Devlet Bahçeli'den TSK ve Lice iddiaları!
Abone olTSK'nın 35. maddesinde yapılacak değişikliğe MHP'den itiraz geldi. Bahçeli Lice için de 'ayaklanma' iddiasında bulundu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,
Lice'den TSK'ya, Kerkük'ten UEFA'ya kadar bomba açıklamalar
yaptı.
TSK İç Hizmet Kanunu'nda öngörülen değişikliğe karşı çıkan Bahçeli,
"35’nci maddenin bu yeni hali açıkça PKK’ya ve bölücü çevrelere bir
tavizdir" dedi.
Lice olaylarını da yorumlayan Bahçeli, 'bunun
ayaklanma provası' olduğunu iddia etti.
Bahçeli, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"AKP’nin el uzattığı, pazarlıklar yaptığı ve
teşvik ettiği PKK, Diyarbakır Lice’de karakol yapımını
engellemek için isyan provaları yapmış, bu vatan köşesini savaş
alanına çevirmiştir. Lice’den, Gezi Parkı’nın biçim ve
kılık değiştirmiş yeni bir sürümünü çıkarma gayreti son hızla
sürmektedir. Ayaklanma ve başkaldırı çağrıları Lice bahanesiyle ulu
orta sahnelenmiştir. "Başbakan Erdoğan, Gezi Parkı olaylarında, başta
Taksim olmak üzere, yurdumuzun değişik bölgelerinde yakıp yıkan,
kırıp döken teröristlere, barbarlara ağzına geleni söylerken,
Lice’deki hadiseleri niçin görmezden gelmektedir" ifadelerini
kullanan Bahçeli, "Yoksa istediği, beklediği ve tasvip ettiği bu
mudur? Türk milleti diken üstündeyken Başbakan nerelerdedir?
PKK’nın Meclis ayağı BDP, “hükümet adım at” sloganıyla da terör ve
bölücülük kalkışmasına yeni bir kılıf bulmuştur. Komşu coğrafyalar
kavrulurken, Suriye ve Mısır alev alev yanarken, Türkiye’yi de
benzer bir akıbete çekmeye çalışan alçaklar daha inatçı bir şekilde
devreye girmiştir" . |
TSK 35. MADDE DEĞİŞİKLİĞİNE TEPKİ
Darbenin, darbecilerin, darbe teşebbüslerinin engellenmesi adına ilk ve en geçerli çarenin demokrasinin güçlendirilmesi, siyasi ve demokratik kültürün yaygınlaştırılması ve zenginleştirilmesi olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Kanun maddesi değiştirerek darbe önlenmiş sayılmayacaktır.
Zaten darbeyi kafasına koymuş darbecilerin hukuka riayet etme gibi
bir kaygıları da olmayacaktır. Hukukta oynamalar yaparak, özel
yetkili mahkemeler kurarak, darbeci izi sürerek, ara rejim
meraklılarının tamamen caydırılması da söz konusu değildir. Mühim
olan darbeci heveslere ortam açmayacak, fırsat vermeyecek, dayanak
olmayacak bir siyasi ve toplumsal yapının varlığını inşa
edebilmektir."
NİYE ŞİMDİ?
"AK Parti'nin ilginç bir zamanlamayla Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nda bazı değişiklikler yapmak amacıyla harekete geçtiğini" ifade eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hazırlanan kanun tasarısında, özellikle İç Hizmet Kanunu’nun
umumi vazifeler başlığı altında yer alan 35’nci maddesiyle
birlikte, askerlik tarifini içeren 2’nci maddesinde, askerlerin
siyaset yapma yasağını düzenleyen 43’üncü maddesinde değişiklik
öngörülmüştür. AKP, 35’nci maddeyi budayarak sözüm ona darbeye
hukuki zemin olabilecek mazeretlerin de ortadan kalktığına dönük
bir algı ve anlayış tesis etmeye çalışmıştır. Bu maddede yer bulan,
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vazifesi olarak; Türk yurdunu ve
Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve
korumak görevi kaldırılmıştır.
PKK'YA BİR TAVİZDİR
Bunun yerine, TSK’ya, yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmak görevi yüklenmiştir. Hükümetin tasarısında iç tehditlerin artık kalmadığı ve tamamen dikkatlerin dışarıya verildiği anlaşılmaktadır. 35’nci maddenin bu yeni hali açıkça PKK’ya ve bölücü çevrelere bir tavizdir. Oslo’dan İmralı’ya kadar teröre sunulan ödünlerin ileri bir adımıdır. AKP hükümeti iç tehditlerin bittiğine nasıl ve hangi verilerle karar verebilmektedir? Terör sorunu sona ermiş midir, bölücülük tehdidi kalkmış mıdır? Türkiye huzura kavuşmuş, dirlik ve düzene ulaşmış mıdır? Takdir edeceğiniz üzere, bu sorulara verilebilecek en ufak olumlu bir cevap dahi yoktur."
