Devlet Bahçeli'ye ağır suçlama
Abone olMilliyet Gazetesi'nden Akşam Gazetesi'ne geçen Tuncay Özkan, Aydın Doğan ile arasında geçen inanılmaz konuşmaları açıkladı.
İŞTE TUNCAY ÖZKAN'IN YAZISI Bugünü aydınlatan anılar Sisler içinde
bir Türkiye yaşıyoruz. İnsanın adam gibi kalabilmesi; yolunu
şaşırmaması için aklı, yüreği, azmi, hayalleri, vicdanı sağlam
olacak. Kararlı olacak. Korkmayacak, yılmayacak. Saldırılar altında
yoluna devam edecek. Zor ve fakat mümkün bir olay. Aydın Doğan ile
Fatih Altaylı arasındaki telefon konuşmasını okuyunca birçok şey
geçti aklımdan. Aydın Doğan diyor ki, 'Ne bugün ne de yarın Mehmet
Emin Karamehmet'in hiçbir şirketine, bu şirketin hisselerine talip
olmayacağım.' Ne ilginçtir ki bunları söyleyen Aydın Doğan,
Pamukbank'a el konduğu anda gidip satın almak ve incelemek için
resmi müracaatta bulundu. Adamları gitti inceledi bankayı. Hatta
oradan edindikleri bilgileri medya kuruluşlarında çarşaf çarşaf
yayınladılar. Daha bu olayın üzerinden iki ay geçmedi. Sonra
benimle ilgili bölüm geliyor. Aynen aktarıyorum: Çok sinirliydi.
'Nereden çıkartıyorlar bunları anlamıyorum. 6 ay öncesine kadar
bana 'Sen benim babamsın' diyen, elimi öpen Tuncay Özkan, buradan
ayrıldı, bize sövüyor. Madem ben iyi bir adam değildim, niye bana
baba diyordun, niye elimi öpüyordun' diye sordu. Sorunun muhatabı
ben değildim, ama Aydın Bey öfkeliydi. 'Medyayı kirlettiler.
Mesleğimden tiksinir hale getirdiler. Ben medyayı iş olarak gördüm.
Ama bunlar silah olarak görüyorlar. Kirletiyorlar.' Bunları Aydın
Doğan söylemiş olabilir mi diye düşündüm. Üslup onun. Aktardığı
olay da doğru. Yani 'baba gibi sevmek' ve özel günlerde
geleneklerime uygun olarak 'elini öpmek' kısmı. Demek anıları
depreşmiş. 'Evladı' gibi sevdiğini söylediği beni, saygımın,
sevgimin üzerinden vurmak istemiş. Çok da kavga ederdik
birbirimizle ve benimle, onunla ilgili olarak başkalarıyla. Keşke
onları da anlatsa. Bir şey daha öğrendim böylece hayatta. Sadece
sevmek menfaatsiz, karşılıksız, demek böyle kullanılabiliyormuş!
Bir kez daha inandım, adam gibi adam olmak gerekliliğine. Benim
için hırsız diyecek hali yok ya, arsız diyecek hali de yok. Ne
yapsın elindeki malzemeyi kullanıyor. Sevgimi ve saygımı. Bu çağda
çok eski bir adam olunsa bile, yürek yerine nalıncı keseri koydu mu
insan, başka olmuyor sonuç. Gidip yıkanacaksınız zımpara taşlarıyla
o sevgiden arınmak için. Kalbinizi kanatıp, atacaksınız o kirli
kanı içinizden. Bir daha da bakmayacaksınız topuğuna geriye dönüp.
O kadar. Bir anılar kitabı toplamak şart oldu. Dedim ya, sisler
içindeki ülkede anılar yol gösterici. Düşünüp dururken aklıma neler
geliyor oysa. Aydın Bey anılardan bahsettiğine göre, benim de
birkaç anımı aktarmam şart. Bugünün sislerinin bir kısımını
dağıtırız belki. Bundan bir buçuk yıl önce bir akşam üzeri, Aydın
Doğan çağırdı gittim. Hürriyet binasındaki odasında gülerek
karşıladı, 'Atlattım seni, bir de araştırmacı gazeteci olacaksın'
dedi. Hayırdır dedim, anlattı: 'Ankara'da bu Fiskobirlik
alacaklarıyla ilgili olarak bir büyük yolsuzluk tezgahlıyorlar.
Kimsenin parasını vermediler ama Pamukbank'ı kurtarmak için Mehmet
Emin Karamehmet'e bu parayı verecekler. Ben olayla ilgileniyorum
ama sen de bir bak. Büyük kurtarma operasyonu. Pamukbank batak, bu
parayla kurtaracaklar. Devlet tahvil basıp oraya 300 milyon dolar
koyacak. Bu, haksız rekabet yaratıyor. Adam oradan aldığı parayla
gelip gazetelerde karşımıza dikiliyor. Bu adaletsizlik. Ama
hiçbiriniz ilgilenmiyorsunuz.' Hiç haberim yok araştırayım, dedim.
Araştırdım. Bir yolsuzluk yoktu. Devletin Karamehmet'e borcu vardı.
