Dil yoksa millet de yoktur, milliyet de yoktur
Abone olTBMM Başkanı Cemil Çiçek, dilin önemine vurgu yaparak, “Dil yoksa millet de yoktur, milliyet de yoktur" dedi.<br/>736. Türk Dil Bayramı etk...
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, dilin önemine vurgu yaparak, “Dil
yoksa millet de yoktur, milliyet de yoktur" dedi.
736. Türk Dil Bayramı etkinlikleri kapsamında Karaman’a gelen TBMM
Başkanı Cemil Çiçek, Piri Reis Kültür Merkezi’nde "Türkçe
Kurultayı"na katıldı. Kurultay’a Karaman Valisi Murat Koca, Konya
Valisi Aydın Nezih Doğan, Karaman Belediye Başkanı Kamil Uğurlu, AK
Parti Karaman Milletvekilleri Lütfi Elvan, Mevlüt Akgün, kamu ve
kurum müdür ve amirleri, sivil toplum kuruluş temsilcileri,
davetliler ve öğrenciler katıldı.
"KARAMAN BÜTÜN DÜNYA’DA TÜRKÇE’NİN MERKEZİ OLACAK"
Kurultay’ın açılış konuşmasını yapan Karaman Belediye Başkanı Kamil
Uğurlu, "Türk dilinin kaderi belirlenirken bunu kullanan Türklerin
tarih gidiş hatları değişmiştir. Biz bu kutlamaları son derece
önemsiyoruz. Biz bu Türk Dil Bayramını her yıl dikkatle ve
heyecanla kutluyoruz. Ve her yıl bir ilave yaparak konuyu
zenginleştirmeye çalışıyoruz. Bu yıl her yıl olduğu gibi özel bir
Türkçe Treni donatıldı. Ve her yıl bir başka noktadan Karaman’a
uğurluyoruz. Her yıl bu kutlamalarla birlikte Karaman’a kalıcı bir
eser bırakıyoruz. Geçmiş yıllarda Uluslararası Türkoloji Merkezi
kurduk. Bu Karaman olarak yapmak zorunda olduğumuz bir hadiseydi
bizim misyonumuz bunu gerektiriyordu. Dünyanın her yerinde Türkçe
yazılmış eserleri, eğer mümkünse orijinalini, değilse de mikro
filmlerini alarak toplamaya çalıştık. Dünyadaki bütün merkezleri
araştırdık ve son derece zengin bir kütüphane elde ettik. Şu anda
Milli Kütüphanemiz dahil elimizde 56 koleksiyon bulunuyor. Ve
deniliyor ki, Türkçe konusunda Türkiye’nin en büyük 5. koleksiyonu.
Sayın Başbakanımıza bütün bu hadiseleri bir çerçeve içerisine almak
için önemli bir proje sunduk. Adı, ’Türkçe Bilimler Akademisi’ olan
bu büyük proje eğer vücut kazanırsa o taktirde Karaman laf olarak
değil, uygulama olarak düşünce olarak tamamen bütün dünyadaki
Türkçe’nin gerçek merkezi olacak. Her yıl 10-13 Mayıs tarihleri
arasında kutladığımız şu günler, kurumsal kimliğe kavuşturmak
istiyoruz. Karaman’da 700 bin metre karelik alanda Türk Dünyası
kültür park projemiz var. Bütün Türk kültürü çizgisini yaşayan
bütün Türk devletlerine kendilerini ifade etmeleri için alan
sunacağız. Herkes kendini ifade etmek için alanı kendisi
oluşturacak. En önemli hadise de şu; dilin değişken ve gelişen
talepleri düşünüldüğünde alanlarında yetkin akademisyen ve
öğretmenlerin Türkçeyi geliştirmek için bir araya geleceği zemin
olan Türkçe, ağız ve lehçeleri viki sözlüğü projedir. Takipçilerin
her alanda ufuklar açacak önemli bir proje. Karaman Türkçe
konusunda dünyada hak ettiği yeri alacaktır" diye konuştu.
