Devlet Bahçeli'den İmralı-DEM görüşmesine ilişkin açıklama
Abone olMHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İmralı-DEM görüşmesine ilişkin "genel hatlarıyla medyaya yansıyan bazı bölümleri demokrasiyi, Türk-Kürt kardeşliğine bağlanan umutları nispeten takviye etmekle kalmamış hayırlı bir başlangıcın ivmesi olmuştur." dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 28 Aralık'ta İmralı'da
gerçekleştirilen Abdullah Öcalan-DEM görüşmesine ilişkin ne
diyeceği merak ediliyordu.
Bahçeli, MHP'nin internet sitesinde yayımlanan yeni yıl mesajında bu konuya dair ilk açıklamasını yaptı.
Sürece ilişkin manasız kuşkulara yer olmadığına vurgu yapan Bahçeli, "Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur. Olan ve olması gereken milli beka ve gelecek adına muhataplarının aktif, önşartsız, hesapsız, hilesiz, güven veren ve hasbi şekilde devreye girmesidir." ifadelerini kullandı.
Devlet Bahçeli'nin açıklaması şu şekilde;
Yeni yılın arifesinde en kalbi duygularla, hürmet ve muhabbetle
selamlarımı iletiyor, milli varlığımız ve birliğimiz payidar olsun
diyorum. Tarihsel değişimlerin hızlandığı, coğrafya temelli
hesapların güncellendiği bir yılı geride bırakıyor; yepyeni
ümitlerin, düğümü açılmamış beklentilerin, gün yüzü görmemiş
gelişmelerin kundağı ve kuluçkası olan taptaze bir yıla giriş
yapıyoruz. Takvim yapraklarından kopan her yılın samimi, sağlıklı,
sağduyulu, safsatadan uzak ölçüde muhasebe ve mütalaası hiç
kuşkusuz geleceğin doğru okunmasında altın bir fırsattır.
Önyargıların tasallutuna kapılmadan, hayatın gerçeklerine kapanmadan, politik ve ideolojik dogmaların sinsi davetine kanmadan akli, ahlaki ve ruhi arka plana dayanan sosyal, ekonomik ve siyasal kalkınma vizyonuyla yeni yüzyılı lehimize çevirmemiz mümkündür. Mücadelemiz süper güç Türkiye’nin gerçekleşmesine hizmettir.
Yaşanmış ve hıfza emanet edilmiş yılları üst üste biriken
hadiseler yığını veya meydana gelmiş hikâyeler mecmuu olarak değil,
ders alınması gereken, sonuç çıkartılması icap eden, bununla
birlikte önümüzü aydınlatması lazım gelen bir zaman kervanı
şeklinde ele almak en makul tercihtir. Ağırlaşan yüklerden
kurtulmanın, çağın hızına ayak uydurmanın, değişmez değerlerimize
tutunmanın, her anı karmaşık karar vermeyi ve keskin zekayı
gerektiren tarihi misyonumuz istikametinde inançla ve irfanla
yürümenin haricinde her arayış, her amaç, her arzu çıkmaz
sokaktır.
2024 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılında ilk eşik, ilk
eşref, ilk etaptır.
Bu vasfı ve varlığıyla 2024 yılının maşeri vicdan ve milli
hafızada mühim ve müstahkem bir mevkie tekabül ettiği her türlü
izah ve ifadeden varestedir.
Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin tıpkı bir saat kadranı gibi
işleyen ve sesi işitilen çarkı önümüzdeki yüzyılın ana çerçevesini
ihata etmektedir.
Yerimizde saymaya, vakit kaybetmeye, olanla yetinmeye, hayatı ve
hadiseleri uzaktan seyretmeye ne halimiz ne de hakkımız vardır.
En başta Asya, Afrika ve Ortadoğu olmak üzere; tüm dünyanın zor
sınavlardan, zorlu sınamalardan geçtiği tarihi bir kavşakta
ülkemizin muazzam bir şuurla kalkışa geçmesi, yoğunlaşan dış
basınca karşı iç barış ve kardeşlik kümesini bütünlük içinde tutma
gayesi ve gayreti ancak büyük medeniyet ve milletlere has bir
meziyet olarak değerlendirilmelidir.
