Dersimli Zümrüt babasıyla evlendi!
Abone olStar gazetesi yazarı Aziz Üstel, Dersim'e dair gerçek bir öyküye köşesinde yer verdi
Zümrüt'ün ömür boyu "babam" dediği adam. Dersim'de ailesini yok eden subaydan başkası değil. Emekli albay ölümüne yakın bir sırada, yasal haklarına kavuşması için kızıyla nikah kıymış.
Başbakan Erdoğan'ın fitilini ateşlediği Dersim tartışması geride film gibi hikayeler bırakıyor. İşte onlardan biri de öz babası bildiği aslında ailesini öldüren askerle evlendirilen Dersim'li Zümrüt'ün hikayesi. Aziz Üstel bugünkü o dramı yazdı.
EVLENMEDİ BABASINA BAKTI
(...)Bahçe komşumuz yaşlı, emekli albayın üç yetişkin çocuğu vardı. Karısı yıllar önce bir başkasına aşık olup gidince, adamcağız bir başına büyütmüştü üç çocuğu da. Çocuklarından ikisi evli, küçük kızı Zümrüt’se bekardı; babasıyla oturuyordu. Yemyeşil gözleri vardı, onun için babası adını Zümrüt koymuştu... Hiç evlenmedi; hep yaşlı babasının yanındaydı, ona bakardı. Sonra bir gün, ihtiyarın ölümüne yakın eve bir nikah memuru geldi ve baba kızın nikahını kıydı! “
ALBAY ÖLÜNCE BAŞKA BİR KENTE GÖÇMÜŞ
Efendim meğerse Zümrüt’ün bir ömür boyu “baba” dediği adam, Doğu’da görevdeyken ailesini yok eden askerlerden biriymiş. Mağaranın birinde, anası babası kanlar içinde yatarken, bir küpün içine gizlenmiş yavrucak. Albay bir tıkırtı duymuş, elini daldırmış küpün içine gözlerinde yemyeşil şimşekler çakan bir kız çıkmış ortaya; atının terkisine attığı gibi getirmiş kendi evine. Albay kendi çocuklarıyla birlikte büyütmüş Zümrüt’ü. Kızı nüfusuna geçirmek için uğraşmışsa da kimi yasal engeller nedeniyle bir türlü becerememiş. Sonra, geleceğini güvenceye almak için, ölümüne çeyrek kala, kıza basmış nikahı. Albay ölünce başka bir kente göçmüş Zümrüt. Belki gerçek kimliğini arıyordu. Belki de baba bildiği adamla ailesini öldürenin aynı kişiler olduğunu anlamanın dayanılmaz acısıyla hesaplaşmak için kaçmıştı İstanbul’un Moda’sından!
BATAKLIKTAKİ CESETLER
Dersim, kimi öldürenlerin hiçbir şey olmamışcasına yaşamlarını sürdürdükleri, kimilerinin de günahlarını bağışlatmak için çırpındıkları ortak bir karabasan aslında. Halkın açlık, yokluk ve bu acılarla yaşama tırnaklarını geçirerek tutunmaya çalıştığı yıllarda, lapiska saçlarına taç takıp balolarda dans eden kafanın anlayabileceği bir basit bir ruh hali değil! Dünya tarihi egemenlerin suçlarını attıkları, gizledikleri bataklıklarla dolu. Ve bu bataklıktaki cesetleri ortaya çıkarmaya uğraşanlara hep sövülüyor. Amaaaan, varsın sövsünler; bunca yıl utanmamışlar, bizim yazdıklarımız mı utandıracak bunları arkadaş! (Sevgili Necef’e bu öyküyü yolladığı için şükranlarımı arz eder, özlemle yanaklarından öperim.)"