Devlet Pamukbank dahil olmak üzere birkaç bankadan zor durumdaki
Fiskobirlik için para istemiş. Banka da bunu vermiş. Alacak zamanı
geldiğinde devlet parayı ödememişti. Ödemiyordu. Hala da bu para
ödenmiş değil. Hatta Çukurova Grubu dışındaki herkesin parası
ödendi, ama Pamukbank'ınki ödenmedi. Bu para, zamanında ödense
belki de Pamukbank sıkıntıya düşmeyecekti. Ama ödettirilmedi ya da
ödenmedi. O dönem ben ilgilenmedim bu olayla. Doğan Grubu'nun
gazetelerinde kimlerin nasıl ilgilenip, yazdığı ise arşivlerde
duruyor. Bir başka anım, İstanbul'da Milliyet binasındayım. Aydın
Doğan çağırdı, konuşuyoruz. 8 ay öncesi. Odada bir dost da var.
Konu yine Karamehmet. Aydın Bey tırnaklarını yiyor. Elindeki sarı
kehribar tespih öfkesini emmiş, kararmış. Başlıyor bağıra bağıra
anlatmaya: 'Kardeşim Ankara'ya söyleyin bu adamı kurtarırlarsa ben
de çıkıp her şeyi yazacağım. Git Ankara'ya aktar, bu haksız
rekabeti durdursunlar. Genelkurmay'a ne Karamehmet'ten? Ne diye
ilgileniyorlar Pamukbank olayıyla. Pamukbank'a BDDK el koyacak ama
koydurtmuyorlar. Seni dinlerler, git anlat. Batan batacak.
Batmazlarsa devletin parasıyla karşıma çıkıyorlar. Rakip oluyorlar.
Zaten Turkcell onlar açısından haksız rekabet kaynağı, para
basıyorlar. Üstelik Digiturk'ü de oradan finanse ediyorlar. Biliyor
musun o Digiturk benimdi. Karamehmet gaspetti. O senin arkadaşın
Devlet Bahçeli para aldı, kararnameyi imzalamıyor...' Sözünü kestim
burada Aydın Doğan'ın: 'Devlet Bey para almaz. Namuslu bir
insandır. Ulusal ekonomiye katkıları nedeniyle olayın çözümünü
istiyorlar...' 'Öyleyse o Kemal Çevik para aldı...' Yine itiraz
ediyorum. 'Sanmam, bunların parayla ilgisi yok. Olayın kendisine
karşı çıkıyorlar. Haksız diyorlar...' Aydın Doğan devam ediyor:
'Senin arkadaşın Mesut Yılmaz da bunları koruyup kolluyor,
bunlardan yana. Karamehmet'i kurtaracak...' Araya giriyorum:
'Karamehmet Grubu, 'Mesut Yılmaz bizi batırdı' diyor, bu iş nasıl
oluyor? Mesut Yılmaz yok 10 gündür, yurtdışında kim kimi
kurtarıyor?' 'Hayır ben biliyorum o kurtarıyor. Bunlar Karamehmet'i
kurtaracaklar. O da gelip karşımıza dikilecek. Haksız rekabettir
bu. Ankara'da bu adamı kurtaramazlar. Batmış adamı niye
kurtaracaklar. Bırakın batsın, gitsin...' Ben olmaz diye itiraz
ediyorum. 'Ankara'da hiç kimseye gidilip, 'şunu batır' denmez.'
Ankara beni dinlemez. Bunun haberi yapılmaz. Öfkelenmişsiniz sakin
olun. Ankara'da sizinle ilgili kötü düşünenlerin ekmeğine yağ
sürersiniz, kötü imaj vermeyin' diyorum. Sözümü bitirmeden
bağırarak başlıyor odasında turlamaya: 'Nasıl söylemezsin, niye
söylemezsin, bunlar eşkıya, gelip rakip olacaklar, batacak adam
batmalı kardeşim...' Odada bulunan üçüncü kişi müdahale ediyor:
'Aydın Bey, Tuncay haklı. Bu çok yanlış olur. Bunlar ulusal
ekonomide önemli bir paya sahipler. Batarlarsa ekonomi kötüye
gider. Allah korusun Yapı Kredi Bankası da etkilenirse, Türkiye
ekonomisi kriz içinde kriz yaşar.' Ben 'Bunlar batınca yerine kim
gelecek?' diyorum ve yanıtımı alıyorum, 'Kim gelirse gelsin
kardeşim, bunlar gitsin..' Anılar bunlarla sınırlı değil. Ama ben
asıl olayla, olguyla ilgili olanları seçtim. Gerisi teferruat. Dün
Pamukbank'a el konulur konmaz ilk talip olanın Aydın Doğan olduğu,
bununla ilgili BDDK'ya para bile yatırıldığı unutulmuş, bugün
Karamehmet'ten hiçbir şey alınmayacak lafları. Doğru mu? Bir gün
Aydın Bey bir siyasetçinin de olduğu masada, bir olayla ilgili
olarak 'Kendimi asarım...' dedi. Siyasetçi atılıp 'Dur bir dakika
Aydın Bey. Biliyorum Taksim'e çıkacaksın gene, ama orada asılacağın
ağaç kalmadı, her birinde iki kez asıldın zaten' deyiverdi. Aydın
Doğan için bir şey fark etmez nasıl olsa.