir ilkeller topluluğu olduğu inancı, biraz okumuş
yazmış olan herkesin kendini “başöğretmen” gibi
görmesine neden oldu, hâlâ “kızları” ailelerinden
zorla “kurtarma” operasyonları
düzenleniyor.
İmkânı olan dindar ailelere bir bakın bakalım, başörtülü kızlarını evlere mi hapsediyorlar yoksa Amerika’ya, Avrupa’ya okusun diye mi gönderiyorlar.
Kemalizm’in “laik nesiller yetiştireceğiz”
hothotçuluğunu aynen benimseyerek “dindar nesiller
yetiştireceğiz” diyen Erdoğan’ın aklıyla da, eğitimde
yapılan her reformu ve arayışı “kızları eve
kapatacaklar” sığlığıyla değerlendirenlerin aklıyla da
geleceğin dünyasına uyum gösterecek çocuklar yetişmez.
ADI FUTBOL SİSTEMİ GİBİ AMA...
Futbol sistemlerine benzeyen bir adı olan bu “4 + 4
+ 4” sistemi, bizim tek odaklı, askerî mantıklı, katı
eğitim düzenine bir esneklik katacak, çocuklara ve ailelerine
tercihlerinde daha büyük özgürlük alanları açacak gibi
gözüküyor.
OKAN BAYÜLGEN'İN BİLE GÖZÜNÜ KORKUTMAK
İSTEMİŞLER;
"SENİ FAZLA YAŞATMAZLAR... DİĞER
SAYFADA...
[PAGE]
OKAN BAYÜLGEN DE İSYAN ETTİ
GAZETECİLER.COM- Okan
Bayülgen'den hükümete ve yargıya tutuklu gazeteciler
tepkisi geldi. Kral Çıplak'ta konuşan ünlü
televizyoncu "Bu adamları ne için doğru
dürüst yargılamadan içerde tutuyorsun be kardeşim?"
diyerek hükümeti eleştirdi.
Heberler'i hazırlayan isimlerden olan ünlü oyuncu
Levent Kazak'ı ağırlayan Bayülgen konu medyaya
gelinde çarpıcı bir tepki gösterdi. Hapisteki gazetecilerin ülkede
ve medyada ürettiği korkuyu işaret eden Bayülgen hükümete ve
yargıya seslendi. Bayülgen, toplumda bir korku oluştuğu için
haketmeyenlere de muhalif muamelesi yapıldığını
söyledi...
NE İÇİN TUTUYORSUN KARDEŞİM
"Bu ülkede 2012'leri yaşıyoruz. Bu toprakların hiç kimseye
kalmayacağı da çok belli. Bu iktidar savaşında bu mal
paylaşımında... Aslında işler yolunda giderken bu gazetecileri
içerde tutmasalar. İnsanlar medyada bu kelepçelenmiş götürülen
gazetecileri görmese yani böyle bir şey yapılmasa o zaman iktidar
istediği o mutlu ve güzel ülke imajını verebilecek. Özellikle
gençlerin algısı için bunlar çok önemli. Bu içerde de dert dışarda
da dert. Bu adamları ne için doğru dürüst yargılamadan içerde
tutuyorsun be kardeşim?"
BENİM NEYİM MUHALİF AMA "ÇOK YAŞATMAZLAR SENİ" DİYORLAR
"Ben de bir şey söylesem hemen tepkiler geliyor.
diyorlar ki 'çok yaşatmazlar seni orada', 'artık yaptırmazlar bu
işi sana...' Çok yakın takip ettiği falan da yok ama görüyor işte.
Bu bir yargı bir izlenim. İçerde gazeteciler var ifade özgürlüğü
yok diye düşünüyor. Bir de o yalama yutma basını görüyor tabi.
Yoksa benim ne muhalefetim var. Böyle bir algı olunca hiç
haketmeyenlere de muhalif muamelesi
yapılıyor."
FETİH 1453'E YAŞ SINIRI KONULDU
16 YAŞINDAN KÜÇÜKLERE FİLM
YASAKLANDI...
[PAGE]
FETİH 1453'E YAŞ SINIRI
GETİRİLDİ
Almanya'da
filmin 16 yaşından küçükler tarafından izlenmesi yasaklandı.
Almanya'da 3 günde 104.319 kişi tarafından izlenen film için
gurbetçiler; 'Çocuklarımızla filme gidebilseydik bu rakam çok daha
fazla olurdu' dedi
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethedişinin öyküsünü konu alan
"Fetih 1453", Türkiye'de ilk 3 günde rekor bir açılış yaptı.
Filmin; Almanya'daki açılış rakamı ise 104 bin 319 kişi olarak
açıklandı. "Fetih 1453", bu gişe rakamıyla Recep İvedik 2-3 ve
Kurtlar Vadisi Irak'ın gerisinde kaldı.
TÜRKLER, YASAĞA ÇOK
TEPKİLİ
Gurbetçiler, büyük merakla "Fetih 1453"ün vizyona girmesini
beklerken; ülkede filme 16 yaş sınırı getirildi. Yetkililer, birçok
filmde uygulanan "12 yaşından büyüklerin aileleriyle film izleme"
uygulamasını da Fetih 1453 için kaldırdı! Yasağa tepki gösteren
gurbetçiler, "Fetih 1453'e çocuklarımızı götüremediğimiz için
filmin Almanya'daki gişesi yarı yarıya azaldı. Almanlar'ın bu
kararı çok yersiz" dedi.
AVRUPA'DA TOPLAM 250 BİN
SEYİRCİ
Fetih 1453, vizyona girdiği bütün Avrupa ülkelerinde toplam 250 bin
kişi tarafından izlendi. İlk 3 günde Almanya'da 104 bin 319 kişinin
seyrettiği film, Recep İvedik 2'nin yine Almanya'daki 189 bin
205'lik açılış rakamının gerisinde kaldı.