Derya Arbaş'ın kısa yaşam öyküsü
Abone ol35 yaşında çok erken aramızdan ayrılan sinema sanatçısı Derya Arbaş'ın kısa süren yaşamının öyküsü şöyle:
Geçtiğimiz hafta dedesi Avni Arbaş'ı kaybeden ve cenazenin
ardından Türkiye'ye kesin dönüş yapmak üzere ABD'ye giden Derya
Arbaş, geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. 35 yaşındaki oyuncunun
cenazesi, cumartesi günü doğup büyüdüğü ABD'de babasının yanında
toprağa verilecek. Derya Arbaş, önceki gece Amerika'nın Los Angeles
kentindeki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını kaybetti.
Uykusunda hayata veda eden 35 yaşındaki Arbaş'ın ölümü, başta
annesi Zerrin Arbaş olmak üzere tüm sevenlerini üzdü. Geçtiğimiz
hafta dedesi ressam Avni Arbaş'ı kaybeden ve cenazede son derece
üzgün olduğu gözlenen güzel oyuncu, hemen ardından yaşamını
sürdürdüğü Amerika'daki evine dönmüştü. Ancak, bu kez amacı
eşyalarını toplayarak Türkiye'ye gelmek ve dedesinin
Asmalımescit'teki evine yerleşmekti. Ne var ki bu isteğini
gerçekleştiremedi. İYİ YETİŞMİŞTİ Derya Arbaş, idealist bir insandı
ve büyük hayalleri vardı. Ancak, her zaman şans kendisinden yana
olmadı. Holywood'da varolmaya çalıştığı yıllarda, kendini
gösterecek denli önemli projelere imza atamadı. ‘‘Av Peşinde’’ adlı
bir dizide rol aldı. Bu dizideki bazı cüretkár sahneler, Türkiye'de
de büyük sansasyon yarattı. Daha sonra, kendisi gibi genç
yeteneklerden oluşan bir oyuncu kadrosunun rol aldığı ‘‘Mile Marker
40’’ filminde kendini göstermeye çalıştı. Türkiye'de çok daha
kolayca star olabilecekken zor yolu seçmişti. ‘‘Sharon Stone'un
ünlü olması yıllar sürdü. Temel İçgüdü'yü çevirdiğinde 35
yaşındaydı’’ diyor ve sabretmeyi bildiğinden bahsediyordu hep.
Yeteneği ve güzelliği sayesinde sonunda istediği noktaya varacağına
inancı tamdı. 4 boyunca ‘‘California Institute of the Arts’’ta
eğitim gördü. Kendini yetiştirip açıklarını kapattı ve birikimini
sağlamlaştırdı. Ama beklediği fırsat bir türlü eline geçmedi. ROMAN
BİLE YAZDI Buna rağmen hiç boş durmadı ve yazarlığa soyundu.
‘‘Gratified Desire’’ adlı bir roman yazdı. Ardından da bir film
yönetmeniyle ilgili kara mizah türünde bir roman kaleme almaya
başladı. Sanatın farklı alanlarında kendini kanıtlama konusunda
ısrarlıydı. Dedesi ressam Avni Arbaş'tan da etkilenmişti, fırsat
buldukça tuvalin başına geçiyordu. Son yıllarda ise beste
çalışmalarına merak salıp onlarca beste yaptı. Yalnızlıktan
korkmuyordu Derya Arbaş. Amerika'da hayallerinin peşinde koşmaya
devam etti. Maddi sıkıntı da çekmiyordu. ‘‘En iyi dostumdu. Onun
yokluğunu çok hissediyorum’’ dediği babasından kalan miras,
çalışmadan yaşamasına yetiyordu. STAR OLACAKTI ‘‘Hiçbir şeyden
korkmuyorum. Yaşamayı seviyorum. Başarmak istediğim çok şey var.
Dünya starlarından biri olmak istiyorum. Bunun için de bekliyorum.
Evet beklemenin sonu yok ama Michelle Pfeiffer da tam on yıl sonra
keşfedildi. Benim de acelem yok’’ diyen Arbaş, ne yazık ki
hayallerini gerçekleştirecek zamanı bulamadadı. Cahit Sıtkı
Tarancı'nın ‘Yolun yarısı’ olarak tanımladığı 35 yaşında öldü. Buna
nasıl dayanayım Derya Arbaş'ın ölümü, annesi Zerrin Arbaş'ı yıktı.
Daha birkaç gün önce babası Avni Arbaş'ı kaybeden Arbaş, şimdi de
kızını kaybetti: ‘‘Beş gün önce babamı kaybettim, şimdi de kızımı.
