Arap Baharı diye başlayan süreç oldukça zorlu ve kanlı bir 13 yıldı. Bu süreç sonunda Esad’ın sonu Saddam Hüseyin ya da Kaddafi gibi olabilirdi, olmadı. Devrik Lider uçağına binip Rusya’ya kaçtı.
Rejim muhaliflerinin, zafer kazananların mesajları da tahmin edilenden olumlu ve yapıcı oldu. “Cihatçılar” ezberleri bozdu. Kaygılar boşa düştü.
Koskoca bir Baas rejimi sona erdi.
Kafa kesen, kol koparan, kurşun yağmuruna tutulan insan görüntüleri, videoları paylaşılmadı.
İşkence fotoğrafları bile yok…
Bağnazlık fotoğrafları yok,
Alevi, Nusayri … avcılığı yok
Her şey olağanüstü normal.
Suriye halkı mutlu, heyecanlı ve sevinçli
Tüm yaşanan zorluklara rağmen yeni bir Suriye inşası için umutlu.
Libya gibi değil, Mısır gibi değil, Tunus gibi değil…
Suriye başka
Suriye halkı akın akın ülkesine geri dönüyor,
Suriyelilerdeki vatan bilincinden iman kokusu yayılıyor havaya.
7 katlı cehennem Sednaya hapishanesinde yaşananlar dahi Suriyelileri inanmışlığından geri bırakamamışken hangi güç onları durdurabilir su saatten sonra…
Esad’ın kötülüğü, muhayyilemizi aşacak kadar karanlık ve sonsuz,
Görüntüler kalbimizi ve ruhumuzu kanatacak kadar vahşice.
Benim merak ettiğim en önemli mevzulardan biri de bu yaşananlara Esma Esad nasıl sustu?
Bir kadın
Bir anne olarak.
25 yıllık First Lady unvanı 8 Aralık Pazar günü düşünce Esma Esad ne düşündü?
Zeki, güzel, eğitimli, İngiltere doğumlu Esma ruhunu şeytana First Lady olması karşılığında mı sattı?
Londra’ da King’s College’ta bilgisayar mühendisliği okuduktan sonra yatırım bankacısı olan, doktor ve diplomat bir ailenin kızı olan Esma Londra’da Esad’la tanışmasaydı hayatını insanca yaşayabilirdi?
Belki de yaşardı
Ama 2 milyar dolarlık servete sahip olamazdı.
Milyonlarca insanın ölümünden sorumlu bir canavarın eşi olarak Rusya’da sürgün hayatı yaşamayı kabul etmiş olacak ki yaşanan onca vahşete, cinayete, tecavüze sessiz kaldı. Bütün bunlar kendisine yapılsaydı diye empati yapabilseydi bugün tüm dünyanın gözünde gerçek bir First Lady olurdu.
Haksızlığa karşı duruş sergileyemedi.
Kısacası
Başkasının baharını çalanın, bahçesi çiçek açmaz. Başkasının güneşini kesenin, üzerine güneş doğmaz.
Esma Esad insanlığın hikayesinde iyiliğin tarafında olabilirdi, olmadı…olamadı.
Kötülüğün tarafında olmayı ya da durmayı seçti.
İşkenceden, açlıktan öldü insanlar,
Çocuklar yaşasın diye kadınlar, anneler ölümü seçti,
Kıyıya vuran Alyan bebek akıllardan, vicdanlardan hiç çıkmamışken,
Film seyreder gibi seyretti Esma ve Beşşar Esad. Savaş suçlusu bunlar
İnsanlar sürgün edilirken, evleri başlarına yıkılırken,
Küçücük bedenler tonlarca enkazın altında kalırken,
Onca insan diri diri yakılıp, pres makinalarında ezilirken…
Susabilmek, sessiz kalabilmek sadece taşlaşmış kalplere aittir.
O nedenle sürgünde esir hayatı yaşayacak Esma ve Beşşar Esad.