BU BİR AKİL TUTULMASIDIR
"Türkiye’de iç tehdidin sonlandığını söylemek tam bir akıl
tutulmasıdır" diyen Bahçeli, "Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü bozmak için tetikte bekleyen mihraklar yeni
bir kazanım elde etmişler ve yeni bir aşamaya geçmişlerdir ve tüm
bu gelişmeler hükümetin kimlerle emel ve hedef birliği yaptığını
bir kez daha alenileştirmiştir. Askerlik tarifini içeren 2’nci
maddenin değişikliğe tabi tutulması da hazmedilmesi ve makul
bulunması kolay olmayacak bir gaflettir. Kanunun mevcut hali
askerliği; Türk vatanını, istiklal ve Cumhuriyetini korumak için
harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyeti olarak tanımlarken,
hazırlanan yeni tasarıda askerlik, yalnızca harp sanatını öğrenmek
ve yapmakla sınırlandırılmıştır. Yani askerliğin mana ve ehemmiyeti
sakıncalı şekilde daraltılmıştır. Milli ve manevi değerlerden
soyutlanmış ve sadece harp üzerine bina edilmiş askerlik tanımı,
Türk milletine ve Türk devlet felsefesine aşırı ölçüde terstir. AKP
hükümeti için paralı askerlerle, vatan ve millet görevini ifa eden
Mehmetçik arasında hiçbir fark kalmamıştır" değerlendirmesinde
bulundu.
BEBEK KATİLİ İLE TÜRKİYE MÜZAKERE
EDİLİYOR
"Milli birliğimiz, milli kimliğimiz, bölünmez bütünlüğümüz ve milli varlığımız korumasızlığa ve savunmasızlığa terk edilmiştir" iddiasını öne süren Bahçeli, şöyle konuştu:
"Başbakan Erdoğan ve bebek katili, kuruluşundan 90 yıl sonra
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kimliğini silmek, kurucu iradesini
yok etmek ve kuruluş esaslarını yıkmak için pazarlık masasına
oturmuşlardır. Müzakere edilen Türk milletidir. Müzakere edilen
Türk vatanıdır. Müzakere edilen Türkiye’dir. Ülkemiz; ya bin yıllık
kardeşliğini koruyarak var olan badireleri atlatacak ve tarihi
yürüyüşünü sürdürecek, ya da etnik ve mezhep eksenli ayrışma,
çatışma, bölünme ve parçalanma sürecinde darmadağın olacaktır. Bu
iki ateş arasında orta bir yol kalmamıştır. Başbakan tüm
alternatifleri tüketmiş ve bitirmiştir."
AKİLLER HAÇLI KALINTILARI
GİBİ
Çözüm süreci kapsamında Akil İnsanlar Hayeti'nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sunduğu raporu da eleştiren Bahçeli, şöyle dedi:
"Bu 63 sözde akil insan, dere tepe düz gitmiş, geceyi gündüze katmış, şehir şehir dolaşmış, toplantılar ve ziyaretler yapmış, beş yıldızlı otellerde ağırlanmış, âlemlere dalmış, lükse batmış, sonunda seferden dönen Haçlı kalıntıları gibi yorgun-argın bir şekilde Başbakan’ın huzuruna çıkmıştır. Sözde akillerin final toplantısı bizim açımızdan malum olan niyet ve yüzlerini tekraren deşifre etmiştir. Başbakan Erdoğan ve İmralı canisinin ortaklaşa tanzim ettikleri sefer emriyle yollara düşen 63’lükler; PKK’nın bir uzvu ve yan kolu gibi faaliyet göstermişler, hatta kendilerini ispat edebilmek ve İmralı takdirnamesine hak kazanabilmek için tüm hünerlerini sergilemişlerdir. PKK ne istemişse 63’lükler de istemiştir."
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Grubunun ayrı ayrı düzenlediği raporun
"akıllara durgunluk verir türden" olduğunu savunan Bahçeli, "Her
satırında ihanet, her ifadesinde rezalet ve her teklifinde melanet
bulunan bu raporları yazanlar hangi milletin mensuplarıdır?"
şeklinde konuştu.
TÜRKMENLER'İN KANI
AKITILIYOR
Irak Türkmenlerine belirli aralıklarla yapılan kanlı saldırılara
dikkati çeken Bahçeli, "Türkmen kanını akıtmakla görevli
saldırganlar, katliam üzerine katliam yapmaktadır. Canlı bombalar,
suikast timleri, paramiliter guruplar, terör örgütleri kiralık,
katiller ve insanlığını yitirmiş tetikçiler, hiç ara vermeden ölüm
saçmaktadırlar. Türkmen kimliği, Türkmen varlığı, Türkmen şuuru
kanlı emellerin hedefindedir" diye konuştu.
