İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Adayı Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu eşi Ekrem İmamoğlu, evliliği, İstanbul seçimi ve daha bir çok konuyla ilgili çok önemli açıklamalar yaptı. Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım ile kendi fotoğrafının yan yana konması ve ‘mizah’ malzemesi yapılmasına tepki göstererek herkesin takdirini toplayan Dilek İmamoğlu özel hayatı ve İmamoğlu’na olan sevgisini anlattı.İmamoğlu, "Ekrem Bey'i kıskanıyor musunuz?" sorusunu "Kıskanmıyorum desem doğru olmaz. Bilemiyorum, buna cevap veremeyeceğim. Beni o duyguya çok maruz bırakmıyor Ekrem" diye yanıtladı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Adayı Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu, Sözcü'den Özlem Gürses'in sorularını yanıtladı.Dilek İmamoğlu, "Mutlu bir evlilik mi sizinki?" sorusuna "95 Kasım ayında, devam eden bir ergenlik döneminde evlendik. 23 yılda birbirimizi yoğurarak büyüdük… Böyle olunca birbirinize aitlik duygusunu çok yüksek hissediyorsunuz. Ama tamamlanırken birbirinizi hırpaladığınız dönemler de oluyor. Artısı da var yani, eksisi de" yanıtını verdi.Ekrem o enerjiyi benden alınca, teslim oldu İmamoğlu şöyle devam etti: "Çocukları yetiştirirken güvendi bana o konuda, biraz mükemmeliyetçi olduğum için. Her şey planlı olsun, düzenli olsun. Ekrem o enerjiyi benden alınca, teslim oldu. Ama onun da katkıları çoktur.Demokrat bir aileyiz, bizde “erkek şunu yapar, kadın bunu yapar” böyle bir kural olmadı hiç. Ekrem en büyük şansım, onun rahatlığı ile hem kendimi gerçekleştirebildim bu ailede, hem de çocuklarımı kendim gibi yetiştirmeye çalıştım; oğlumun kadın erkek eşitliği konusunda tamamen objektif olarak bakmasını sağladım.Mücadele ederken biraz huysuzluk da gerekiyor.. Zaten insanları idare ederseniz mücadele etmemiş oluyorsunuz, idare etmiş oluyorsunuz. O yüzden sürekli eleştiri, sürekli mücadele olmalı ki siz bir yerlere varabilesiniz. Ben onu Selim'de çok görüyorum şu anda. O da benim gibi; her şeyi alıp hemen kabul etmiyor. Önce bakıyor, eleştiriyor, süzgecinden geçiriyor, ondan sonra..Bizim hayatımız sade ve açıktır - Ekrem Bey siyasete giriş kararını size sorarak mı aldı ? Yoksa başında beri yol o yol muydu? Her zaman aktif bir Ekrem İmamoğlu vardı. Çevreden baskı geldi ona, “hadi sen bu işe gir” diye… Ben çok istemiyordum. Bizim ülkemizde siyaset yapmak hayatınızın alt üst olması gibi bir şey! Özel hayatınıza, özel alanlarınıza müdahale oluyor. Oysa ben hayatımı sade ve düzenli bir şekilde yaşamayı seviyorum. Ve açık…Bizim hayatımız açıktır, sadedir. Ben hep bir hizmet gibi gördüm bunu, siyaset gibi değil.Coşku birden ikiye katlandı, yine kazanacağız - 4 gün kaldı seçime. Ne diyor içinizdeki ses? Kesinlikle çok büyük bir farkla biz alacağız seçimi. Gerçekten inanıyorum buna. Bu işin içindeyim çünkü, görüyorum. Destek iki katına çıkmış durumda. Bütün ilçelerde aynı, katlanarak çoğalıyor. Ekrem İmamoğlu seçim çalışmasına başladığı dönemde pazara çıkıyordu, ilk zamanlar yürüyebiliyordu. Son haftalara doğru pazarda yürüyememeye başlamıştı. Şimdi ise bırakın pazarı, biz otobüslerle bile miting alanına gidemiyoruz. Binlerce insan yolunu kesiyor, “Başkanım her şey çok güzel olacak…” diye.Biz hep el ele tutuşuruz - O yayın gecesi siz çok dinamik bir şekilde indiniz araçtan, el ele tutuşarak… Oğlunuz Selim'le beraber… Bu çalışılmış bir şey miydi?Genelde yürürken el ele tutuşuruz, yapışık ikiz gibi gezmiyoruz tabi ama ☺ yürürken kendiliğinden öyle oldu. Dinamik; insan sevdiği işi yapınca dinamik hissediyor kendini…Türkiye’nin o fotoğrafa ihtiyacı vardı - Semiha Yıldırım'la o malum fotoğrafla ilgili yorumunuz, ardından onun size teşekkürü, toplumda da hep çok hoş jestler olarak algılandı. Semiha hanımla ilk temas o malum yayın gecesi mi oldu?Biliyorsunuz, o resim sonrası ben bir açıklama yaptım. Birkaç gün sonra Sayın Binali Bey Ekrem Bey'i aradı, teşekkürlerini bildirdiler. Sonrasında hiçbir görüşme olmadı. En çok gidilmeyen gecekondu mahallelerine gideceğim - Ekrem Bey hep “kent yoksulluğu anlatıyor”. Siz Dilek olarak bu kent yoksulluğuna nasıl şahitsiniz ? Sosyal demokrat değerleri nasıl yaşıyorsunuz? Bir şehrin yoksulluğunu gidermenin en önemli etkeni istihdam yaratmak, yani onları yoksul bırakıp sonra da yardım yaparak çözülmüyor. Bu insanın içini acıtan bir şey. Gençlerin hiç bir meslek sahibi olmamaları, annelerin evden dışarıya çıkamamaları, çalışmak isteyen annelerin hem eğitimsiz hem tecrübesiz olmaları… Ben en çok o gidilmeyen gecekondu mahallerine gitmeyi, onlara dokunmayı istiyorum. Biz hep kadınları konuşuyoruz ama, belki erkeklerin de ihtiyacı var. Birlikte çözümler bulacağız. Barış İstanbul’dan yayılacak - Seçimle birlikte bir kırılma yaşanacak siyasette… oldukça uzun zamandır sanki birbirine düşman iki kamp gibiydi toplum. İstanbul bu siyasi kırılmanın merkezi olabilir mi? Bir barış iklimi doğabilir mi? Ben, dünyaya barış yayılacaksa, İstanbul bunun merkezi olabilir diyorum. Çünkü sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde bir mutsuzluk var… Belki çok büyük bir hayal gibi gelebilir herkese, ama ben Ekrem'in dünyaya barışı buradan başlatacağını düşünüyorum ve inanıyorum buna.