Devlet Bahçeli'den Yargıtay binası açılışındaki duayı eleştirenlere: Türkiye Müslüman bir ülkedir
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Yargıtay binası açılışındaki duadan rahatsız olanlarla ilgili, "Duaya tahammül edemeyenler izan ve insaflarını kaybetmiştir" dedi.
MHP Lideri Bahçeli Yargıtay binası açılışındaki duadan rahatsız
olanlarla ilgili açıklamalarda bulundu.
Duanın bazı tepkiyle karşılanmasının kelimenin tam anlamıyla ilkellik olduğunu belirten Bahçeli, "Duaya tahammül edemeyenler izan ve insaflarını kaybetmiştir" dedi.
Bahçeli yazılı açıklamasında, "Türkiye Müslüman bir ülkedir. Bu manevi hakikat değişmeyecektir. Türk milleti Müslüman bir millettir. Bu yalın gerçek ihlal, ihmal ve inkar edilemeyecektir" sözlerine yer verdi.
MHP lideri, "Müslüman mahallesinde misyonerlik yapmaya, koynunda haç taşıyıp dualarımıza kulp takmaya hiç kimse heves etmemelidir." diyerek Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a destek verdi.
İzmir'in işgalden kurtuluşunu kutlayarak
başladı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklama şu şekilde:
26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın destansı zaferiyle gücüne güç katmış, 14 gün içinde İzmir’in düşman işgalinden temizlenmesiyle hedefine ulaşmıştır.
99 yıl önce bugün, Yüzbaşı Şerafettin’in yüzünden sızan tertemiz kana bulanan al bayrağı İzmir Hükümet Konağına çekmesiyle Milli Mücadele’nin silahlı etabı tamamlanmıştır.
3 yıl 4 ay 24 gün süren en kesif işkence, en şedit istila, en alçak ihanet muazzam bir fedakarlık ruhuyla göğüslenmiş, muhteşem bir kahramanlık şuuruyla gömülmüştür.
İzmir’de namludan çıkan ilk kurşun, Samsun’dan atılan ilk adım, Amasya’dan yayımlanan ilk tamim, düşmanın denize süpürülmesiyle taçlanmış ve Milli Mücadele’yi muzaffer bir sonuca taşımıştır.
Türk milleti istiklali üzerinde kumar oynayan müstevli çevrelere boyun eğmemiş, mütehakkim zorbaların boyunduruğu altına girmemiştir.
9 Eylül 1922’de yalnızca İzmir’in dağlarında çiçekler açmamış, vatanın tamamı feraha ve selamete kavuşarak Türkiye Cumhuriyeti milli ufukta bir bayrak gibi görünmüştür.
"Türkiye, demokratik ve laik hukuk
devletidir''
Yürürlükteki Anayasa’nın ikinci maddesinde de ifade ve ihata
edildiği üzere; “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk
devletidir.”
Devletimiz, Kurtuluş Savaşı’nın paha biçilemez mükafatı, hürmet ve rahmetle yad ettiğimiz kutlu ceddimizin ve aziz şehitlerimizin ebediyen muhafaza edilecek emanetidir.
Kavlimiz ve kararlılığımız odur ki, bu emanete leke sürülmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilke ve esaslarını tartışmaya açmak, buna heves edenlere göz yummak, en az düşman işgali kadar vahim bir tehlike olarak karşımızdadır.
bBir fazilet olan Cumhuriyet maşeri vicdanda kök salmış, cumhurla Cumhuriyet’in kenetlenip kucaklaşması bütün ana hatlarıyla vücuda gelmiş, nitekim Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle derinlik kazanmıştır. Hiç kimse bu hususu aklından ve hatırından çıkarmamalıdır.
Özellikle değerler üzerinden yeniden nifak cepheleri açmaya, bunu da toplumun geneline teşmil etmeye gayret edenler hem sorumsuz hem de sağduyudan yoksun olan kesimler olarak dikkat çekmektedir.
Türkiye’de herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Bununla birlikte hiç kimsenin dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamayacağı ve suçlanamayacağı açık bir Anayasa kuralıdır.
Kaldı ki bunun aksini düşünmek bile mümkün değildir. On yıllar boyunca nice badiresine maruz kaldığımız; laik-anti laik, inanan-inanmayan kamplaşması çok ağır sosyal maliyetlere, hatta duygu ve duyarlılık alanında vasat bulan yapay bölünmelere neden olmuştur.
"Kelimenin tam anlamıyla
ilkelliktir''
Adli yılın başlaması münasebetiyle ve aynı zamanda yeni Yargıtay
binasının açılışı esnasında bizzat Diyanet İşleri Başkanı
tarafından okunan duanın bazı çevrelerde şiddetli tepkiyle
karşılanması kelimenin tam manasıyla ilkelliktir. Türkiye Müslüman
bir ülkedir. Bu manevi hakikat değişmeyecektir. Türk milleti
Müslüman bir millettir.