Babam, Derya'nın en çok sevdiği insandı. Onun üzüntüsünü içinde
yaşıyordu. Cenazeden sonra Los Angeles'taki evine döndü. Ancak
Amerika'ya indikten sonra kendisinden haber alamadım. Oysa oraya
gittiğinde mutlaka bana ve birkaç yakınına haber verirdi. Bu kez
kimseyi aramadı. Orada değilken onun evinde kalan Grace adındaki
kız arkadaşını aramış sadece. Kendisini eve götürmesini, yorgun ve
üzgün olduğunu söylemiş. Arkadaşı da onu havaaalanından alıp eve
götürmüş. Hemen yatıp uyumuş, Grace de o akşam Derya'nın evinde
kalmış. Sabah kalktığında ise ölüsüyle karşılaşmış. Bu acıya nasıl
dayanacağım, bilemiyorum. Cenazesi orada kalacak, çünkü babası
Derya'yı çok seviyordu. Cumartesi ABD'ye gideceğim. Babasının
yanına defnedilecek, Hálá şoktayım ve inanamıyorum. Keşke ben de
ölsem.’’ Dedesine çok üzülmüştü Derya Arbaş'ın ani ölümü üzerine
farklı iddialar ortaya atıldı. Dedesini çok seven ve iki ayda bir
Türkiye'ye gelerek onu ziyaret ettiği bilinen Arbaş'ın, ünlü
ressamı kaybettikten sonra bunalıma girdiği belirtildi. Arbaş'ın
ölümüne, kalp krizinin değil, aşırı dozda uyuşturucunun neden
olabileceği de iddia edildi. Ancak Arbaş, yıllar önce yaptığı bir
röportajda, ‘‘Ben hiç uyuşturucu kullanmadım. Lise ve üniversitede
o kadar çok insanın yaşamlarını mahvettiklerini gördüm ki, hiç
merak bile etmedim’’ demişti. O kız hiç mutlu olmadı 1987 yılında
çekilen ‘‘Beyaz Bisiklet’’te Derya Arbaş ile birlikte kamera
karşısına geçen Yaşar Alptekin, üzüntüsünü dile getirirken yıllar
öncesinde kalan platonik aşkını da itiraf etti: ‘‘Haberi ilk olarak
sizden duydum. Çok üzüldüm. Canım Deryam benim. O kız hiç mutlu
olamadı. O, gerçekten çok saf ve çok iyi bir kızdı. Ben de dahil
hiç kimse onu mutlu edemedi. ‘Beyaz Bisiklet' çekilirken ona áşık
olmuştum. Hatta Kaş'taki çekimlerde kendisine, ‘Sen ceylan gibisin,
çok güzelsin' demiştim. CEYLAN NE DEMEK YAŞAR O da Türkçesi az
olduğu için bana, ‘Ceylan ne demek Yaşar' diye sormuştu. Ben de
anlatmaya çalışmıştım. Aradan bir saat geçtikten sonra annesi
Zerrin Hanım yanıma geldi. ‘Sen kızımı su aygırına mı benzettin,
çok ayıp' dedi. Meğer Derya yanlış anlamış. Durumu açıkladım ama
tüm set ekibi buna dakikalarca gülmüştü. Bu anıyı hiç unutamam. En
son iki yıl önce bir kokteylde karşılaşmıştık. Eski günleri
konuşmuştuk. O yine mutsuz olduğunu söylüyordu. Allah rahmet
eylesin.’’ ‘Muavin üstüme atladı’ demişti Derya Arbaş, geçtiğimiz
temmuz ayında bindiği otobüste muavinin tacize uğradığını iddia
etmiş, firma yetkilileri de, Arbaş'ın sarhoş olduğunu ileri
sürmüştü. Arbaş ise Hürriyet'e, ‘‘Uyuyordum, uyandığımda muavin
‘Sigaranız var mı?' dedi. Ve üstüme atladı. Herkes uyuyordu o
sırada. Ben de başkalarını rahatsız etmemek için şoförün yanına
giderek yolumuzun ne kadar kaldığını, o kişinin bana servis
yapmamasını ve bir an önce gitmek istediğimi belirttim. Söylendiği
sarhoş falan değildim’’ demişti. Partilerde barmaid’lik yapıyordu
Derya Arbaş, Los Angeles'ta ‘‘Beautiful Bartenders’’ isimli bir
firmada çalışıyordu ve sosyetenin özel partilerinde barmaidlik
yapıyordu. Bir ara fotoğrafçılık dersleri alan ve fotoğrafçılık da
yapan Arbaş, Amerika'da Derya Berti ismini kullanıyordu.
