Dershane kavgasına 'kardeş' hatırlatması
Abone olHakan Fidan gerilimiyle kendini hissettiren ve dershane gündemiyle iyice alevlenen hükümet-cemaat kavgası için sağduyu çağrısı...
Yenişafak Ankara temsilcisi , Başbakan Erdoğan'ın Rusya ziyareti sonrası Başbakan'ın açıklamalarını aktardı ve cemaate "Durun siz kardeşsiniz" hatırlatması yaptı. Başbakan Erdoğan'ın cemaati ve cemaat adına konuşanları birbirinden ayırdığını söyleyen Selvi, hükümete de cemaatin tabanına konuyu daha iyi anlama çağrısı yaptı.
İşte o satırlar...
Dershaneler tartışması başladığı andan itibaren Başbakan'ın üslubu dikkatimi çekiyor. Dershaneler konusunda kararlı ama cemaat konusunda dikkatli bir dil kullanıyor.
Başbakan'la görüşmemizden edindiğim izlenime gelince, dershaneler konusunda kararlı. Ayrıca yürütülen 'çirkin kampanya'dan çok rahatsız olmuş. Hem de çok. O nedenle işi daha fazla uzatmak istemiyor. 'Haziran ayına kadar bu iş biter' dedi.
Peki dershaneler konusunda yanlış dil ve üslupla bir karşı kampanya yürütülmeyip, 'ilmi siyaset'le hareket edilseydi, sonuç farklı olur muydu?
Olurdu.
7 ŞUBAT'TAN BU YANA...
Özellikle 7 Şubat'tan bu yana tercih edilen dil dil değil, izlenen yöntem yöntem değil.
Başbakan siyasi sezgileri yüksek bir lider.
Peki kendisi açısından hayati derecede önem taşıyan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve yerel seçimlere giderken siyaseten aleyhine gözüken bir adım mı atıyor?
Erdoğan cemaat adına karşı kampanya yürütenlerle cemaati birbirinden ayrı tutmaya özen gösteriyor.
Erdoğan'ın cemaatle bir sorunu yok. Hatta gün gelir bu kampanyayı yürütenlerin cemaatin tabanıyla sorunları ortaya çıkabilir ama Erdoğan'ın olmaz.
Başbakan, bu işi cemaat tabanına anlatmalı.
Cemaate karşı bir intikam hissi ile hareket etmediğini, dershanelerin dönüşümünün 4 + 4 + 4'le başlayan eğitimde dönüşümün bir parçası olduğunu izah etmeli.
Olgu farklı ama algı farklı olabilir.
Özellikle de 7 Şubat MİT krizinde olduğu gibi, cemaat adına ön plana çıkan şahinlerin menfi propagandasına fırsat verilmemeli.
Başbakan'a, 'Cemaate kızgın olduğunuz için mi bu adımlar atılıyor?' diye sorduk.
Başbakan'ı çok izledim ama, şimdiye kadar hiçbir soruya, Rabbimiz'i şahit göstererek cevap vermemişti.
'Dört dörtlük iftira, yalan. Eğer olay cemaat olarak değerlendirilecekse, o zaman cemaatin en ileri gelenleri, mensupları bugüne kadar acaba Tayyip Erdoğan'a ne getirdiler de Tayyip Erdoğan bunu geri gönderdi?' diye sordu.
Sonra ekledi: 'Hepsini bugüne kadar yaptık. Benden geri dönen hiçbir şey yoktur. Buna Rabbim şahittir.'
MİT krizi sırasında yazdıklarıma bazı dostlar sitem edince, 'Bu üslupla cemaatin hizmetlerini ateşin ortasına atıyorsunuz. Ben buna üzülüyorum' demiştim. O günkü kızgınlıkla dostlarımın beni anlamadığını hatta anlamak istemediğini fark ettim.
Gelinen nokta da ise, dershaneler konusundaki üslup, doğru bir üslup değil. Hükümetin bu işi oldubittiye getirdiği görüntüsü de doğru değil.
O yüzden diyorum. Bu iş anlatılmalı.
Cemaat nezaketine yakışmayan, diyalog yerine savaşı tercih eden, 'Hiçbir ahlaki kriterimiz kalmadı' şeklindeki yaklaşım, en büyük zararı cemaate ve dershanelere veriyor.
AK Parti sadece bir parti değil.
Erdoğan sadece bir parti lideri ya da Başbakan değil.
Biz meselelerimizi Ergenekoncuların üslubu ile tartışmamalıyız.
Şahinlerin hakaret yarışına değil, aklı selime ve sağduyuya ihtiyacımız var.
Müslümanlar meselelerini aralarında meşveretle halleden ve temiz ahlak sahibi kişilerdir.
O nedenle karga sesli şahinlere susunuz artık diyorum ve bir Yeşilçam repliği olarak değil, kalbimin ta derinlerinden seslenmek istiyorum: 'Durun siz kardeşsiniz.'