Doğası gereğince, hayat ve siyaset geriye değil ileriye doğru
akmaktadır. Bu akışı kesmek, değilse bile debisini azaltmak
amacıyla yapılan veya yapılması muhtemel olan çoklu provokasyonlara
karşı uyanık olmak, her türlü ihtimali gözeterek milli ve manevi
ortak paydada kenetlenmek tehlikeleri en az seviyeye indirecek
hamle üstünlüğünü ikmal edecektir. İnsan kaderinin göze çarpan
müessir ve münhasır özelliklerinden birisi de bugün atılan
adımların kendisini nereye götüreceğini bilmemesidir.
Kader planımıza koordinat çizen bir başka vaki gerçek de şudur:
Ağzımızdan çıkan her söz ebediliğin bir köşesinde erguvan gibi
kanamakta ve yankılanmaktadır. Bu nedenle bin ölçüp bir
konuştuğumuz sözler bir yanda özümüzün hüneri, diğer yanda da
özgüvenimizin hüsnüniyet ve hüküm özeti olmalıdır.
Klişelerle beslenen, ezberlerle benimsenen, statükoyla
belirginleşen, peşin hükümlerle belgelenen bir hayat ve siyaset
sürecinin yeni ufuklara yelken açması, tehlikeleri aşarak güvenli
limanlara demir atması görülmüş, duyulmuş, tecrübe edilmiş bir şey
değildir.
Yeni yüzyılın ana çatısı kutuplaşmayı dışlayıp kucaklaşmayı esas
amil kabul eden kaynaşma menşeli yeni bir siyasetle
örülmelidir.
Kronik ve kemikleşmiş ihtilafları üzerinde uzlaşılmış milli ilkeler
temelinde ele almak artık bir mecburiyettir.
Yeterince dış düşman varken, yeterince iç huzur ve barış hazinemizi
yağmalamak için kuyruğa giren zulüm ve zillet failleri ortadayken,
aramızda ve içimizde muhasım odak üretmenin hiçbir sonu olmayacağı
gibi sonucu da yoktur.
Bu mukadder gerçeği müdrik bir vicdanla ve objektif esaslara bağlı
bir görüş derinliğiyle kavramak meselelerin can alıcı noktasına
nüfus etmeyi kolaylaştıracak, ülkemize ve milletimize mukayeseli
üstünlük kazandıracaktır.
Türkiye dar kalıplara, vesayet kapanlarına, taviz ve teslimiyet
kabuklarına sığmayacak, sığdırılamayacak kadar büyük bir
ülkedir.
Türkiye Cumhuriyeti, bütün Türk vatandaşlarının şan ve şerefi;
istiklal ve istikbal şevketidir.
Türk milleti ayrılmayacak, ayrışmayacak, kopmayacak, bölünmeyecek
kadar iç içe geçen, aynı zamanda mensubiyet onurunu şuur
hisarlarında bayraklaştırmış her insanımızın birbiriyle yekvücut
halinde birleşerek can verdiği beşeri bir zirvedir.
Hiçbir zırva, hiçbir zırlama, zehir karışımlı hiçbir zıtlık bu
zirveyi aşağıya çekemeyecektir.
Türk tarihi, Türk kültürü, geçen Türk asırları üzerinde yaşadığımız
coğrafyayı vatan yapan kardeşlik kuvvesinin ve kader ortaklığı
kudretinin marifetiyle önümüzdeki yüzyıla izi ve iradesi asla
silinmeyecek bir mühür vuracaktır.
Bu kapsamda herkesin milli ve manevi değerler muhtevasında
birleşmesi ve el ele vermesi yalnızca bugünümüzü değil aynı şekilde
geleceğimizi de güvenceye kavuşturacaktır.
Tarihi bir film şeridine benzer şekilde geri sarmak söz konusu
değildir.
