Derin Susurluk bağlantısı
Abone olÇatlı'yla ölmeden önce son konuşan kişiydi. Kazadan sonra konuşmayı reddetmişti. Veli Küçük ilk kez anlattı.
Susurluk kazası olduğunda görevde olan Veli Küçük o
zaman TBMM Araştırma Komisyonu'na kazayla ilgili konuşmayı
reddetmişti. Ancak yıllar sonra Ergenekon operasyonu nedeniyle
hapishaneye atılınca Terörle Mücadele’ye konuştu. Küçük,
kazayı Sami Hoştan’dan öğrendiğini, Balıkesir Emniyet Müdürü’nden
bilgi alıp, Mehmet Özbay’ın Çatlı olabileceği uyarısında
bulunduğunu söyledi. Bucak'ın en yakın hastaneye
kaldırılmasını istediğini de belirtti.
ÇATLI'YLA SON KONUŞAN KİŞİYDİ |
Veli Küçük'ün adı kamuoyunda ilk kez 1996 yılında Abdullah Çatlı'nın öldüğü Susurluk'taki kazadan sonra gündeme geldi. Susurluk olayının kilit ismi Küçük, ölmeden önce Çatlı'yla telefonda konuşan son kişiydi. Susurluk olayından sonra tuğgeneralliğe yükselen Küçük, daha sonra emekli oldu. İDDİALAR NELERDİ? |
HOŞTAN HABER VERDİ
"O zaman Giresun Bölge Komutanı idim. Sami Hoştan telefonla aradı. Susurluk’ta bir kaza olduğunu, Sedat Bucak’ın araçta bulunduğunu, ölenler olduğunu söyledi. Balıkesir Emniyet Müdürü olan Nihat Camadan’ı aradım. Hüseyin Kocadağ’ın aynı araçta olduğunu, bir bayanın öldüğünü belirtti. Adının sonradan Gonca Us olduğunu öğrendiğim bayanı tanımıyordum. Kazada Mehmet Özbay isimli bir şahsın da öldüğünü söyledi.
’ÇATLI OLABİLİR’ DEDİM
Bu şahsın Abdullah Çatlı olabileceğini, ona göre dikkatli olması yolunda uyarıda bulundum. Zira olaydan bir ay kadar önce Doğu Perinçek tarafından, Abdullah Çatlı’nın Mehmet Özbay kimliği ile dolaştığı yolunda TBMM Başkanlığına bir dilekçe verdiğini basından biliyorum. Meclis Başkanı’nın, işlem yapılması için bu dilekçeyi İçişleri Bakanı’na gönderdiğini biliyorum. Sedat Bucak’ı sorduğumda yaralı olduğunu belirtti. Ben Sedat Bucak’ın aşiretini Urfa yöresinden biliyorum.
BUCAK İÇİN RİCA
Bu aşiret özellikle PKK ile mücadelede, devletin denetim ve kontrolünde PKK ile büyük bir mücadele verdi. Bu olay herkes tarafından bilinir ve takdir edilir. Bucak’ın mümkün olduğu kadar en yakın hastaneye kaldırılması ricasında bulundum. Hatta İstanbul’dan da yardım için gelecekler olacağını söyledim. Fakat kaza yerine gitmeleri için kimseye, herhangi bir şey söylemedim. Nedeni ve değerlendirmem, bana telefon eden Sami Hoştan’ın gidebileceğini tahmin etmemdendir. Benim Abdullah Çatlı’nın cesedini almak üzere Sami Hoştan’ı gönderdiğim söylendi. Oysa ben, genel kolluk kuvvetlerinin bir mensubu olarak böyle bir olayda ceset verilmeyeceğini bilmekteydim. Benim Susurluk’taki kazayla ilgim ve alaka bu kadardır."