"DİLİ OLMAYANIN MİLLETİ OLMAZ"
Konuşmasına anneler gününü kutlayarak başlayan TBMM Başkanı Cemil
Çiçek, "Bizim tarihimizde aşiretten devlete oradan imparatorluğa
giden bu coğrafyada uzun bir tarih maceramız var. Bunun bir dönemi
beylikler dönemidir. Bu bölgede de Karamanoğlu Beylik olarak bir
süre yaşadı. Günümüzden 7 asır önce Karamanoğları Beyliğini yöneten
Mehmet Bey de büyük devlet adamıydı. Dilimize ve dilimizin
gelişmesine önem gösterirdi. Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük bir
etkisi olan Mehmet Bey yayınladığı fermanla, divanda, dergahta,
berzahta Türkçe konuşulmasını emir buyurur. Türkçe’mizin devlet
dili olarak kabul edilmesinde bu kararın çok önemli bir rolü var.
Bugün kutladığımız bayramın nedeni de 13 Mayıs 1277 tarihinde
Mehmet Bey’in yayınladığı bu fermandır. Türk Dil Bayramı
vesilesiyle Karamanoğlu Mehmet Bey’i bir kez daha rahmetle ve
şükranla anıyoruz" dedi.
Kendilerinin dünyayı sevgiyle kucaklayan bir milletin mensupları
olduğunu dile getiren TBMM Başkanı Çiçek, "Medeniyetimizin
temelinde sevgi var. Anamızın ak sütü olan Türkçe’miz sevgimizi de
dile getirme aracımızdır. ’Yaşat ki yaşayasın’ diye inanırız.
Attığımız adımın yediğimiz lokmanın, konuştuğumuz sözün hesabını
sorulacağını biliriz. Bundan dolayı ki lafımızın sözümüzün
sakınarak söyleriz. Dili olmayanın milleti olmaz. Biz dilimizle
büyük bir milletiz. Bir arada olmanın ortak hedefleri koşmanın aynı
hayalleri yaşamanın oturup konuşmanın yegane amacı budur.
Sevincimizi onunla paylaşır hüznümüzü onunla anlatırız. Şiirler,
lehçe, ağız farkları dilimizin zenginliği ve güzelliğidir. Hepimiz
biliyoruz ki, dünya dilleri ailesi içerisinde dilimizin özel bir
yeri vardır. Bugün dünyanın her yerine dağılmış ailemizin
milyonlarca üyesi vardır. Türk İslam’dan Balkanlara, Orta Doğu’dan
Afrika’ya kadar yaygın bir coğrafyada kullanılan dilimiz bizleri
birleştiren en önemli ortak değerlerimizden biridir. Dedelerimizden
destan, ninelerimizden masal, annelerimizden ninni, babalarımızdan
şiir, arkadaşlarımızdan türkü olarak dinlediğimiz Türkçe’miz
yüzyıllardan beri bir çınar gibi sürekli kendini yenilemiş ve
gelişmiştir. Kültürümüzü, inancımızı tarihimizi geleceğimizi
gelecek kuşaklara aktardığımız Türkçe’miz millet oluşumuzun da en
önemli dayanağı olmuştur. Kaşgarlı Mahmut’tan Yusuf Hashacibe,
Yunus Emre’den Nasreddin Hoca’ya, Necip Fazıl’dan Nazım Hikmet’ten
günümüze kadar okuyanımız, çizerimizin beslenme kaynağı dilimizdir.
Geçmişte Türkülerimiz, şarkılarımız, oyunlarımız hep Türkçe ile
yazılmıştır. Geçmişten günümüze dilimizin başka dillerle etkileşim
halinde halinde olduğu gerçeğinden hareketle kullanılan dilin
yaşayacağı asla unutulmamalıdır. Yaşayan varlık olan Türkçe’mizde
kullanıldığı medeniyet çevresindeki dillerle sürekli etkileşim
içerisinde olmuştur. Türkçe’miz bir imparatorluk coğrafyasından
akıp gelen seslerle meydana gelmiş muhteşem bir sentezdir. Bu
sentezi meydana getirmek için Türk milleti olarak bir taraftan tuna
boylarından ses aldık, öte yandan Afrika ülkelerinden
Kafkaslar’dan, Nil suyundan sesler aldık. Bunun için yüz binlerce
vatan evladı milyonlarca kilometrekarelik imparatorluk
coğrafyasında askerlik görevi yaptı. Milyonlarca evladımız
birbirinden uzak şehirlerdeki kızlarla evlendi. Kaç milletten
Türkçe gelin geldi ve bu sayede Türkçe’miz dünyanın dört bir
tarafına yayılmış oldu" diye konuştu.
