Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Sosyal medyada beni takip eden bir vatandaş yazmış. Öyle haklı,
öyle içten bir isyanı var ki anlatamam.
"Hakkımı helal etmiyorum" diye başladığı
satırların devamını şöyle getirmiş:
"Kız kardeşim, 31 Mart seçimlerinden sonra memlekete geldi.
Seçimlerin yenilenmesi kararı alınınca tekrar İstanbul'a dönmeye
karar verdi. Benim haberim olmadan parti teşkilatı ile irtibat
kurmuş. Konuştuğu kişi, öğrenci olan kardeşimi otobüsle İstanbul'a
göndereceklerini ve geri dönüş biletini de kendilerinin temin
edeceğini söylemiş.
23 Haziran seçimlerinden bir gün önce kardeşimi alıp İstanbul'a
götürdüler. Oy kullanma işlemi tamamlandıktan sonra kız kardeşim
Esenler terminaline gitmiş ama ortada otobüs falan yok. Durumu
öğrenmek için parti yetkilileri ile irtibat kurmaya çalışmış ama
kapı duvar!
En son il teşkilatından biriyle irtibat kurmuş.
Kardeşim durumu anlatıyor ama karşısındaki kişi seçimi
kaybetmenin üzüntüsü mü diyeyim yoksa başka bir nedenle mi
bilemiyorum. Kardeşimle tartışmaya başlamış ve telefonu suratına
kapatmış.
Gece yarısı İstanbul'da bir başına çaresiz kalan kardeşim beni
aradı. Geceyi atlatmak için kalacak bir yer bulmasını istedim ve
telefonu kapattıktan bir süre sonra aradığımda kardeşime
ulaşamadım.
Kızcağız üzüntü veya dalgınlıkla karşıdan karşıya geçerken bir
araba çarpıp altına almış ve ağır şekilde yaralamış. İstanbul'da
başka akrabamız olmadığı için sabaha kadar parti yetkililerini
aradım ama bir kişiye ulaşamadım.
AK Parti için, Cumhurbaşkanımız için yollara düşen bir genç
kıza yapılan muamele, İstanbul'u aslında neden kaybettiğimizin de
bir göstergesi. Bu mesele yüzünden davama, partime elbette küsemem.
Kardeşimi alıp memlekete döneceğim ama gece yarısı bir genç kızı
İstanbul gibi bir kentte tek başına sokakta bırakan yöneticilere de
hakkımı helal etmiyorum!"
Mesajın altına kız kardeşinin hastane odasındaki resmini de
iliştirmiş.
"Bir sıkıntı olmuştur, arayıp bilgilendirsek"
diyecek oldum ama lafı ağzıma tıktı bu kardeşim. "İş bu
duruma geldikten sonra bizi sırtlarında memlekete götürseler dahi
önemi yok. Allah için siz de aramayın" diye yemine
verdirdi.
Kendisine söz verdiğim için, yazıda ismini cismini yazmadım. Ama
tüm bilgiler bende mevcut ve böyle bir şey olmadığını söyleyenin
yüzüne çarpmaya da hazırım!
Bakın arkadaşlar!
Bu mesele üzerinden AK Parti'nin ana omurgasını oluşturan teşkilat
mensuplarına kara çalacak değilim. Onların aylarca sokak sokak,
cadde cadde, ev ev nasıl dolaştığına şahidim çünkü.
Pek çok anne çocuklarını evde bıraktı, AK Parti için koşturdu. Pek
çok genç kardeşim karşısındaki küskün seçmeni ikna edemeyince
hırslanıp, üzülüp gözyaşı döktü.
Bunları gördüm.
Ama işte bu emekler, yukarıda bahsini ettiğim bir kişi ya da birkaç
kişi sayesinde yok olup gidiyor.