Ancak tarihin ve coğrafyanın ötelerin ötesinden süzülüp gelen
mesajlarına kulak verilmesi, buna müzahir bir gelecek kubbesinin
altında toplanılması, ezcümle Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonunun
hayata geçmesi kaçınılmazdır, bu siyasi ve stratejik yükseliş
elbirliğiyle sağlanacaktır.
Komşu ülkelerde vasat bulan kırılmalar, yumuşama göstermeyen sert
cepheleşmeler, devamlı mesafe alan soğuk ve sıcak çatışmalar, biri
biterken diğeri başlayan dış bağlantılı operasyonlar; ortak tarih,
inanç ve kültür boyutlarıyla birlikte jeopolitik sarkaç da dikkate
alındığında Türkiye’nin her zaviyeden ilgi sahasına
girmektedir.
Özellikle 27 Kasım 2024 tarihi itibariyle Suriye’de yaşanan seri ve
baş döndürücü gelişmeler katil Esad’ın 8 Aralık’ta ülkesini terk
etmesiyle yeni bir dönemin miladı olmuştur.
Suriye’nin istikrarı, huzuru ve barışçıl siyasi ortamı bölge
ülkeleriyle Türkiye’nin ortak yararınadır.
Suriye’de provası yapılan ve devamlı tahrik edilen etnik ve mezhep
temelli kamplaşmanın ülkemiz ve bölgemiz adına devasa tehditler
vaat ettiği de açıktır.
Şam’da tezahür eden geçiş hükümetinin ilerleyen aylarda geçici
yönetimi kurması, Suriye’de yaşayan her kesimi ve herkesi bir ve
eşit telakki etmesi, bu ülkenin derlenip toparlanmasının ana
dinamiğini oluşturacaktır.
Bölgesel ve küresel çıkar gruplarının, yayılmacı siyaset takip eden
vandal emelli ülkelerin Suriye’yi iç savaş şartlarına sürükleme
hazırlıklarına tetikte ve teyakkuz halinde duruş göstermek elbette
mutlak bir zorunluluktur.
Belirlenmiş takvim çerçevesinde demokratik mekanizmaların
gecikmeksizin çalıştırılarak Baas kalıntılarının tamamıyla
silinmesi, seçimlerin olabilecek en kısa sürede yapılarak meşruiyet
sorunlarının çözülmesi temennimizdir.
Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğü tartışma kabul etmeyen bir
konudur.
Üniter Suriye Cumhuriyeti daima Türkiye Cumhuriyeti’nin dost ve
kardeş ülkesi olacaktır.
İki ülke arasında kurulacak siyasi temaslar ve sahici diyaloglar
bölge barış ve istikrarına çok güçlü destek verecektir.
Dahası terörizme karşı ortak eylem planı ve ortak direniş
kararlılığı iki ülke güvenliğini, karşılıklı yapıcı ve pozitif
ilişkiler ağını tahkim ve temin edecektir.
"PKK'nın tasfiyesi kaçınılmazdır"
Yeni şartlarda, dönüşen konjonktürde, değişen güç dengelerinde,
oyun kurucu Türkiye’nin karşısında PKK/YPG terör örgütünün Irak’ın
kuzeyiyle birlikte Fırat’ın batısı veya doğusunda tutunması
hayaldir ve tasfiyesi kaçınılmazdır.
Mücavir topraklardan kaynaklanan terörist emel ve eylemlerinin
harekat ve manevra sahası kalmamıştır.
Silahlar ya gömülecek ya da silah tutanlar gömülecektir.
Yurt içinde ve yurt dışında elinde silahla gezen hiçbir caniye ve
terör örgütüne müsamaha yoktur.
Bu çerçevede Suriye’de teessüs eden geçiş hükümetinin açıklamaları
umut ve memnuniyet vericidir.
Ne yurt içinde ne de yurt dışında teröre kesinlikle ödün
verilmeyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti terörle mücadelesini dirayet ve cesaretle icra
etmektedir, buna da devam edecektir.