"YABACI KÜLTÜRLERİN TAŞERONLUĞUNU YAPIYORUZ"
Dilin kullanıldıkça gelişeceğinin asla unutulmaması gerektiğine
dikkat çeken Çiçek, "Yabancı dil bilmek ve yabancı dille konuşmak
elbette önemlidir. Günümüz dünyasında daha da önemlidir. Ancak her
dil kendi olma özeliğini taşımalıdır. Konuşulduğu medeniyet
dairesinde diğer dillerle etkileşim halinde olan dilimizin yabancı
dillerden etkilenmesi gayet tabidir. Ama Türkçesi varken yabancı
kelime kullanmak bir zenginlik olduğu kader en hafifinden bir
özentisizliktir. Dilimiz güzel konuştuğumuz, onun zenginliğini
kullanabildiğimiz ölçüde saygınlık kazanır. Bu nedenle dilimizi
yaşatıp yaygınlaştırmak hepimizin görevidir. O annemizden bize
bırakılan bir mirastır. Bizler de evlatlarımıza mirasımızı
aktaracağız. Mirasyedi gibi dilimizi yabancılaştırmamaya hizmet
etmemiz gerekir. Hedefimiz Atliyatik’ten Çin Seddi’ne kadar değil,
Amerika’dan Japonya’ya kadar Türkçe konuşarak seyahat edilebilir
bir dünya olmalıdır. Duyuş, düşünüş ve inancımızı en iyi şekilde
ifade ettiğimiz Türkçe’mizi sadece konuşma dili olarak değil bilim
sanat ve edebiyat dile olarak yaşatmak ve yaygınlaştırmak hedefimiz
olmalıdır" ifadelerini kullandı.
Bazı kurumlara da sorumluluklarını hatırlatan Çiçek, "Bunların en
başında belediyelerimiz geliyor. Son zamanlarda şenlik kelimesi
yerine festival kullanılıyor. Buna şenlik demek varken, niye
festival deriz de yabancı kültürlerin taşeronluğunu yapıyoruz. En
ücra kasabalarımıza varıncaya kadar bu kelimelerimizi bu isim
altında taşımaya gayret ederiz. Evvela belediyelerimizin buna
dikkat etmesi gerekir. Çünkü bu şenlikler adı altında hem dilimizde
hem de kültürümüzün diğer unsurlarında bir yozlaşma söz konusu
oluyor. Halbuki bizi millet yapan dilimiz başta olmak üzere bu
değerlerdir. Bu değerleri ortadan kaldırdığınız anda kuru bir
kalabalığın ötesine geçmeyiz. Buna millet denmez kuru bir kalabalık
denir. Sokaklara çıktığımızda kırahathane sonra kahvehane oldu,
şimdi de kafe oldu. Yazılışı bizden değil, okunuşu bizden değil,
ifade tarzı bizden değil. Dallas kırahathanesinden tutun bir alay
zırva isim Anadolu’nun kan dökerek aldığımız şehit vererek
aldığımız bu coğrafyada elin oğlu atla değil arabayla kültürlerini
getirip bizim sokaklarımıza bolca verip gidiyorlar.
Belediyelerimizin buna dikkat etmesi gerekiyor. İkincisi tüm resmi
kurumlarımızın buna dikkat etmesi gerekiyor. Ama şimdi 81 ilimizde
de üniversitemiz var. Üniversitelerimizin de bu konuda hem dilin
hem kültürün üretilmesi konusunda ciddi bir cabanın içerisinde
olması gerekir. Kendi dilini kullanamayan toplumun beyni de, ilmi
de irfanı da gelişmez. Onun için dil bu kadar önemli bir konudur
buna icap etmek gerekiyor. Zaten kendi aramızda itilafımız var bir
de dil üzerinden, telafuz üzerinden bunları söylemeye çalışıyoruz"
dedi.
