Derimizi hippiler meşhur etti
Abone olDeri modacısı Derimod’un sahibi Ümit Zaim, dericilik sırlarını anlattı. "Bu sene parlak deri çok moda..."
Rahmetli annem bütün anneler gibi koşuşturduğum zaman, bana ‘‘Oğlum acelen ne, tabakhaneye bir şey mi yetiştiriyorsun?’’ derdi. Kaderin cilvesine bakın ki, aynı soruyu yıllardır ben de -bütün babalar gibi- Burak oğluma, Berrak kızıma soruyorum. Her Türk insanının dilinde olan bu sözün aslı esası nedir diye çıktık yola. Neyse ki bizim Ümit Zaim imdada yetişti de 500 milyarlık bir sorunun daha cevabını öğrenmiş olduk. Türk deri sanatının dünyaca bilinen imzası Ümit Zaim der ki: ‘‘Eskiden tabaklama için gerekli kimyasal malzemeler olmadığı için, ustalar deriyi, affedersiniz keçi bokuyla pişirirlermiş. Bu söz oradan gelir, uydurma değil, gerçeğin ta kendisidir.’’ Üsküp kökenli Ümit Zaim, derideki yaman ustalığı kadar, hanımlara olan sıcak ve yakın ilgisiyle de ünlüdür. Bu konudaki duyarlılığı reklam metinlerine de yansır zaten; mesela ‘‘Derimod Shop'tan 69, bilemedin 79 milyona alınacak bir deri mont, ceket ya da kabanla size lüks daire alacak birini kolayca bulursunuz’’ gibi. Gelin hep birlikte Ümit Zaim'in Zeytinburnu'nda yeni taşınmakta olduğu imalathanesine gidelim. Hem bize birer çay ısmarlasın, hem de deri neymiş, dericilik nasılmış, deri giysilerin püf noktaları nelermiş anlatsın. Eskiden deriyi şoförler ve demiryolu işçileri giyerdi - 25 sene önce Türkiye'de deriyi şoför, vatman, demiryolu işçileri soğuktan korunmak için giyerlerdi. İşte ben bu anlayışı değiştirmek için deriyle modayı birleştirmeye karar verdim. Bunun için önüme bir vizyon koydum ve tek başıma bunun misyonerliğini üstlendim. O zamanlar Türkiye'de yapılan derilerden hiç memnun değildim, onun için tabakhanelerde geceli gündü çalışıp daha iyisinin nasıl yapılabileceğini öğrendim. Bir yıl sonra çok güzel renklerden çok güzel koleksiyonlar yaptım. Öyle ki, Türkiye'de çok kimse bunların deri olduğuna inanamadı. Deri konfeksiyonunu ve pazarlamasını zaten biliyordum, 2 dikiş makinesiyle 1975 sonunda Derimod'u kurdum. İstanbul Erkek Lisesi ve İktisat mezunuydum, Almancam çok iyiydi, ilk müşterim Avusturyalılar oldu. Şirketi kurduktan 3 ay sonra rahmetli annem beni görmeye geldi. O geldiğinde ben üstümde beyaz gömlekle ustalarla konuşuyordum. Annem beni o halde görünce başladı ağlamaya; ‘‘Vah oğlum, ben seni o kadar kolejlerde, üniversitelerde terzi olasın diye mi okuttum?’’ diye çırpınıyor. Sakinleştirdim, sonra yapacaklarımı anlattım, ikna oldu, yıllar sonra işin esasını gördü. Türk derisi bugün dünyada Fransız şarabı kadar ünlü - Türk derisini yıllar önce keşfedip meşhur edenlerin 1968'lerin ‘‘Çiçek Çocukları’’ olduğunu pek kimse bilmez. Amerika'dan, Avrupa'dan milyonlarca hippi, Hindistan'a, Nepal'e giderken Türkiye'den geçti, bu arada bizim deri ceketlerle tanıştı. Transit geçen hippiler o ceketlerden alıp Hindistan'a gitti, kendi ülkelerine döndüklerinde hepsi Türkiye'nin birer canlı mankeniydi. Türk derisinin ilk çıkışını hippilere borçluyuz. 1975'ten sonra Türkiye ihracatta bir atağa kalktı, çok güzel deri ceketler yapıldı. Bu arada ‘‘Love Story’’ filminde Ryan O'Neal'in giydiği kürk-süetin etkisini de unutmayalım. Bugün dünyada İtalya şarabı, Fransa peyniri ne kadar ünlüyse, Türk derisi de o kadar ünlü. Yabancı turistler eskiden olduğu gibi bizi lokumla tanımıyor artık, Türkiye denince akıllarına önce deri ve halı geliyor. Ülkemize gelen her 4 kişiden biri mutlaka deri ceket alıyor. Ben 26 yıldır tek başıma Türkiye'de deri ilgisini yüksek tutmaya çalışıyorum, Don Kişot gibi. Dericiliği posttan modaya geçirdim - Zamanla ihracat işlerimiz büyümeye başladı fakat iç piyasaya yetişecek malımız yoktu. Zeytinburnu sahildeki eski binamızın en altında küçük bir mağaza açtım, sırf eş dost gelip alsın diye. Hürriyet'e verdiğimiz küçük bir reklamdan sonra insanlar akın etmeye başladı. Acayip bir şekilde Museviler geliyordu. Hiç unutmam, bir hafta sonu topluca gelip bizim mağazayı talan ettiler. Museviler ucuz ve iyi malı kaçırmazlar, bizim kalitemiz Avrupa seviyesindeydi ama, fiyatlarımız çok ucuzdu. Daha sonra kız kardeşim Zerrin de yanıma geldi, ikimiz omuz omuza işleri büyüttük. Türk dericiliğinin posttan modaya geçmesinde bizim misyonumuzun önemi kimse inkar edemez. Blucine en iyi deri yakışır - Blucine deriden başka bir şeyi asla yakıştıramıyorum. ‘‘Dünyada hiçbir kumaş, deri kadar kadını güzel gösteremez’’ diyor, İtalya'nın 1 numaralı modacısı Roberto Cavalli; ben de aynı fikirdeyim. Deri üç duyuya da hitap eder: Bakacaksın, dokunacaksın, koklayacaksın. Deri giyen kadının şansı yüzde 30 artar - Deri kadın gibidir, ikisini de okşayacaksın. Deri pantolon giymiş güzel bir hanımı gözlerinin önüne getir, Shakira veya Jennifer Lopez'e ne dersin? Yenerciğim, bir kadın bir erkeği tavlamak istiyorsa deri giysin, vallahi şansı yüzde 30 artar. Bu yıl parlak deri moda siyah, ceketse azaldı Deri ilk satın alındığında biraz pahalı gibi görünür ama, 5 sene bile giyildiği düşünüldüğünde tekstilden daha ekonomik. İyi deriye dokunduğun zaman eline bir kayganlık, yumuşaklık gelir. İyi bir Türk derisi giyiyorsan, sanırsın ki gömlek giymişsin, o kadar hafiftir. Tekstilde renginden çizgisine kadar moda neyse, deride de odur. Bu sene parlak deri çok moda, siyah ceket iyice azaldı. Bu parlaklık plastik gibi değil, derinin dokusunu öldürmeden içten gelen parlaklık. En gözde renkler ise toprak renkleri, kırmızı, konyak...