Mevlâna diyor ki;
“Bilir misin neden gammaz değildir aynan?.. Yüzünün tozu, pası
silinmemiş de ondan”…
Dikeni kim
çıkardı?..
Mevlâna,
Mesnevi’nin 1. Cildinin
12. ve
13. sayfalarında
bir örnek verir.
Örneğinde bir kişi, bir eşeğin
kuyruğunun altına bir diken batırır. Eşek dikeni çıkaracak yeteneğe
sahip olmadığı için sürekli çifte atar, zıplar. Zıpladıkça da diken
daha kuvvetli batar eşeğin nazik yerine.
Ve bir yandan batan iğnenin acısı,
bir yandan sürekli attığı çifteler sonucu eşek yüz yerini daha
yaralar.
Der ki
Mevlâna,
“dikeni çıkarmak için akıllı bir adam
gerekir”.
* * *
Deniz
Baykal’a kurulan
tuzakla CHP, (teşbihte hata
olmaz) kuyruğunun altına diken batırılmış
eşek gibi durduğu yerde çifte atmaya başladı.
Az daha toprak testi gibi paramparça
olacaktı.
Sonunda
Kemal Kılıçdaroğlu
harekete geçti…
Akılcı bir strateji ile (eşeğe
sessizce yaklaşarak) geçtiğimiz hafta sonunu
“Aday olmuyorum”
diye geçirdi.
Aksi halde
cumartesi – Pazar
medyada kopacak fırtına ile bugünkü kadar
kuvvetli bir ele sahip olamayacaktı.
Pazartesi günü
CHP’nin kuyruğunun altındaki dikeni
çıkardı…
Şimdi sıra o iğneyi batıranı arayıp
bulmaktan önce, tam bir ekip çalışmasının
yapılmasıdır.
* * *
Yani…
Kılıçdaroğlu
ittifakla genel başkan
seçilmeli…
Ondan sonra da
“Gerçekçi Bir değişim
Vaadi” ile yola
çıkılmalı…
Dün de dediğim gibi,
Türkiye’nin çok
acele, güçlü muhalefet (iktidar alternatifi) partilerine ihtiyacı
var…
Yoksa
bu gidiş, iyiye gidiş
değil…
Bugün neredeyse herkesin
alkışladığı uranyum
takası,Türkiye’nin başına
her an iş açabilir…
Çünkü taraflardan
biri Acem,
diğeri
Brezil’dir…
Ve (ne yazık ki) iki millet de,
verdikleri sözü tutmamaları ve ciddiyetsizlikleriyle
tanınmaktadır…
Hani bizim de onlardan geri kalır
yanımız pek yok gibi ama aramızda kalsın
lütfen!..
Devlet Bahçeli’nin tarzı
bu
Adı gibi bir siyasi parti
lideri Devlet
Bahçeli…
Çok ciddi…
Özele girmekten kaçınan, siyaseti
siyaset meydanı dışına taşımayan…
Yani minder dışında güreş tutmayan
ender bir Siyasetçi –
Devlet Adamı…
Siz bugüne kadar onun
ağzından, Baykal’la ilgili özel
hayatına yönelik tek bir olumsuz açıklama dudunuz
mu?..
Meselâ,
“benim milletvekilim olsa ihraç
ederdim” dediğini…
Ya da
“Biz mecliste çalışırken Sayın Baykal
demek ki başka yerdeymiş” diye “dedikodu” yaptığını…
Ben duymadım…
Duyan varsa bana da bildirsin ama
yok, olamaz da…
Çünkü
Devlet Bey’in
tarzı değil o tür sokak
ağızları…
Sadece özel hayat
mı?..
Hayır…
Bahçeli,
başka partilerin iç işlerine de burnunu
sokmuyor diğerleri gibi…
Komşu kapısı dinlemiyor
yani…
Birileri
Başbakan
Erdoğan’a
Bahçeli’nin bu asil
duruşunu örnek verme cesaretini göstermeli…
Yani,
“Efendim bindiniz bir alâmete,
gidiyorsunuz kıyamete” diyebilmeli…
Yorumlarınızı bekliyorum…
Din,
insanlık için vazgeçilmez bir
kurumdur.
