Devletin örnek yurttaşları
Abone olKitapta İsrail Başkonsolosu Yehuda Levitt'in 1950'li yıllarda Türkiye Yahudileri hakkındaki ilginç tespitleri yer alıyor.
Araştırmacı yazar Rıfat Bali Cumhuriyet Yıllarında Türkiye
Yahudileri üçlemesinin son kitabı “Devlet'in Örnek
Yurttaşları”nı yayınladı. İlk başta tek kitap halinde
düşünülen seri malzeme çokluğu nedeniyle 3 kitaba yayıldı.
Üçlemenin ilk kitabı 1923-1945 tarihlerini, ikinci kitap 1946-1949
İsrail'e göç yıllarını anlatıyordu. Son kitap ise 1950 ile Sinagog
saldırılarının olduğu 2003 yılları arasını ele alıyor. Yaklaşık 10
yıllık bir araştırma sürecine yaslanan kitap, Ermeni Soykırımı
tezine karşı Türk Hükümeti'nin yaptığı lobi faaliyetlerinde Türk
Yahudi toplumunun oynadığı rolü ilk kez ayrıntılı olarak gözönüne
seriyor. Bali, “İddialı konuşmak istemem ama kitaptaki bilgilerin
neredeyse tamamı ilk defa yayınlanıyor” diyor.
ON DOKUZ ARŞİV GEZDİ
Kitabın hazırlanma sürecinde dokuzu Amerika'da, biri İngiltere'de,
biri Danimarka'da, beşi İsrail'de biri Başbakanlık olmak üzere üçü
Türkiye'de toplam 19 ayrı arşivden yararlanan Bali,
“Faydalanamadığım 2 arşiv var ve açık olmadığı için yazık olduğunu
düşünüyorum. Biri 500. Yıl Vakfı Arşivi. Bu arşivden dolaylı olarak
yararlanabildim. Önsözde bahsettim. Diğeri ise Türkiye Hahambaşı
arşivleri. Her zaman kapalı. Zaten bu arşivin büyük bir kısmının
var olduğuna inanmıyorum. Belki 1980 sonrası olabilir. Bu arşivler
özel arşivler olduğu için açıp açmamak kendilerine kalmış. Yurt
dışındaki bazı arşivlerin de açık olduğu döneme yetişemedim.
Bunların bir parça eksikliğini hissediyorum. Ancak 20 sene daha
bekleyecek vaktim yoktu. Bu kitap benim üzerimde büyük bir yüktü,
şimdi rahatladım.” diyor.
Bali'nin kitabın adını “” koymasının sebebi Yahudilerin Rum ve
Ermenilerin arasında devletle arasında en az ihtilafı, gerginliği
olan cemaat olarak görülmesi. Bali “Yahudilerin devletle arasında
'halledilmemiş' bir meselesi yok, geçmişten gelen bir talebi de
yok. Azınlıklar arasında 'Ankara ile ilişkiler nasıl olmalı?'
dendiğinde Yahudiler örnek gösteriliyor. Devlet de problem
yaratmayan insanlar ve cemaatler ister. Dolayısıyla kitabın önemli
kısmını tutan lobi faaliyetlerinde de rol aldılar. Devletin
yanındaydılar.” diyor.
Ancak bu konumun zamanla Türkiye değiştikçe bir dezavantaj halini
aldığını söyleyen Bali 90'lı yıllarda Türk Yahudi cemaatinin sol ve
liberal çevreler tarafından devletçi olarak algılanıp dışlandığını,
görmezden gelindiğini anlatıyor. “Görünmek istemeyen bir cemaat
92'de 500. yıl şenlikleri için birden çok fazla görünür oluyor
sonra ortadan öyle bir kayboluyor ki, sanki burada yok. Çünkü
taşlar yerinde oynadı, söylem değişti. Mevcut nizamı, Kemalizm'i
tenkit etmek gayet sıradan bir şey oldu. Türk Yahudi cemaati ise
devletin örnek yurttaşları olduğu için müesses nizamın ve
Kemalizm'in yanında yer aldılar ve dışlandılar.” diyor.
KAMHİ BÜYÜKELÇİNİN İMDADINA KOŞARDI
Kitapta özellikle Kıbrıs harekatından sonra başlayan Türkiye'nin
tanıtımına yönelik lobi faaliyetlerindeki Türk Yahudi toplumunun
rolüne yer veriliyor. Bu dönemde Amerika Yunan ve Ermeni lobilerine
karşı Amerikan Yahudi kuruluşları ile işbirliği yapmanın zemini
aranırken Türk Yahudi toplumunun liderlerine başvurulmuş. Emekli
Büyükelçi Şükrü Elekdağ, “Ben ABD'de büyükelçi iken zora girdiğimde
Jak Kamhi'ye telefon ederdim. 48 saat içinde uçağa atlar gelirdi.
Washington'da, Kongre'de Kamhi, Yahudi Lobisiyle mücadele eder,
Yahudi Lobisi'ni bizim lehimize seferber eder, harekete geçirirdi.
O bakımdan büyük yardımları olmuştur.” diyordu.
İSTANBUL TÜCCAR İZMİR SİYONİST
Kitapta ilgi çeken bölümlerden biri İsrail Başkonsolosu Yehuda
Levitt'in İstanbul ve İzmir Yahudileri hakkındaki gözlemleri.
Levitt 1950'li yıllarda İstanbul Yahudilerinin Siyonist
olmadıklarını, İsrail'i ise ev ve arsa alınabilecek, ticaret yapıp
kar elde edilebilecek bir yer olarak gördüklerini, İsrail'e göç
edenlere yardımda bulunmaya ikna edilmelerinin çok zor olduğunu
söylüyor. İstanbul Yahudileri için “İsrail'e sadık değiller, zira
bu paraya mal oluyor.” diyen Levitt, Türkler tarafından her zaman
yabancı görüldükleri için Türkiye'ye de sadık olmadıkları
iddialarında bulunuyor.
Levitt, İzmir Yahudilerinin ise başka bir ülkedeymişçesine
hayatlarının her kesiminde Siyonist eğilimin belli olduğunu
söylüyor. İzmir'deki genel temayülün Yahudi gençleri İsrail'e
yollamak olduğunu ifade eden Levitt, İstanbul'un aksine İzmir'de
çocukların Yahudi okullarında iyi bir eğitim aldığını ve İstanbul
nüfusunun onda birine sahip İzmir Yahudilerinin İstanbul'dan
toplanabilecek bağışın yarısından fazlasını toplayabildiğinin
altını çiziyor. (Emeti Saruhan)