Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Efendim, yandaki kutucukta Güngör
Uras’ın 19.07.2011 tarihli
Milliyet’te başlığı altında yayımlanan
makalesinden bir bölüm okuyacaksınız…
Ve bendeniz bu Pazar da yine biraz eskiye
dönecek, konuya ilişkin bir başka örnek vereceğim…
İsterseniz önce Güngör Uras’tan yaptığım
alıntıyı okuyun, ister benim yazdıklarımı okuduktan sonra
Uras’ın neler yazdığına bakın…
Sonuçta bir şey değişmeyecektir…
Buyurun efendim…
Kara Mizah: Devlette rüşvet kaçak Mercedes Devlet devlete rüşvet verir mi? Olacak şey mi? Ama burası Türkiye A’bicim... Burada olmaz olmaz !.. - Bir devlet bankası Denizli Valisi’ne gidiyor. “Devlet memurlarına, devletin her ay dağıttığı maaşları, valilik emrindeki devlet paralarını bizim bankaya yatırırsanız size rüşvet olarak gıcır gıcır bir Mercedes otomobil hediye ederiz” diyor. - Devletin valisine Devlet Baba otomobil vermez olur mu? Vermiş. Hem de o da Mercedes marka... Ama devletin bankasının rüşvet olarak vereceği Mercedes daha lüks... Daha yeni. Hem de fazla mal göz mü çıkarır? Olacak ise 2 tane Mercedes olsun. - Devletin bankası, kaçakçıya gidiyor. Bir adet gıcır, Mercedes S 350 L alıyor. (Satış fiyatı 179 bin euro ile 205 bin euro arasında. Türkçesi 450 bin Törkiş Lira...) - Vali rüşvet otomobili alınca (buna kibarca: “promosyon” diyorlar) devletin parasını otomobil hediye eden devlet bankasına yatırmaya başlıyor... (Koskoca devlet bankası bu Mercedes için kaçakçıya verdiği 450 milyon Törkiş Lirayı nereye nasıl masraf yazıyor, bu fatura saf ve bakir Türk halkına nasıl ödetiliyor? Bunu henüz anlayabilmiş değilim.) - Derken efendim, devletin devlete rüşvet olarak verdiği oto kaçak çıkıyor. - Kara mizah bitmedi. Valilik açıklama yapıyor: “Devlet bankasının, valiliğe rüşvet olarak verdiği otomobilin özürlü mal olduğu ortaya çıktığından valilikçe devlet bankasına müracaat edilerek, yeni Mercedes S 350 L gönderilmesi istenmiştir.” |
Hatırlayanlar çoktur çünkü olay eski sayılmaz...
!994 yılı olmalı...
Tanju Çolak, Mercedes 550 SEL
tipi bir otomobil beğenir...
Nerede?..
Bir otomobil galerisinde...
Ve...
Galeri yönetiminin isimlerini bildirdiği çalışanlara, otomobili
kendi adına trafiğe tescil ettirmeleri için "özel
vekâletname" verir...
Ve beğendiği otomobilin sahibi olur...
Derken, otomobilin kaçak olduğunu öğrenir...
Çevresinde kalmış çok az sayıda "akil"
adama danışır...
"Git kendini ihbar et!" derler...
Tanju büyük sözü dinler; kendini ihbar
eder...
Ve yargılama başlar...
Gelin görün ki asıl işi cinayet davasına bakmak olan ağır
ceza hâkimleri, ticaret hukukundan bihaber oldukları için
Tanju'nun savunmalarının hiçbirini kabul
etmezler...
ve Tanju'yu "Sahte Evrak
Tanzimi" suçlamasıyla hapis cezasına mahkûm
ederler...
Ve bendeniz o günlerde şöyle yazdım:
Tanju otomobilini
özel vekâletnameyle satın almış…
Yani...
Satın aldığı otomobilin kaçak olup olmadığını bilmesi
mümkün olmadığı gibi bilmesi de gerekmez…
Çevrede maruf ve güvenilir
olarak tanınan bir firma yetkililerinin kendisine bildirdiği iş
takipçilerine verdiği vekâletname ile otomobilin sahibi olmuş…
Kaldı ki özel vekâletname ile satın aldığı otomobilin sahte
olduğunu öğrenir öğrenmez kendini ihbar ederek gerçek suçluların
yakalanması için emniyete ve yargıya yardımcı olmuştur...
Bu davada Tanju “Suçlu” değil
“mağdur”dur…
Çünkü hem parasından hem de otomobilinden olduğu gibi itibarı
sıfırlanmıştır…
Yani aynı şey Başbakanın veya
Cumhurbaşkanının başına gelseydi de aynı cezayı
verecek miydiniz?..
Bu nedenle Tanju’yu hapis cezası ile tecziye
etmek, yargı adına çok büyük bir ayıp ve suçtur…
Peki..:
Ben böyle yazdım diye Tanju yırttı
mı?..