Türkiye’nin Scarlet’iydi Derya Arbaş, 1992'de, ‘‘Bir Scarlett
Aranıyor’’ yarışmasının seçmelerinde birinciliği kazandı. İpek
Çeken, Nilüfer Açıkalın, Aylin Arasıl gibi rakiplerini arkada
bırakıp, ‘‘Türkiye'nin Scarlett’’i olan oyuncu, iki gün sonra
Amerika'ya döndü. ABD'deki finallere katılan Arbaş, ilk üç arasına
girmeyi başardı. Bir Hollywood klasiği olan ‘‘Rüzgár Gibi
Geçti’’nin devamı niteliğindeki ‘‘Scarlett’’ filminde rol almayı
garantilemişti. Ancak film projesi iptal edildi. Ve yapım
‘‘Scarlett’’ adında bir mini dizi olarak çekildi. Arbaş da bu
projede Scarlett'i oynayamadı ve küçük bir rolle yetinmek zorunda
kaldı. Bütün bunlara rağmen, Türkiye'de çok daha kolayca
parlayabilecekken Amerika'dan bir türlü kopamıyordu. Kızılderili
babanın kızı Eski Türkiye Güzeli Zerrin Arbaş ile Kızılderili
oyuncu Dehl Berti'nin kızı olan Derya Arbaş. 17 Haziran 1968'de
Amerika'da dünyaya geldi. İşte çocukluğundan ve yetişkinliğinden
babası ve annesiyle iki fotoğraf... Derya, küçük yaşlardan itibaren
güzelliğiyle herkesin dikkatini çekmeye başladı. Özellikle de film
yapımcılarının. Ama onun gözü Yeşilçam'da değil Hollywood'taydı.
Ancak, ilk deneyimi bir Türk filminde yaşadı. 17 yaşında Talat
Bulut'la başrolü paylaştığı ‘‘Kuyucaklı Yusuf’’ için kamera
karşısına geçti. Bu filmle Arbaş'ı tüm Türkiye'ye tanıttı. Onu
‘‘Bir Günlük Aşk,’’ ‘‘Bitmeyen Sevda,’’ ‘‘Beyaz Bisiklet,’’
‘‘Dilan,’’ ‘‘Alev Gibi,’’ ‘‘Gece, Melek ve Bizim Çocuklar’’ izledi.
Peş peşe rol aldığı filmlere rağmen Amerika'dan kopmadı, hayatını
hep orada sürdürdü. Aşiret liderinin oğluyla evlenmişti Derya
Arbaş, 1987 yılında ailesinin karşı çıkmasına karşın bir aşiret
liderinin oğluyla evlenerek Ağrı'ya gelin gitmişti. Ağrı'da 1986
yılında ‘Dilan’ filminin çekimi sırasında Derya Arbaş, Tutak
İlçesi'ne bağlı Sincan Köyü'nde oturan aşiret lideri Mehmet
Polat'ın oğlu Nihat Polat'a gönlünü kaptırdı. Annesi Zerrin Arbaş
ve diğer yakınlarının karşı çıkmasına karşın Derya Arbaş, 1987
yılında Nihat Polat ile Antalya'da nikah masasına oturdu. Aşirete
gelin giden Derya Arbaş'ın Nihat Polat'la evliliği iki yıl sonra
boşanmayla son buldu. Maço erkekler benden çekiniyor Derya Arbaş,
boşandıktan sonra uzun süre evlenmeyeceğini, hayatına kimseyi
sokmayacağını söyledi. Ona göre erkekler kendisinden korkuyordu.
‘‘Erkekler bana yaklaşmaya korkuyor. Bence onlar zeki, dünyayı
görmüş, üstelik de güzel kadınlardan korkuyorlar.Benden
kaçtıklarını hissediyorum. Maçoluklarına bir şey olur diye
çekiniyorlar’’ sözleriyle de bu düşüncesini açıkça dile
getiriyordu. Ama bir süre sonra kalbini Steve Wilcox adlı 30
yaşında bir aktör çaldı. ‘‘Beyaz atlı prensi buldum’’ diyordu.
Tiyatro okulunda tanıştığı ve birkaç yıl sonra aşk yaşamaya
başladığı Wilcox ile beraberliği de mutlu sonla bitmedi.
Nişanlıydılar Derya Arbaş, bir yıldır birlikte olduğu sevgilisi
Erkin Alver'in kendisine aldığı nişan yüzüğü ile ABD'ye gitmişti.
Evlenme ve çocuk sahibi olma hayallari taşıyan Arbaş, nişan
yüzüğünü alınca çok mutlu olmuş ve Türkiye'ye kesin dönüş yaptıktan
sonra sevgilisiyle evlenme planları yapıyordu. En medyatik aşkı
Derya Arbaş'ın Türkiye'de bilinen en medyatik aşkı, Metin Uca'ydı.
Ekranların sempatik yüzlü, sivri dilli ismi ile gözlerden de
dedikodulardan uzak bir aşk yaşadı Arbaş. Ancak bu ilişki de
başladığı gibi sessiz sedasız noktalandı. Ölüm haberini alan Uca,
‘‘Annesi ağlayarak beni aradı. Ne olduğunu anlayamadım. Büyük bir
şaşkınlık yaşıyorum, inanamıyorum. Dedesinin cenazesinde uzun uzun
konuşmuştuk. Kalp krizi diyorlar, nasıl kalp krizi bu böyle anlamış
değilim’’ dedi.