Zaman zaman AK Parti'nin içine kümelenmiş böyle isimleri yazıyorum
diye eleştiri alıyorum. "Yazdıkların partiye zarar
veriyor" diyenler oluyor. Ama bunlar düzelmedikçe,
anlattığım hatalar bir kartopu gibi büyüyor ve zaman içinde çığa
dönüşüp üzerimize düşüyor. Bazı olaylar var ki duydukça ya da
şahit oldukça çıldıracak gibi oluyorum.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımızın çok yakın bir dostu anlattı,
kulaklarıma inanamadım.
23 Haziran seçimleri için İstanbul'da çalışma yapan bir genel
başkan yardımcısı, şaşkın vaziyette "Beyoğlu ilçe
miydi yahu? Bizim orada belediye başkanımız mı var? Allah Allah!
Yahu ben orayı mahalle falan sanıyordum" diyor.
Bunu AK Parti Genel Başkan'ı Recep Tayyip Erdoğan'ın yardımcısı
olan biri söylüyor. Erdoğan'ın Refah partisi döneminde İlçe
Teşkilat Başkanı olduğu ilçeyi bilmiyor. Gezi olaylarının yaşandığı
ilçeyi, her gün on binlerce turistin gezdiği Taksim'i ve İstiklal
Caddesi'ni bilmiyor yahu, inanabiliyor musunuz?
Hakkını helal etmeyen sadece yukarıda bahsini ettiğim kardeşimiz
sanıyorsunuz belki ama değil.
Bakın size, beni yıldırım gibi çarpan bir olay anlatayım.
31 Mart seçimlerinden sonra iş için gittiğim Üsküdar'da bir kafede
oturdum. Bir yandan çay içiyorum, diğer yandan da telefondan
internet sitelerine ve sosyal medyaya bakıp gelişmeleri takip
etmeye çalışıyorum.
80 yaşlarında bir amca gelip masamın önünde durdu. Başımı kaldırıp
baktığımda, Doğu şivesiyle, "Sıkıntı olmayacaksa biraz
oturayım" dedi.
Buyur ettim!
Selam, kelam, hoş sohbet derken, "Sen beni tanımazsın ama
ben seni tanıdım. Zaman zaman televizyonlarda bir şeyler
anlatıyorsun, dinliyorum" dedi. Aldık çayları, karşılıklı
içmeye başlarken, ben hiç sormadan kendini anlatmaya
başladı.
"Benim adım Muhammed. Bingöllüyüm. Refah Partisi'nin Bingöl
Teşkilatı'nı kuran kişiyim. O zamanlar durum başkaydı tabi. Ben
Türkiye'nin altın toptancısıydım. Koç'u, Sabancı'sı hikâye
yani.
Erbakan Hoca'nın yüzünü yere düşürmemek için, dava sancağını
yukarıda tutmak için çok emek verdim o dönemde. Anlatmak ayıp
olacak gerçi ama, partinin yükü bizim omuzlarımızdaydı. Her ay
bugünün serveti sayılacak meblağı partiye aktardığımı bilirim.
Sonra yaşımız ilerledi ve haliyle AK Parti'nin kuruluş döneminde
geri çekildim. "Desteğimiz tam ama artık siyasette
olmayalım" dedim. Allah biliyor, kenara çekildiğimiz
dönemde de destek vermeye devam ettik.
Şimdi İstanbul'da öyle böyle geçiniyoruz ama Allah'a şükürler
olsun, aç değiliz açıkta değiliz" diyerek hikayesini bir
çırpıda anlattı.
Anlatırken öyle bir iç çekiyor, öyle bir dertleniyor ki anlatamam.
Allah adına yemin olsun ki ben Muhammed amcanın yüzündeki kedere,
gözlerinde beliren o acı bakışa bir başka insanda rastlamadım.
Partinin bazı teşkilatlarında ve belediyelerinde şahit olduğu akla
ziyan olayları anlattı sonra. "Parti bu durumlara
düşmemeli, bu adamlara kalmamalıydı" diye
hayıflandı.