Bu yalın gerçek ihlal, ihmal ve inkar edilemeyecektir. Kulaklarında çan sesi çınlayan fikri ve siyasi yobazların, son günlerde laiklik elden gidiyor feryadı koparmaları tahammülsüzlük, inanç ve insan haklarına kategorik bir başkaldırı olarak yorumlanmalıdır.
Günlerdir gazete köşeleriyle manşetlerde, haber ve tartışma programlarında felaket tellallığı ve provokasyon yapılmaktadır. Diyanet İşleri Başkanı’nın duasına tahammül edemeyenler öyle bir noktaya gelmişlerdir ki, Atatürk’e ve laikliğe savaş açıldığını iddia edecek kadar izan ve insaflarını kaybetmişlerdir.
"Yapılan duayı karalıyorlar"
Yapılan duayı karalamak maksadıyla, “Şeriat çığlığı, anayasal suç,
Talibanla aynı şey isteniyor” şeklinde tevil edenler faşist ve
despotik siyasi angajmanlarının kölesi haline gelmişlerdir.
Milli ve manevi değerlerimizle bağları koparan, kurulmuş köprüleri bütünüyle havaya uçuran bu bedhahların İslam dinine alerjileri tedavisi imkansız klinik vaka düzeyindedir. Müslüman bir ülkede, temeli atılan veya yeni yapılan bir binanın duayla değil de başka türlü hangi yolla açılacağını sözde laiklik bekçisi rolüne bürünen kalpazanların açıklamalarında ayrıca yarar görülmektedir.
"Laikliğin asıl manasından soyutlanan inanç
muhalifleri''
Bu niyet ve zihniyet failleri, aynı şekilde laikliğin de karşısında
hizalanan, laikliği asıl manasından soyutlayan inanç ve irade
muhalifleridir. Deizmin, ateizmin ve agnostisizmin pençesine
düşenlerin, bir başka anlatımla kalbi katılaşıp vicdanı buz
tutanların dua ve niyazlarımızdan rahatsızlık duymaları, bir kaşık
suda fırtına koparmaları inancımızın iffetinden hiçbir şey
kaybettirmeyecektir.
İçi boş demokratikleşme ve özgürleşme çağrısı yapanların alenen “ateistleşme” güzergahına kaymaları ileri düzeyde bir tehdittir.
Onlar dayatıyor ya da istiyor diye Müslüman Türk milleti hak yolundan, hidayet çizgisinden asla dönmeyecektir.
"Bizim aydınımız din düşmanı değil, İslam
düşmanıdır''
Merhum Cemil Meriç’in ifadesiyle, “Bizim aydınımız din düşmanı
değil, İslam düşmanıdır.”
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş doğru bir iş yapmıştır. Ve desteğimiz tamdır. Onun hedef alınması bir bakıma din ve vicdan hürriyetini hedef almaktır. Laiklik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel harcı, kilit taşıdır. Bunun üzerinden sanal korkular üretmek, toplumsal ve siyasal kutuplaşmayı derinleştirmeye çalışmak Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisidir.
Dua şifadır, dua huzurdur, dua gönül enginliğidir, dua berekettir, dua Allah’a yaklaşmak ve yakınlaşmaktır. Duadan korkan manevi değer kaçkınlarının bile hayatlarının son etaplarında duaya ihtiyaçları vardır, bununla birlikte mezarlıklara ve musalla taşlarına bakmaları ibret almaları için yeterlidir.
"CHP'nin değerlerimize saygı duyması samimi
tavsiyemizdir''
Barzani lobisine dönüşen, PKK’nın arabuluculuğuna soyunan CHP’nin,
girdiği zillet tünelinin tesirinden bir nebze de olsa uzaklaşıp
milli ve manevi değerlerimize saygı duyması samimi
tavsiyemizdir.
Müslüman mahallesinde misyonerlik yapmaya, koynunda haç taşıyıp dualarımıza kulp takmaya hiç kimse heves etmemelidir. Ne inancımıza, ne imanımıza, ne duamıza ne de dinimize ve milletimize asla kötü söz söyletmeme irademizi sonuna kadar koruyacağımızı muhataplarının ve müzmin münafıkların bilmeleri kendi hayırlarınadır.
Diyanet İşleri Başkanı üzerinden Cumhur İttifakı’nın duruşunu, Türkiye’nin milli ve manevi dengesini sarsmayı planlayanlar elbette başaramayacaklar, kazdıkları kör kuyuya düşmekten de kurtulamayacaklardır."