Geldiğimiz bu aşamada Kürt kardeşlerimiz oynanan kanlı oyunun
içyüzünü okumuş, hıyanetin azılı figüranlarını tanımış,
emperyalizmin cinayet kampanyasını görmüştür.
Bu nedenle bölücü terör örgütünün Kürt kardeşlerimizin iradesine ve
istikbaline ipotek koyma teşebbüsü boşa düşmüştür.
Türk ile Kürt’ün arasına girmek, fitneye koçbaşılık yapmak,
bozgunculuk ve bölücülük dayatmasıyla bin yıllık kardeşliği
baltalamaya çalışmak boşuna bir hevestir.
Türk milleti bu ihanete boyun eğmeyecektir.
Komşu coğrafyalar kaynayıp karışmışken; dahası ülkeler deprem
geçirirken Türkiye’nin milli birlik ve kardeşlik hissiyatını çok
güçlü şekilde sahiplenmesi hayranlık uyandıran bir
hususiyettir.
İlkel, iradesiz ve inkarcı anlayışın hastalıklı bir uzvundan ibaret
olan bugünkü yamalı ve yaralı muhalefet ne söylerse söylesin,
bölücü terörün ülke gündeminden çekip çıkarılmasından korkup
çekinen melez ve devşirme sözde milliyetçiler hangi iftiralarla
avunursa avunsun, Türkiye iki asırlık ağırlığından kurtuluş için
inisiyatif almıştır.
"Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur"
Büyük çapta Türk-Kürt kardeşliğiyle inşa ve ihya edilen Türk
milleti kimliği yeni yüzyılın demokratik itibarı, haysiyet ve
hürriyet timsali olmayı hak etmektedir.
Manasız kuşkulara, maksatlı kurcalamalara ve mesnetsiz kuruntulara
yer yoktur.
Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur.
Olan ve olması gereken milli beka ve gelecek adına muhataplarının
aktif, önşartsız, hesapsız, hilesiz, güven veren ve hasbi şekilde
devreye girmesidir.
Oyalanacak ve israf edilecek vakit kalmamıştır.
Türkiye için kader ve karar anı gelmiştir.
Ya bir ve beraber kardeşçe yaşayacağız ya da dış dayatmalarla,
bölgesel fay hatlarının kırılmasıyla tetiklenen şiddetli bir yıkıma
maruz kalacağız.
Sabırla, sebatla, anlayışla, hoşgörüyle, milli ilke ve ülkülere
sadakatle birlik ve kardeşliğimizi perçinlemenin, pekiştirmenin ve
pekleştirmenin tarihi mesuliyeti omuzlarımızdadır.
"Hayırlı başlangıcın ivmesi olmuştur"
Türk vatanı; üzerinde yaşayan, altında yatan, henüz doğmamış
bulunan herkesindir.
İmralı ile DEM Parti temsilcileri arasında 28 Aralık 2024 tarihinde
gerçekleştirilen görüşme ve bu görüşmenin genel hatlarıyla medyaya
yansıyan bazı bölümleri demokrasiyi, Türk-Kürt kardeşliğine
bağlanan umutları nispeten takviye etmekle kalmamış hayırlı bir
başlangıcın ivmesi olmuştur.
Sırayı sözden eylem safhasına geçiş almalı, nihayetinde müspet ve
müşahhas sonuçların kademe kademe sahnelenmesi gecikmeksizin ifa ve
ilan edilmelidir.
2025, Türk ve Türkiye Yüzyılının ikinci yılıdır.
Bu yıl içinde önümüzdeki yüz yılın barış ve huzur temeli ortak
iradenin eşgüdümünde kazılacaktır.
Ne müzakere ne de mütarekeden söz açılabilecektir; terörsüz ve
huzurlu Türkiye’nin müteyakkız doğruluşuyla yeni yüzyılın müjde ve
mükafatını ihtiva eden mütemadi manifestosu çok yakında tekemmül
edecektir.
Sınırlarımızın diğer yakaları krizden krize savrulurken kendi
içimizde birbirimizin can suyu olmanın zamanı gelip çatmıştır.
