Devlet PKK ile masaya oturacak mı?
Abone olİmralı'dan çekilen faks ve azalan KCK operasyonları devletin PKK ile görüşmelere başlayacağını mı gösteriyor?
Oktay Sağlam
İNTERNETHABER.COM- Devlet yeniden PKK ile masaya oturacak mı? Görüşmelerin yeniden başlayacağı yönünde haberler medyada yer almaya başladı.
MİT krizi sonrası KCK operasyonlarının azalması, PKK-MİT görüşmelerine kamuoyunun tepki göstermemesi, Beşir Atalay'ın ılımlı mesajları, bardağın dolu tarafından bakanların gerekçeleri arasında.
Ancak gözaltı dalgasının azalmasını MİT krizine değil KCK'nın operasyonlar sonucu hareket kabiliyetini kaybetmesine bağlayanlar da var. MİT'in çok sayıda eleman soktuğu yapılanmanın ayrılıkçı Kürt hareketi içinde prestij kaybettiği bir gerçek. Murat Karayılan'ın Halkın Demokratik kardeşliği (HDK) isimli yeni bir yapılanmaya gidilmesi talimatı, Kandil'in taviz vermeden "yola devam" mesajını taşıyor.
ATALAY'IN ROLÜ
Atalay'ın açılımda koordinatör olduğu gerçeği ortada. Yani 1 numara hiç olmadı. Daha çok aracı görünümünde. Açılımın çalkantılı dönemlerinde gösterdiği performans pek de etkili olmadı. Baş aktör Erdoğan'ın tavrı önem kazanıyor. Ondan da yeni bir sürece ilişkin en ufak bir emare görülmüş değil
ANKARA'DAN İMRALI OLTASI
Gözlerden kaçan belki de en önemli detay geçtiğimiz günlerde yaşandı. İmralı'dan Cumali Karasu'nun faks çekmesine izin veren Ankara, Kandil ile Öcalan arasındaki bağı test etti. Daha doğrusu PKK'nın Öcalan'ın görüşlerine ne kadar itimat ettiğini devlet sınamak istedi. Öcalan'ın açlık grevlerinin "makul sürede" bitirilmesi çağrısına Karayılan, inisiyatifi eylemcilere bıraktı.
DARBE YİYEN ÖRGÜTÜ DİRİ TUTMAK İÇİN SALDIRMAK ZORUNDA
KCK'nın başındaki isim "Önderliğimizin yansıyan görüşleri de var ama sürecin bize dayattığı gerçeklikler de söz konusu" diyor. Kış aylarında büyük darbe yiyen örgüt elemlanları "intikam çığlıkları" atıyor. Havaların ısınmasıyla birlikte kadrolarını kontrol altında tutması çok zor. Her KCK açıklamasında "görkemli direniş ve zafer" vaadeliyor. Örgüt bozulan moralini ve sarsılan prestijini geri kazanma adına iradesini İmralı'ya teslim etmesi zaten büyük bir soru işareti.
NE ÖCALAN İLE NE DE ÖCALANSIZ
Kandil-İmralı hattının kaygan bir zeminde yürüdüğü çok açık. Her ne kadar Karayılan, "Öcalan'ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşulları olmadan sorunun çözümü mümkün değildir" dese de yaşananlar çok daha farklı. Dinlermiş gibi yapıp aksi yönde hareket eden PKK'nın kafa karıştırıyor.
"Devlet Öcalan'a cevap vermedi" bahanesiyle Silvan'da saldırıp masayı deviren PKK'nın şaşırtan ilk hareketi değil. Ateşkes dönemlerinde düzenlenen Reşadiye ve Dörtyol baskınlarının izahı yapılamıyor.
SERT OLACAKLAR
Karayılan son açıklamasında keskin cümleleler kuruyor. İmralı'dan çekilen faksla ilgili değerlendirmesinde en ufak bir yumuşamanın izi yok. Hatta "görüşmeler başlayabilir" diye umut eden çevreleri, Kürt hareketinin direncini zayıflatmakla suçluyor. Bu tür beyanlar Kandil için "psikolojik savaşın" birer parçaları.
Karayılan'ın "Sürecin dayattığı gerçeklikler" ifadesi PKK'nın gündeminde en azından bu yaz için silahtan başka seçenek olmadığını gösteriyor.
BDP FARKLI SİYASET İZLEYEBİLİR Mİ?
Nitekim Erdoğan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan, Yasin Doğan takma adıyla Yeni Şafak'ta yazdığı köşesinde İmralı-Kandil çatlağında BDP'ye sesleniyor. Yazısının son bölümü dikkat çekici. Kendisi Erdoğan'ın terör politikasında en yakın tuttuğu danışmanlardan birisi aynı zamanda. Satır aralarında yeni bir sürece ilişkin en ufak bir işaret yok.
Aksine Kandil-İmralı hattındaki arızayı gösteren Doğan, BDP'ye "kendi yolunu çiz" tavsiyesinde bulunuyor. Bu çağrı BDP penceresinden bakıldığında gerçekçi durmuyor. Öcalan'a ve Kandil'e sımsıkı yaslanan tabanın aksine tepedeki isimlerden farklı politika beklemek şu atmosferde çok zor.