“Kabul mü?”
Kabul…
Dünyada herkesin (hele bizim gibi az
gelişmiş ülke halklarının) salt modern hukukta tarif
edilen “Suç/Ceza” ilişkisiyle yönetilemeyeceği konusunda da hemfikir
miyiz?..
Peki…
Yani, insanların modern hukukun yanı
sıra günahtan
ve cehennemden de
korkmaları gerektiğine inanıyorsunuz?..
Ki birbirlerine karşı daha saygılı
olabilsinler…
Öyle mi?..
Tıpkı
ayıp ve onun cezası dışlanmadan
çekinmeleri gerektiği gibi…
Pekiiii…
O halde,
“Din” adı altında uydurulmuş bazı
örf, adet, gelenek,
görenek ve
törelerle
milyonlarca
fukaranın
tıpkı birer
koyun gibi güdülmesine, aldatılmasına,
Allah’ın gönderdiği son Kitap’ın o insanlara
yanlış ve yanlı anlatılmasına da razı
değilsiniz…
Efendim,
efendim?..
Anladım…
Pekiii…
Bir kültürel sınıfta
“ayıp”
olan bir şey bir başka kültürel
sınıfta “olağan” karşılandığına göre ayıp da bir nevi toplumsal çok hukukluluk
değil mi?..
Yorumlarınızı
bekliyorum…
Sus be
Kılıçdaroğlu!..
Ey
Kemal
Kılıçdaroğlu!..
Çıkmayın şu TV
ekranlarına…
Çıkmayın çünkü sizi medya maymununa
çeviriyorlar!..
Sizin üzerinizden kendilerine pay
çıkarıyorlar...
Şurada üç gününüz
kaldı…
Akıllı adam konuşmasını değil,
susmasını bilendir…
Allah,
Zekeriya’nın kısır
eşinin Yahya’ya hamile
kaldığını müjdelerken, "……
Alâmetin; üç gün, işaretten başka şekilde insanlarla
konuşmamandır….. " buyurdu. (Âl-i İmrân Suresi, 41. Ayet).
Üç gün kimseyle
konuşmadı Zekeriya…
Siz de susun
Kemal
Bey!…
Siz de önümüzdeki üç gün hiç
konuşmayın…
Çünkü çok
toysunuz...
Karşınızdaki gazeteci - televizyoncu
size soru sorarken aslında "yorum" yapıyor ve
siz sürekli "evet" ya
da "tabii"
gibi onaylayıcı cevaplar
veriyorsunuz...
Oysa bir lider kendisine soru
sorulurken sadece dinler.
Ne renk verir, ne de
onay…
Unutmayın ki karşınızdaki
adam, “domuz derisinden
post, gazeteciden dost olmaz” denilen mesleğin mensubudur…
Not: Bu
yazı; Kılıçdaroğlu'nu
ekranlarda dinledikten sonra yazıldı. Ne yazık ki şu an
itibariyle Kılıçdaroğlu,
CHP'li İl Başkanlarının değil, Fatih Altaylı'nın
adayı olarak giriyor
seçime... Çünkü bunu kendisi itiraf etti... Ne büyük hata!.. Umarım
önümüzdeki üç günde aleyhine
kullanılmaz!..
Portekizce öğrenmiş…
Aziz Yıldırım,
Trabzonspor maçından sonra
koridorda Bursasporlu futbolcuların kutlamalarını ekrandan izleyen
futbolcularına, “girin
içeri ulan şerefsizler!” diye bağırıp küfür etmiş…
Demek ki Aziz Başkan bu
arada Portekizceyi de
öğrenmiş…
Borç
takmış
Fikret
Mualla’yı
Paris’te ziyaret eden bir dostu sormuş:
“Nasıl?..
Fransızcayı
öğrenebildin mi
bari?”
“Hayır” demiş üstat, “Ama
onlara Türkçeyi öğrettim…”
“Nasıl başardın
bunu?”
“Hepsine
borç takarak”…