Sonra, "Beni yıldırım gibi çarptı" dediğim sözler
döküldü ağzından...
"Bak, Allah benim canımı Recep Tayyip Erdoğan'a kurban etsin. Hem
vallahi, he billahi bunu gönülden söylüyorum, çünkü ben onu
canımdan çok sevdim. Ama bir konu var ki ben o konuda hakkımı ona
helal etmeyeceğim" dedi.
"Yahu kurban olayım Muhammed amca, bu söylenecek laf mı
şimdi? Hem canından çok seviyorsun hem hakkımı helal etmem
diyorsun. Bu olacak iş mi?" diye elini tuttum.
80 yaşında adam ağladı ağlayacak! Çenesi titriyor, gözleri doluyor,
belli etmemek için yüzünü sıvazlıyor, ama bir türlü
rahatlamıyor.
İçinden, kendisini tüketen bir ur çıkarırcasına "Bak sana
bir hikâye anlatayım Süleyman Efendi oğlum" dedi ve
anlatmaya başladı.
Vakti zamanında adamın birinin bir devesi varmış. Sahibinin her
isteğine boyun eğen, onun git dediği yere giden, sırtına vurduğu
her yükü taşıyan bir deve işte. Günün birinde adam yine devesinin
sırtına binmiş, "Yürü ey deve" diye seslenmiş.
Rivayet odur ki deve Allah'ın izniyle dile gelmiş:
"Bunca yıldır seni sırtımda taşıyorum, bir kez bile
sözünden çıkmadım. Ne dediysen yaptım. Beni incittiğin,
hırpaladığın zamanlar da oldu. Bunlar için benden bir helallik
almadan Allah'ın huzuruna gitmeye korkmuyor musun?" diye
sormuş sahibine...
Adamın beti benzi atmış.
Devenin sırtından inmiş, karşısına geçmiş ve "Eğer sana bir
haksızlığım olduysa, seni incittiysem bana hakkını helal
et" diye yalvarmaya başlamış.
Edersin, etmem pazarlığı epey sürdükten sonra deve ikna olmuş ve
sahibine "Sana her hakkımı helal ederim ama bir hakkımı
helal etmem" demiş.
Adam şaşırmış, "Helal etmeyeceğin kusurum nedir
ki?" diye sorunca deve canını en çok yakan olayı anlatmaya
başlamış.
"Zaman zaman benim yularımı eşeğe bağladın, eşeği bana
rehber ettin ya hani. İşte o hakkımı helal etmem"
demiş.
"Sen ne yaptın Muhammed amca!" demeye fırsat
vermeden, eliyle dur işareti yaparak anlatmaya devam etti:
"Benim meselem, benim gibilerin meselesi de o devenin
meselesidir. Allah canımı Cumhurbaşkanıma kurban etsin amma,
partinin içindeki beş para etmez bazı adamları görüyorum ya hani.
Kahrımdan ölüyorum. Benim yularımı bu eşeklere bağladığı için
Tayyip Erdoğan'a helal etmiyorum." dedi.
Yemin ediyorum, dinlerken nefes almayı unuttum. Bildiğim kelimeler
beni terk etti gitti, ne diyeceğimi bilemedim.
Tam bir şeyler geveleyecekken, yine susturdu:
"Bak sen gazetecisin. Sana vebal bırakıyorum.
Cumhurbaşkanı'na ulaşabilir misin ondan pek emin değilim ama
ulaşamazsan bunu yaz. Yaz ki bu hakkın altında kalmasın!
Milletinden helallik alsın" dedi.
Cumhurbaşkanım duyar mı duymaz mı bilemem.
Lakin şunu bilirim ki Muhammed amca gibi pek çok insan
"Yularının bağlandığı isimlerden" şikayetçi ve
Cumhurbaşkanı'nın bu meseleye çözüm bulmasını istiyor.
Benden duyurması…