Derviş Türkiye'yi zengin ilan etti
Abone olTürkiye'nin Bulgaristan ve Romanya'dan daha fazla kişi başına düşen milli geliri olduğunu belirtti.
5. Türk-Fransız Stratejik Buluşmaları kapsamında, Türkiye'deki
sosyal ve ekonomik gelişmelerle ilgili düzenlenen oturumda söz alan
Derviş, Türkiye'nin ekonomik durumunun, AB'ye üye olacak diğer
ülkelerden çok farklı olmadığını söyledi. Türkiye'nin kişi başına
düşen milli gelir bakımından Romanya ve Bulgaristan'ın çok üzerinde
yer aldığını ve Polonya'nın da yakınında olduğunu kaydeden Derviş,
''Sanayide üretkenlik açısından Türkiye'nin önemli bir yerde
bulunduğunu'' belirtti. Türkiye'de bütün zorluklara rağmen ekonomik
büyüme hızının ortalama yüzde 4 civarında seyrettiğini kaydeden
Derviş, bununla birlikte tarımda verimsizlik, kaçak istihdam gibi
bazı sorunların da devam ettiğini söyledi. Derviş, sık sık bozulan
koalisyonların Türkiye'de ekonomik gelişme için olumsuz bir dönem
yaşanmasına yol açtığını ifade etti. Kemal Derviş, bu gelişme
hızıyla Türkiye ile AB arasındaki farkın 10-12 yıl içinde
kapanmasının beklendiğini belirtti. AB'de Türkiye'nin üyeliğine
karşı en önemli endişelerden birisinin Ankara'ya tarım ve diğer
alanlarda yapılacak destekler olduğunu kaydeden Derviş, ''AB kendi
içinde de tarım politikalarını gözden geçiriyor ve geçirmek
zorunda. AB de bu mevcut politikalarını gözden geçirmeyi
düşünüyor'' dedi. Fransız Bankası Societe Generale'in İstanbul'daki
Genel Müdürü Eric Faivre, Türkiye'nin geçen yıllarda çok ciddi bir
ekonomik krizle karşı karşıya kaldığını, ancak bu krizin
Türkiye'nin muhteşem bir uyum yeteneğini de ortaya çıkardığını
söyledi. Türkiye'de girişimcilik ruhu ve yatırımcıların uyum
kapasitesini mükemmel olarak değerlendiren Faivre, bu sayede krizin
daha rahat bir biçimde üstesinden gelindiğini belirtti. Türkiye'de
bankacılık sektöründe yapılan reformlar konusunda ayrıntılı bilgi
veren Faivre, tekrar güvenin tesis edilmesiyle ekonomide daha
olumlu bir aşamaya gelindiğini ifade etti. Galatasaray Üniversitesi
İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Seyfettin Gürsel de
yaptığı konuşmada, uçurumun eşiğine gelen ekomonik durumun son 2
yılda uygulanan istikrar politikalarıyla tekrar düzelme yoluna
gittiğini söyledi. Prof. Dr. Gürsel, Merkez Bankası'nın
bağımsızlaştırılması, bütçe disiplininin sağlanması, faizin
düşmesi, ihracatın artması, Türk Lirasının değer kazanmasıyla
ekonomide önemli aşama sağlandığını belirtti. Hükümetin bundan
sonra özelleştirmeye ve vergi reformuna ağırlık vermesi gerektiğini
kaydeden Prof. Dr. Gürsel, iktidarın reform yorgunluğu içine
düşmemesi gerektiğini ve mali disiplinden ayrılmaması gerektiğini
söyledi. Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton ise
konuşmasında ekonomik dinamiklerden ziyade sosyal gelişmeler
konusuna ağırlık vermek istediğini söyledi. İstanbul'da iki
sinagogun da hedef alındığı bombalı saldırılara değinen Alaton,
''Bu trajik olayın olumlu yönü, dayanışma ve birlik ruhunun tekrar
ortaya çıkmasıydı. Müslüman çoğunluk Yahudi azınlığa sahip çıktı ve
teselli etti. Ve teröristler amaçlarına ulaşamazken, istediklerinin
tam tersi oldu. Müslüman çoğunluk ve Yahudi azınlık birbirine
kenetlendi ve birlikte ahenk içinde olduklarını gösterdiler'' dedi.
Renault'un uluslararası operasyonlarından sorumlu Genel Müdürü
Luc-Alexandre Menart, Türkiye'de aktif ve dinamik bir ekonomik yapı
bulunduğunu belirterek, Renault'nun Türkiye'deki üretimi ve
yurtdışına ihracatı konusunda ayrıntılı bilgi verdi. Türkiye'de
geçen yıl 132 bin araç üretildiğini kaydeden Menart, bunun yüzde
75'inin Türkiye'den yurtdışına ihraç edildiğini söyledi.