"Eyy benim dev memesinde cüceler emziren acayip
memleketim"
Böyle biter Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun "İstanbul
Destanı" adlı şiiri.
Düşünüyorum da, ne kadar çok var
onlardan.
Askeri darbeye "İyi ki oldu" diyen devlet
sanatçıları mesela.
"Halkın" değil de devletin sanatçısı oldukları
için midir bu hâlleri, bilemiyorum.
Ya da, kapalı mekânda sigara içmesine itiraz
eden üniversite öğrencisi genç kıza "faşist" diyen, hızını alamayıp
kızın 10 yıldır öpüşmediği için böyle asabi olduğunu söyleyen
"şovboylar".
O şovboyu bu sözleri üzerine yuhalamak yerine
alkışlayan "üniversite" öğrencilerini de unutmamak lâzım
elbette.
Kendisi gibi düşünmeyenlere bidon kafalı,
göbeğini kaşıyan, hödük, böcek sürüleri, kıllı, donlu, göbekli
diyen "seçkin" ve "halkçı" köşe yazarları...
Sinema kariyeri "Şamdan" kokmaktan ibaret
"arabesk" sanatçılarla sevgili olup, sonra kalkıp arabesk
dinleyenleri yavşaklıkla suçlayan piyanistler...
"İnşallah" ve "Maşallah" gibi en temiz
kelimeleri, etrafına topladığı çeyrek giyinik manken özentisi "dev
kedilerle" sakız eden sözde mehdiler...
Diyarbakır dağlarından gelen seyircilerin
"yüzünü bile görmek istemeyen" şarkıcılar...
Sosyolojik analiz amaçlı porno izleyen din
adamları...
Çiçek sulayan, vatandaşı önünde takla attıran,
aldığı maaş yetmediği için 1 haftadır et yiyemediğini söyleyen
milletvekilleri...
Cami hoparlörlerinden klasik müzik yerine ezan
dinlemek zorunda kaldığı için herhalde şikayet eden, "istikrar"ı
sevmeyen üniversiteli kadınlar...
İlahiyatçılığa soyunan deprem
profesörleri...
Aklını padişahların yatak odalarıyla bozmuş
tarihçiler...
Dedim ya, çok var onlardan.
Buradan hepsine sesleniyorum:
Düşün artık mememizden!