KERKÜK DİKEN ÜSTÜNDE
Son 1 yıl içinde özellkile Tuzhurmatu'da 300'ün üzerinde meydana gelen kanlı sladırılar sonucunda sayıları 500'ü aşan Türk'ün hayatını kaybettiğine işaret eden Bahçeli, "Malesef Kerkük diken üstündedir. Musul sıkıntı içindedir. Telafer'in ufku sislidir. Altınköprü'nün boynu büküktür. AKP Hükümeti, Erbil ile Bağdat arasında sıkışıp kalan Türmen kardeşlerimizi kaderine terk etmemeli, küresel projelerin zorbalılklarına bırakmamalıdır. Bunun yanı sıra hükümet soydaşlarımızın yaşadığı ızdıraplarla ilgili BM ve uluslararası platformlarda temas ve girişimlerde bulunmalı, dikkatleri Türkmenlerin feryadlarına çevirmelidir. Başbakan Erdoğan, Gazze'den önce Kerkük'e Sana'dan önce Musul'a Şam'dan önce Tuzhurmatu'ya ve Türkmenlerin feryadlarına bakmalı ve samimiyetle yakınlık göstermelidir" şeklinde konuştu.
UEFA ÇİFTE STANDART UYGULADI
UEFA Denetleme ve Disiplin Kurulu'nun 26 Haziran 20013 tarihinde
iki Türk kulübü hakkında verdiği kararı da değerlendiren Bahçeli,
"UEFA kararının elbette tartışılacak, sorgulanacak birçok yanı
bulunmaktadır. Değişik müsabakalarda şike yapıldığı tevşvik primi
verildiği iddialarının UEFA tarafından tüm yönleriyle adalete ve
hakkaniyete riayet edilerek tetkik ve tahkik edildiğini söylemek
zorlama bir yorum olacaktır. Herşeyden önce UEFA tüzel ve gerçek
kişi ayrımı gözetmemiştir" dedi.
TÜRK SPORU AŞAĞILANDI
"Asıl üzerinde düşünülmesi ve durulması gereken konunun, Türk futbolu ve Türk sporunun da yargılandığı, aşağılandığı ve itibarıyla oynandığı gerçeği" olduğunu dile getiren Bahçeli, şunları kaydetti:
"İsviçre'den Türk futbol kulüplerini ve bunlara gönül veren
milyonlarca kardeşimizi rencide etmek, miyop ve muğlak batılı
anlayışın ifşasından başka bir anlama gelmemliştir. Buna da
kimsemin hakkı yoktur. UEFA'nın kararlarında objektif olmadığı,
Beşiktaş ve Fenerbahçe ile birlikte incelediği Romanya'nın bir
takımına karşı takındığı tarafgir bir bakışla da sabitlenmiştir. Bu
iki kulubümüze ceza yağdıran bu kurumun hemen hemen benzer bir
konuda bir Avrupa takımına sıra gelince yelkenleri suya indirmesi
ve sadece 5 yıllık denetimle iddiaları savuşturması çifte
standardın tescilidir."
FEDERASYON4A LAF ATTI
"Türkiye Futbol Federasyonu üzerine düşen sorumluğu yerine getirmeli, kendi sahasında top çevirmemelidir" diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
"Başbakan Erdoğan, geçen yılın Mart ayında partisinin genel merkezinde ağırladığı UEFA Başkanı nezdinde gerekli çalışma ve girişimi yapmalı ve iki büyük kulübümüze sahip çıkmalıdır. Elbette kim şike yapmışsa, teşvik primine kimler tevessül etmişse bulunup haklarında gerekli işlemler yapılmalıdır. Buna diyeceğimiz bir şey yoktur. Sporun ruhu, sportmenlik ahlakı da bunu gerektirecektir. Ancak tüzel kişilerin hedef tahtası yapılmasına müsaade etmemek, iddialar sübut bulmadan, somut bir hal kazanmadan adı geçen kişi ya da kişilerin peşinen suçlu ilan edilmesine engel olmak sorumluluk makamındaki herkesin görevi olmalıdır. Başbakan Erdoğan meseleye seyirci kalmamalı, Avrupa futbol lobisinin fütursuzluğuna hareketsiz durmamalıdır. Özellikle Çarşı Grubu’nun muhalif duruşunu bahane ederek en başta Beşiktaş’a ve yöneticilerle sürtüşme gerekçesiyle Fenerbahçe’ye şaşı ve duyarsız yaklaşmamalıdır."