Derviş'e göre 2010'da AB'deyiz!
Abone olKemal Derviş, AB'ye üyelik konusunda çoğu kesimin aksine iyimser. Gerekenlerin 5-6 yılda tamamlanacağı görüşünü dile getiren Derviş'in görüşleri şöyle..
31 bölümün de altından kalkarız. Bütün bunlar beş altı yıl
içinde yapılır. O kadar olmayacak şeyler değil. Ama ciddi bir
çalışma programı gerekiyor. Birinci yıl bunu, ikinci yıl, beşinci,
altıncı yıl şunu diye program yapmalıyız. Bunu bir AB planı gibi
değil, kendi kalkınma planımız olarak görmeliyiz * Şimdi ne olacak?
Haftalardır gündem bu konuyla o kadar doluydu ki doğal olarak bir
rahatlama hissedece ğiz. Hatta belki bir süre tatil yapmak
isteyeceğiz. * İlk günlerden sonra? Hemen şunun bilincine varmamız
gerekiyor: Hedef tam üyelik, müzakere eğer hakikaten 3 Ekim 2005'de
başlarsa, sadece bir araç. Dolayısıyla biz bütün bunları neden
istiyoruz, bu kadar çabayı neden gösteriyoruz? Hedef, 8-10 yıl
sonra gibi yakın bir gelecekte AB üyesi ülkesi olmak. Bunun şu anda
tekrar hatırlatılmasında fayda görüyorum Ayrıca Kıbrıs konusu
çözülmüş değil. Bu konuda haklı görüşleri mize Avrupa ve Dünya'da
destek oluşturmamız şart. * Bunu rehavete kapılmayalım diye mi
hatırlatıyorsunuz? Evet, hem rehavete kapılmayalım hem de hedefe
odaklanalım diye. Yoksa bölüm açmak ka patmak değil işimiz. Amaç
gerçekten üye olabilmek. * Niye bu kadar uğraşıyoruz; onu da bir
daha hatırlatır mısınız? En azından sizin gerekçeleriniz nedir?
Çünkü üye olmadan Avrupa'nın karar merciine giremiyorsunuz, her
zaman dışarıda kalıyorsunuz. Bugün Kıbrıs konusunda yaşadığımız
sorunların önemli bölümü Kıbrıs ve Yunanistan'ın veto hakkı varken
bizim oy hakkımızın bile olmamasından kaynaklanıyor. Bu günlerde
yaşadıklarımızı ilerde yaşamak istemiyoruz. * Üstelik girecek olsak
nüfusumuzla doğru orantılı olarak birinci grupta yer alacağız,
değil mi? Çok haklısınız, zaten çekincelerinin bir kısmı da oradan
kaynaklanıyor. Herkes biliyor ki eğer Türkiye üye olursa AB içinde
çok önemli bir oyuncu olacak, bu kaçınümaz. istediğimiz her şey
olacak anlamında değil bu ama, AB Parlamentosu'nda bir kararın
oluşmasında etkin olacağız. Yeni Anayasa kabul edilirse nüfus
ağırlığının önemi artacak ve AB'nin karar mekanizmalarında bizim de
Almanya, Fransa gibi bir önemimiz olacak. Mesela Balkanlar hakkında
karar verilirken Türkiye'nin orada söz sahibi olması, Avrupa'nın
Ortadoğu ve Yakın Doğu politikalarında söz sahibi olması çok
önemli. Yılda 5 milyon dolar gelir * İşadamlarının en büyük derdi
ise yabancı sermaye! Gerçekten yabancı sermaye girişinde AB'ye
bağlı artış olur mu? AB çerçevesinin oluşturduğu güvenlik
çerçevesinde yabancı sermayenin artması çok muhtemel. Bütün
ülkelerde bunun örneğini gördük. İspanya'da, Portekiz'de,
Yunanistan'da, Macaristan'da, Polonya'da, İrlanda'da gördük bunu.
