Günümüzde makine öğrenmesi, derin öğrenme ve yapay zekâ
teknolojileri dijital platformların vazgeçilmezleri oldu. Dijital
platformlar, teknolojik alt yapı sayesinde kişisel ihtiyaçlara
çözüm üreten bir yapıya kavuştu.
Teknolojinin akıl ve zekâ kapasitesi arttıkça, sürekli
yenilendikçe insanın makinelerle olan ilişkisi farklı bir boyuta
taşındı. Çevrim içi kalmak tercihten çok zorunluluğa dönüştü.
Bu teknolojik ilişki bağımlılığa hangi aşamada dönüştü? Bu
sorunun cevabı; Teknolojinin artan işlemcisi, Kişisel çözüm ve
önerileri ön plana alan teknolojik donanım, Bireye özel içerik
üretimi geliştirmesi, Etki alanını ve algı alanını çekici hale
getirmesi, Tüm bu etkenler her geçen gün daha da derinleşiyor.
Adaptif algoritmalar sayesinde bireyin verileri değerlendirilerek
bireyler sürekli spesifik içeriklere maruz bırakılıyor ve çevrim
içi kalış süreleri uzatılıyor. Böylece birbirini besleyen ve
bağımlılığı derinleştiren bir döngü kuruluyor.
Bu döngüde birey kişiselleştirilmiş kendini
biricik hissedeceği mayınlı alana çekilmiş oluyor,
çevrimiçi olma tehdidine karşı koyamaz hale geliyor.
Toplumsal anlamda en büyük sorunlardan biri teknolojik
bağımlılıklardır. Teknolojilerin bir tek tuşla erişilebilir olması
kapsama alanını arttırıyor. Bağımlılıklar, küresel teknoloji
üreticilerinin özellikle planladıkları ve hayata geçirdikleri bir
projedir. Kurbanlar genellikle gençler ve üretmekten çok tüketmek
üzerine hayat sürenler.
CHP Belediyeleri Belediyeciliğe Format Attı
CHP Belediye Başkanları belediyeciliği farklı yorumluyor.
Öncesinde AK Parti Belediyeciliğinin hizmetlerine alışmış, o yönde
bir beklentisi oluşmuş il, ilçe, belde belediyeciğinin seçmenleri
uzun dönemli kendilerine sunulmuş hizmetlerin devamını istiyor.
Özellikle Ankara ve İstanbul’da belediye başkanları halktan
kopuk, halkın yanında içinde değil. Çünkü; hizmet ya da
yatırım siyaseti üzerinden değil de daha makro siyaset ve
söylemler üzerinden hareket ediyorlar. Böyle olduğu için de
yereldeki hizmet ya da yatırım eksiliğini fark etmiyorlar. Oysaki
bu eksiklikler onların seçim karnesine başarısızlık olarak
yansıyacaktır. Kredi notları düşecektir. Bir önceki dönemde
de çalışmadık ama seçimleri aldık algısı, Hatta oyları artırdık,
Nasıl olsa kazanıyoruz düşüncesi, Ankara ve İstanbul belediye
başkanlarını genel siyasete yoğunlaştırdı.
Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’nu,
Başkan dünya şehri İstanbul’un geleceğinden çok kendi
cumhurbaşkanlığı adaylığı ve partisinin geleceğine odaklandı.
Oysaki Rahmetli Kadir Topbaş döneminde İstanbul belediyesi
Ankara’ya ve diğer Anadolu şehirlerine örnek oluyordu. Hizmet
belediyeciliği çalışmayı ve üretmeyi gerektiriyor. Halkla ilişkiler
belediyeciliğiyle nereye kadar gidilir ki…
Şehrin kaynakları o şehir için kullanılmalıdır. Genel siyasete
kaynakların feda edilmesi etik ve ahlaki değildir.
İstanbul için gerekli yatırımlar yapılmadığı için ileriki
süreçlerde yapılması gereken yatırım maliyetleri katlanarak
artacaktır. 1994 yılında Refah Partisi belediyeciliğinde bunu
görmüştük.
Şehirler ihmale gelmez. CHP belediye başkanları yerel siyaset
yerine genel siyaset yaparak belediyeciliğe format attılar.
Kaynakları onları seçen oy veren seçmenin refahı için değil de
kendi ikbali için kullandılar. Seçmenin hakkını gözetmeden.