Devletin üzerindeki görünmez el!
Abone olTürk siyasetinin inandırılış biçimi ne? AK Parti devletini görünmez bir el mi yönetiyor? İşte yazar Sırrı Çınar'dan çarpıcı bir analiz...
"İnancın görünmeyene, bilinmeyene ve tanımlanmayana
karşı oluşan bir zihinsel eylem olduğunu bilenler bunu siyasi,
ticari ve bilumum çıkar merkezli konularda kullanmayı bilmişlerdir.
İnanç oluştuğunda yani iman edildiğinde sorgulama, araştırma ve
kabul etmeme fiilleri gerçekleşmeyecek, böylece iman edilen konu
neyse ondan elde edilecek çıkar inandıranın hanesine
yazılacaktır"
Yazar Sırrı Çınar'ın kaleme aldığı bu 'inanç merkezli faaliyet' tarih boyunca uygulanmış bir yöntemdir.
Sırrı Çınar'ın yazısının ana teması aslında 'Allah inancını' sorgulamak değil, siyasi alanda kullanılan inandırma yöntemlerini ve bunun sonucunda elde edilebilecekleri analiz etmektir.
İnandırma sonucu, tarih boyunca 'idare edenlere' karşı itaatkar davranıldığını vurgulayan yazar Sırrı Çınar, aynı ikna ediş ve inandırmanın Türk siyasetinde de uygulandığını belirtmektedir.
Devletin 'görünmez bir el' tarafından
yönetildiğini ve toplumun buna inandırıldığını söyleyen yazar
Çınar, bu elin asla hata yapmayıp her durumda olaylara vakıf ve
hâkim olduğunu, bu hâkimiyetle neyin nasıl olacağına en doğru
biçimde karar verdiğini ve verilen her kararın mutlaka kimsenin
bilemeyeceği büyük hikmetler içerdiğine dikkat çekmektedir.
TÜRK SİYASETİNİN İNANDIRILIŞ BİÇİMİ
Çınar, çarpıcı analizinde Türk siyasetindeki inandırılış biçimini
şöyle özetlemiştir;
"Alenen söylenen doğru olmayanlarla, umut ve taahhütlerle inandırma yapıldığı gibi, özellikle lider merkezli yönetimden hoşlanan ve bunu isteyen topluma, liderin akıl ermez sırrına vakıf olunamayacağı, bilgi ve basirette insanüstü olduğu çeşitli yöntemlerle dayatılmıştır. Pirenin deve edildiği, yani küçücük bir özelliğin abartılarak, süslenerek, uhrevi özellikler eklenerek anlatıldığı durumların dışında bir de kimsenin aklının ermeyeceği bilgilere ve basirete sahip oldukları sinsi anlatım biçimleriyle beyinlere enjekte edilerek inandırılırlar. Bu durum "şeyh uçmaz, müritleri uçurur" özdeyişinin gerçekçi bir anlatımıdır.
AK PARTİ İKTİDARINI O KURDURDU!
(...) Verilen örneklerle bilinmeyen, somutlaştırılamayan,
ulaşılamayan bir devlet aklı veya devlet ruhundan yola çıkarak bu
görünmez ve bilinmezin tek parti döneminde Demokrat Partiyi
kurdurduğunu, ardından 1960 ihtilalıyla Demokrat partiyi
uzaklaştırdığını, 1980'li yıllarda Turgut Özal'ı, ardından 2000'li
yıllarda Ak Partiyi kurdurttuğunu ve iktidara getirttiğini
söylemektedirler.
BAŞI ÖRTÜLÜ ÖĞRENCİLERİ ÜNİVERSİTEYE SOKMADI
Aynı ruh ve aklın İmam Hatip okullarını İsmet İnönü'ye kurdurtup
ama başı örtülü öğrencileri üniversiteye sokmadığını
söylemektedirler. Bu görünmez ve bilinmez kişilerin PKK ile
operasyonlara karar verme zamanını belirlemesinden, Suriye'ye
müdahale edilmesine, yeni anayasanın hazırlanmasından Gülen
Cemaatinin uluslar arası bir güç olmasına kadar her konuda hikmetli
bir uygulama içinde olduğu söylenmekte ve inandırılmaya
çalışılmaktadır.