Devir Türk Devri, Yüzyıl barış içinde var olacak
Türkiye’nindir.
2024 yılında uzaya ayak basan Türk astronotunun önümüzdeki
dönemlerde sayıları artmalıdır.
Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan bir maden işletmesinde yaşanan
toprak kaymasında hayatlarını kaybeden işçilerimiz Türk milletinin
tamamının yüreğine ateş düşürmüştür.
Acılarımızın, kayıplarımızın ve gözyaşlarımızın kimliğini
sorgulamak akıl dışılıktır.
2024 yılında ilk uçuşunu yapan Milli Muharip Uçağımız Kaan
hepimizin, milletimizin tamamının ortak gururudur.
Doğumuz üzülürken batımızın sevinmesi diye bir şey hiç
görülmemiştir.
Türk ve Kürt kardeşliğini hiçbir tuzak ve tertip tahrip edememiş ve
edemeyecektir.
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde katledilen Narin yavrumuz,
Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde hayattan kopartılan Sıla yavrumuz
2024 yılında hepimizi kahretmiştir.
Adımız ve anılarımız acılarımız kadar bir ve aynıdır.
Çözümsüzlüğe havale edilip muhasım çevrelerin eline koz olarak
geçecek, müteakiben aleyhimize silah gibi kullanılacak hiçbir sorun
alanımız olmamalıdır.
Milli birlik ve dayanışma hasletimiz Cudi kadar göz alıcı, Toroslar
kadar sıralı, Fırat kadar engin, Dicle kadar coşkun, zeybek kadar
canlı, bar, horon ve karşılama kadar heyecanlıdır.
Türkiye iç çatışma girdabına asla düşmeyecektir.
Ortadoğu’nun kaos salgını Türkiye’mize bulaşamayacaktır.
Bilakis ve bilahare dostluk ve barış kuşağı etrafımızı
kuşatacaktır.
2025, Türk ve Türkiye Yüzyılının huzur ve sükûnet sayfasını iyice
aralayacak, anlaşmazlık ve uyuşmazlık kilitlerini açan ferah,
feragat ve refah sıçramasıyla uçurumları kapatacaktır.
Emevi Camii’nde kılınan şükür namazından rahatsız olan, garabet
şeklinde şükür namazının kazası olmayacağını söyleyerek dinden
diyanetten ne kadar uzak olduğunu gösteren, okunan Fetih
Suresi’nden dolayı da bunalıma giren kifayetsiz muhterisler basit
ve bayağı tutumlarının bedeli yüksek akıbetine muhakkak
katlanacaklardır.
2025, Türkiye’nin ve Türk milletinin yılı olacaktır.
2025, bin yıllık kardeşliğimizin çelikleştiği, bölünme rüyası
görenlerin sukutu hayale uğradığı, bölücü terörün kökünün kazındığı
kutlu doğuma sahnelik yapacaktır.
1 Ocak 2025’te karşılayacağımız mübarek üç ayların ve bir gün sonra
idrak edeceğimiz Regaip Kandilinin nice manevi güzelliklere vesile
olması niyazımla birlikte; büyük Türk milletinin, bütün Türk
vatandaşlarının, Türk-İslam aleminin, huzur ve barışa susamış
insanlığın yeni yılını kutluyorum.
Yöresi, kökeni ve anasının dili ne olursa olsun milletimin her
evladını hasret, hürmet ve muhabbetle kucaklıyor, en iyi
dileklerimi paylaşıyorum.
Filistin’de varoluş mücadelesi veren kardeşlerimize Rabbim’den
kolaylıklar diliyorum.
Vatan ve millet yolunda kara toprağın bağrına giren kahraman
şehitlerimize, Gazze ve Lübnan başta olmak üzere soykırıma maruz
kalan mazlum din kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler temenni
ediyorum.
Yeni yılda; yeni Türkiye, yeni yüzyıl ve yeni hayatın muhterem
kazanımlarıyla Türk milletinin yeni bir destan yazacağına canı
gönülden inanıyorum.