Dolayısıyla AB üyeliğinden sonra küçümsenmeyecek boyutta bir
yabancı sermaye girişini beklemek çok fazla bir iyimserlik olmaz. *
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan "Üç yılda 15 milyon
dolar yabancı sermaye girer" dedi. Mümkün mü? Olabilir. Yılda
ortalama 5 milyar dolar girmesi gayet gerçekçi bir beklenti. * Peki
bu arada yabancı sermayenin girişine uygun bir ortam
oluşturulabildi mi? Tabii eksikler var ama bunların çok önemli bir
bölümünü son üç yılda çözdük. En azından enflasyonu yüzde 70'lerde
olan bir ülke değiliz artık. İnsanlar önünü daha fazla görebiliyor.
O önemli. Yani kur birden bire felaket bir şekilde değişecek
korkusu azaldı. İkinci boyutu da siyasi istikrar. 90'lı yıllarda
Hazine Bakanlığı'nın ortalama süresi dokuz aymış. Dokuz ay çok kısa
bir süre. O yüzden siyasi istikrar çok önemli. Ben bunu bir parti
seçilsin, yıllarca o kalsın diye söylemiyorum elbette ama seçimden
seçime istikrar önemli. * İstikrar tamam, ya peki şeffaflık? Avrupa
müktesebatını kabul ettikçe hukuk açısından da güvenilirlik
artacak. İster istemez daha şeffaf, daha öngörülebilir bir yapıya
kavuşacağız. Tüm bu faktörleri bir araya getirdiğinizde bence
gerçekten güven artacak ve yabancı sermayenin girişi de artacak.
Türkiye gerçekten bir Avrupa ülkesi mi yoksa Ortadoğu'daki
karmaşıklığın bir parçası mı? Sorusuna evet demek yabancı yatırımcı
için gerçekten çok önemli olacak. * Üstüne bir de hibe alacağız
değil mi? Tabii, Avrupa bütçesinden küçük olmayan, hatırı sayılır
hibeler alınacak. Kredi değil bunlar, hibe. * Ne kadar olacağı
konusunda kesin bir rakam verilemiyor. Üye sayısı 25'e çıkınca
pastadan payımız da küçüldü ama sizce ne kadarlık bir hibe gelir?
Bazıları tam üyelikten sonra yılda 25 milyar Euro'dan bahsediyor.
Tabii bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir rakam. Ama bazı Avrupalı
politikacılar böyle söyleyerek, kendi vergi mükelleflerini
korkutuyor, "25 milyar Euro kadar vergi ödeyeceksiniz" diye... Ama
daha gerçekçi olanlar "Yok canım, 25 milyar Euro olmaz, 10 milyar
Euro olacak" diyorlar. E şimdi 10 milyar Euro (18.5 katrilyon TL)
bizim için küçümsenmeyecek bir rakam. Hatırlarsanız, gecen yıl
ABD'den gelecek 1 milyar dolar (800 Euro) yüzünden ortalık
birbirine girmişti. Bir milyar dolarlık hibe... Sözü bile
edilmemeli. Ama yılda 10 milyar Euro almak, Türkiye'nin alt yapısı,
sağlık ve eğitim harcamaları için küçümsenmeyecek bir rakam. Bunlar
Avrupa'nın kamu kaynaklarından aktarılacak yardımlar olacak.
Avrupa'da belli bir sosyal dayanışma vardır. Üye olduğunuz anda biz
de o dayanışmanın içine girmiş olacağız. * Hele de 17 Aralık'a
baktıkça sanki bu 10-15 yıl hiç geçmezmiş gibi görünüyor.
Müktesebatta 31 bölüm var ve her bölümün açılması bile özel
şartlara bağlı. Çok fazla özel şart yok. Olay şu; şartların ne
olduğunu cümle cümle anlatıyorlar. Yani şartlar zaten öyle de,
herkes iyi anlasın, yanlış anlamasın diye.Yoksa hep öyledir zaten.
* O kadar bölümün altından kalkabilir miyiz? Bütün bunlar beş-altı
yıl içinde yapılır. O kadar olmayacak şeyler değil. Ama ciddi bir
çalışma programı gerekiyor. Birinci yıl bunu, ikinci yıl, beşinci,
altıncı yıl şunu diye program yapmalıyız. Bunu bir AB planı gibi
değil, kendi kalkınma planımız olarak görmeliyiz. Haber: Devrim
Sevimay Kaynak: Vatan Gazetesi