Devletin felaket halleri

Nazım ALPMAN nazimalpman@internethaber.com

İstanbul’u bir anda felaket filmlerinin platosu haline getiren sel baskını açık olarak gösterdi ki, biz içinde bulunduğumuz çağın toplumsal dokusu ile uyumlu bir halde değiliz.

Doğa felaketleri karşısında insanlar çaresiz kalabilirler. Başka ülkelerde de oluyor böyle gelişmeler…

Ama kurtarma çalışmaları, felaketlere müdahale biçimleri bakımından çağdaş devletler ile çağın gerisinde bulunanlar arasındaki fark ilk dakikalardan itibaren ortaya çıkıveriyor.

İnsan unsuru da öyle…

En yetkili kişiden en masum vatandaşa kadar uzanan çizgiye bazı toplumlar “kader” diyorlar. Bazıları ise yetki ve sorumluluk çizgisi olarak görüyorlar.

Dolambaçlı yollara sapmadan ifade edelim: Biz kaderciler sınıfına giriyoruz.

Kentin altını üstüne getiren yağışlar için Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde “kuvvetli yağış” tanımı yapılıyor. Çünkü yağış ölçümü için 50 mm altında bilgisi veriliyor. Bunun daha üst seviyeleri var: 51-75 mm Çok kuvvetli yağış… 76-100 şiddetli yağış… 100 mm üzeri aşırı yağış!

İstanbul orta sıralarda yer alan bir yağmur ile böylesine alt üst oldu.

Peki, hani nerede o dünya metropolü?

Avrupa’nın en önemli kenti?

Altyapısında devrim yapılan büyük şehir?

Ve o büyükşehrin başkanı?

Kadir Topbaş ekranlarda bilimsel konferansların diliyle konuşuyor:

-Gezegenimizi iyi kullanmıyoruz!

Sevsinler…

Kadıköy’de Meteoroloji’ye ait minik bir orman görünümünde park vardı.

Meteoroloji oradan çıkartıldı.

Tahmin edin ne oldu?

Dev bir inşaatın şantiyesi!

Bu minik katliamın altında Kadir Topbaş’ın imzası var. Şimdi Topbaş diyor ki:

-Gezegenimizi iyi şaapamıyoruz!..

İstanbul’un bir de “en üst” mülki amiri var: Vali Muammer Güler!

Nerede bir sıcak gelişme varsa Vali Bey, gazetelerin ve televizyonların istihbarat muhabirlerinden önce olay mahallinde demeç vermeye hazır vaziyette yerini alıyor!

Gazeteciler geldiğinde Vali de onlara söyleyeceği kısa “henüz hiçbir şey belli değil” türünde açıklamasını yapmaya başlıyor.

Makamında oturup kentin yaşadığı olağanüstü durumla ilgili operasyonu yöneteceğine, sıradan bir “meraklı” haliyle oradan oraya savrulmayı yöneticilik sanıyor.

İkitelli’de sel felaketini yağmaya dönüştüren fırsatçı halkımızı korumak da Vali’nin görevleri arasına giriyor:

-Bunu yağmalama şeklinde değerlendirmeniz yanlış bir yorum olur!

Depo dağılmış, içindekiler etrafa saçılmış, oraya gelip eline geçirdiklerini alıp gidenlere yağmacı demeyeceğiz de ne diyeceğiz?

Hepsini alt alta sıralayınca tek cümle ortaya çıkıyor:

Devletin felaket halleri!