Yargı yazdıklarımı ciddiye alıp “af edersiniz, satın
alma vekâletname ile olmuş ve otomobil piyasasında alım-satımlar
böyle yapılıyormuş” deyip
Yargıtay aşamasında karar düzeltmesi mi
yapıldı?..
Yooo…
Oradan da Saray Cezaevi'ne
nakledildi...
Yatıp çıktı…
Ama kabul edelim
ki "İtibar kaybetti"...
Ve...
Yıllar sonra ne oldu biliyor musunuz?..
Tanju'yu "Kıymetli Evrakta
Sahtecilik" suçundan mahkûm eden aynı ağır ceza
mahkemesi, yapılan iade-i mahkeme duruşmasında
Tanju'nun "Suçlu" değil,
"Muhbir" olduğuna karar vererek, ünlü
futbolcunun itibarını iade etti...
Peki ya yattığı aylar ne oldu?..
Tanju'nun yanına "Kâr" (!) kaldı...
O günlerde sıkı bir
"Tanjucu" olmuştum... Oysa, G.S.'den, F.B.'ye gittiği için ona öfkeliydim... Ama madem ki benim gözümde "mağdur"du... O halde savunmalıydım... Üzerine giden kimi yazarlara da şöyle çattım o günlerde: "Sen kalk Samsun'dan gel, Galatasaray'da, Fener'de oyna ve bir de Türkiye'nin en güzel kadınını kap... İşte bu olmaz... Çünkü o en güzel kadın için ağızlarından salya akan ama elini bilen tutamayan gazeteci ağabeylerini kızdırırsın, hem de çok kızdırırsın"... Biliyormusunuz?.. O gün bugündür; o en güzel kadına âşık olan o gazeteciler Tanju'yu bir türlü affedemiyorlar... O en güzel kadına attığı goller yüzünden... |
Şimdi merakla izleyeceğim…
Bakalım kaçak Mercedes satın alan kamu bankasının başta
genel müdürü (çünkü ana vekâlet veren o) olmak üzere
aynı kamu bankasının şube müdürü ve
ikinci imza yetkilileri de soruşturulacak
mı?..
Bakalım kovuşturma da açılacak mı?..
Savcılık soruşturması başlamaz, kovuşturma
açılmazsa Türkiye Yargısı Tanju Çolak’tan özür
dilemelidir…
Yok…
Eğer savcılık soruşturması başlar, kovuşturma açılırsa söyleyecek
bir şeyim olmaz…
“Demek ki bizim yasalarımız böyleymiş”
derim…
Hoopp Tanju kardeş!..
Sen de takip
et bu işi…
Peşini bırakma…
Çünkü...
Sen bugün itibarı iade edilmiş, "Kaçakçılığa karıştığı
değil, karışmadığı kanıtlanmış bir mağdursun"...
Adalet Bakanlığı'ndan alacaklısın yani...
Şimdi olması gereken şu:
Ya kaçak otomobil satın alan kamu bankasının en tepe
yöneticileri de yargılanıp hapse atılsınlar…
Ya da Devlet ve Adalet Bakanlığı senden özür dilesinler!..
"Biz şike yapmadık"
diyebiliyor musunuz?..
Dünyanın en çirkin suçlamalarından biri;
kendisinin "temiz" olduğunu
söyleyemeyenlerin, pir-ü pak rakiplerini
de çamura çekmek için
iftira atmalarıdır...
Nereden mi çıktı?..
İhsan Kalkavan "Galatasaray da yıllar
önce şike yapmıştı" dedi de işte oradan çıktı...
Sevgili Kalkavan bunu durduk yerde
söylemedi...
Diğer üç büyük takımımızın yöneticileri "Şike
yapmak" suçlamasıyla tutuklanıp (biri kefaletle
serbest bırakıldı) Galatasaray hakkında
hiçbir iddia bile yapılamayınca kıskandı mı ne öyle
"çirkin" bir
"iddia" attı ortaya...
İyi ama sevgili Kalkavan; bu attğınız
"iftira" aynı zamanda da bir nevi
itiraf değil mi?..
Yani...
"Tamam biz şikeciyiz ama Galatasaray da
şikeci" demiş olmuyor musunuz?..
Arkadaş;
İbra edilmiş bir
şampiyona "çamur"
atacağınıza tuttuğunuz, hatta bir ara yöneticilik de yaptığınız
kulübünüze güveniniz tamsa, neden çıkıp da "biz şike
yapmadık" diyemiyorsunuz?..
Söyler misiniz?..
Yukarıdaki fotoğrafsa korkunuz; o zaman
çıkın "arkadaşlarımız tertemizdir, onlara
güveniyoruz... Aklanarak aramıza katılacaklardır"
deyin...
Yani; Galatasaray'ı karalamak için
arkadaşlarınınızın birer "Şikeci"
olduğunu itiraf etmeniz sizin gibi saygıdeğer bir beyefendiye hiç
yakışmadı...