Fatih'in İstanbul'u fethetme anlayışıyla, Abdulhamit'in devlet
yönetme özellikleriyle, Atatürk, İnönü, Menderes, Özal ve Erdoğan
sürecine kadar aynı ruhun ve görünmez gücün etkisiyle eşitlenme
yapılmakta ve böylece bugün yapılması düşünülen, planlanan ve
gerçekleşen bütün gelişmelere bu sürecin doğal sonucu olduğu
inancıyla sorgulama yapılmaması gerektiğine vardırmaktadırlar.
Referans olarak ortaya konulan bütün değerler zaten sorgulanmayan
veya tam inanılmış değerler olması dikkat çekicidir.
Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan ve Süleyman Demirel'in
bu görünmez devlet ruhu tarafından ortaya çıkarılan oyuncular
olduğu ama diğer isimlerin asıl unsur ve değişimi sağlayıp 1000
yıllık hayalleri gerçekleştirecek unsurlar olduğu inancını
yaymaktadırlar.
ERGENEKON SÜRECİNİ BAŞLATAN DA GÖRÜNMEZ EL...
Ak Parti iktidarının Ergenekon sürecini başlatma izninin bu
görünmez el tarafından verildiği, Kürtlerin toptan bir şekilde
Türklere ve devlete karşı koymamalarının bu el tarafından
önlendiği, bu görünmez elin Ermenilerle bir probleminin olmadığını
ve bu elin her durumda büyük Türk ideallerine hizmet ettiğini,
devletin geleceğini düşündüğünü ve güçlü olmasını istediğine
inandırmak için bütün mantıksal kurguları kuruyor ve bu kurguları
yine manevi değerler üstüne oturtuyorlar.
Yeni yazılacak anayasaya konulması zaruriyeti olan maddeler arasında Kürtlerin anayasal hakları olduğu düşüncesi ve ilk üç maddenin kaldırılmasının yine bu görünmeyen elin talep ettiği söylemiyle son buluyor. Ki bunun karşılığı olarak Kuzey Irak'taki Kürt özerk bölgesinin bağımsızlık ilanında bulunacağı ve böylece Türkiye Kürtlerinin zapt edilemez bir taşkınlığa doğru gideceği, Suriye koridorunun bağımsızlığını ilan edecek Kürt devletinin denizlere ulaşması için kullanılacağı tehdidi ve korkusu da söylemlerin arasına yerleştiriliyor.
Görünmez, bilinmez, sorgulanmaz, somutlaştırılamaz bu devlet ruhu ve aklı, görünmez olan o siyaset dışındaki eliyle siyaseti ve devleti dizayn ederek büyük ve bin yıllık idealleri gerçekleştireceği inancı oluşturuluyor. Nasıl ola oluşturulmaya çalışılana inanmayacak kadar hassasiyeti olanlar hikmeti anlayamayan durumuna düşmemek için susacak, zaten inanan ve kayıtsız şartsız kabul edenler ise var güçleriyle destek olacaklardır.
Muhafazakâr, İslami, milli ve sağ diye nitelendirilen geniş kitlelerin mantıksal algıları inandırmaya çalışanlar için kullanılabilecek en elverişli altyapıya sahiptir. Sorgulamayı bilmeyen veya doğru sorgulama yapamayan bu gruba ek olarak yandaş, çıkarını düşünen ve güce tapınanları koyunca çok önemli bir kitle operasyon için hazır duruma getirilmiş olacaktır.
Son zamanlarda sıkça duyduğum bu inandırma faaliyetinde bulunanların oyununu bozacak küçük sorulara bile aşağılayıcı bir üslup takınarak "sen anlamazsın, senin anlayacağın şeyler değildir" yaklaşımları ise çok ciddi bir planlamayla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
Bu planlamanın ipliğini pazara çıkaran bu analiz yazısından sonra o görünmez elin gazabı devreye gireceğe benziyor. Ama inanmayanlar için gazap sahibi gizli el değil, görünmez olmaya çalışan çıkarcılar ve planlayıcılardır. Ki bunların kim olduğu da zaten bilinmektedir.