"DİLİMİZ YOĞUN ÇABAYLA 117 KELİMEYE ÇIKTI"
Türk Dil Kurumu’nun düzenlediğu uluslararası bir toplantıdan da söz
eden TBMM Başkanı Çiçek, "Orada dinlediklerim gerçekten uykumu
kaçırdı ama endişelerimin ne kadar haklı olduğunu gördüm. Türkçe
çok zengin bir dil diyoruz ama 32 bin kelimeye kadar düşmüsüz.
Dikkat ederseniz bizim çocuklarımız insanımızın önemli bir kısmı
250-350 kelimeyle dilimizi kullanıyor. O yüzden derdimizi
anlatamıyoruz. O yüzden düzgün bir Türkçe konuşamıyoruz, düzgün bir
hitabette ortaya koyamıyoruz. Çünkü aynı anlamı içeren birden çok
kelimemiz olmasına rağmen bunun önemli bir kısmını unuttuğumuz için
o ilk kelime aklımaza gelmezse teklemeye başlıyoruz. Bu dil
kısırlığına dil fukaralığından geliyor. Dilin kendisinde fukaralık
yok, biz kendimiz fukaralaştırıyoruz. Şimdi yoğun bir çabayla 117
bin kelimeye çıktı Türkçe. Bunun çok daha yukarıda olduğu kesindir.
Ortada bir gerçek vardır ki, biz zengin bir dil, kültür ve kelime
hazinesine sahip olmamıza rağmen insanımızın çok önemli bir kısmı
250-500 kelimeyle konuşuyoruz. Biz siyasetçiler olarak meydanlarda
nutuk çekerken Türkçe’yi kaç kelimeyle konuşuyoruz. Bir Fransız
politikacı kaç kelimeyle konuşuyor. Bunun her alanda
değerlendirmeler yapabiliriz o zamanda karnemiz ortaya çıkmış olur.
Ama vaka şudur ki; gerek içerimizde gerekse dışarıdan uzun bir
tahribat yılları yaşadık biz. Bir taraftan Öz Türkçe eleştirmeni
adı altında bir çok kelimeyi kullanılamaz hale getirdik.
Ürettiklerimiz de tutulmadı. Böylece eskisini unuttuk, yenisini de
yeteri kadar kabullenemedik. Ortaya bugünkü Türkçe çıktı. Bugün
bunu bir çok yerde görmek mümkün" ifadelerini kullandı.
"Dil BİR MİLLETİN EN ÖNEMLİ VARLIK SEBEBİDİR"
Birinci görevlerinin dile mevcut şekliyle korumak olduğunu kaydeden
Çiçek, konuşmasını söyle sürdü:
"Sonra da dilimizi geliştirerek buna yenilerini ilave etmek
gerekiyor. Bu hepimizin sorumluluğudur. Bu konu her sene Karaman’da
kutlanamayacak kadar önemli bir hadisedir. Bu milletin varlık
sebebidir. Bir milletin varlık sebebini korumak sadece Türk silahlı
kuvvetleriyle olmaz. Kültürümüzle, varlığımızla, medeniyetimizle,
dilimizle koruyabiliriz. Dil bir milletin en önemli varlık
sebebidir. Dil yoksa millet de yoktur, milliyet de yoktur.
Özellikle içinden geçtiğimiz süreci de dikkate aldığımızda
hepimizin bu konuda önemli hassasiyetlerinin olması gerekiyor.
Belki bunu daha üst düzeyde bir devlet politikası haline getirip
sadece senede bir defa kutlanan bir merasim haline getirmememiz
lazım."
Kurultay’ın ardından TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Karaman Valisi Murat
Koca ve Belediye Başkanı Kamil Uğurlu’yu makamında ziyaret etti.
Buradaki ziyaretin ardından TBMM Başkanı Cemil
Çiçek, Hatuniye Medresesi’nde Piri Reis Sergisi’ni açtı.
(İHA)