DERGİ - Kahvenin acı sonu mu geliyor?
Abone olKuraklık, sel, hastalık gibi sonuçlar doğuran iklim değişikliği kahve bitkisini tehdit ediyor.
Kuraklık, sel, hastalık gibi sonuçlar doğuran iklim değişikliği kahve bitkisini tehdit ediyor.
Kahvemizi yudumlarken iklim değişikliği uzak bir tehdit gibi geliyor olabilir. Ama o kahvenin kaynağına doğru birkaç bin kilometrelik bir yolculuk riskin ne kadar gerçek olduğunu gösteriyor.
California Üniversitesi’nden araştırmacı Elisa Frank, Meksika’nın Chiapas bölgesindeki kahve üreticileriyle görüştü. Çiftçiler eskiden gördükleri hafif yağmurların yerini şiddetli yağmurlara bıraktığını ve topraktaki aşırı su birikmesi nedeniyle bitkinin yaprak ve meyvesini döktüğünü ifade ediyor.
Ilıman iklimin yerini ise bitkinin büyümesini engelleyen aşırı soğuk hava ile kahve meyvesinin hasat öncesinde kurumasına neden olan aşırı sıcak arasında gidip gelen istikrarsız bir hava almış. Bunun yanı sıra kasırgalar, toprak kaymaları ve balçık birikmesi kahve plantasyonlarına büyük zarar veriyormuş.
İki milyar fincan
Bu sorunlar sadece Meksika ile sınırlı değil. Güney Amerika, Asya ve Afrika’da da kahve bitkileri kuraklık, aşırı yağış ve haşere istilası gibi iklim değişikliği etkilerine maruz kalıyor, giderek azalıyor.
Bütün bunların sonuçları yakında kahve tüketicisini de etkiler hale gelecektir. Dünyada her gün iki milyar fincan kahve tüketiliyor. Aşırı hava koşullarının kahve üretimine zarar vermesi engellenebilir mi? Yoksa talep karşılanamadığı için yakında kahve kıtlığı mı baş gösterecek?
Bazıları bu sorunlara karşı alacağımız önlemlerin yeni çevre sorunları yaratacağına inanırken bazıları da tek çareyi kahvenin tadını değiştirmekte buluyor.
Sorunun bir yanı damak tadımızın rafine hale gelmesinde. Kahvenin iki türü var: Aromatik Arabica ve daha acı Robusta. İçinde barındırdığı karmaşık tatlar nedeniyle Arabica daha fazla ilgi görüyor. Bugün dünyada içilen kahvenin yüzde 70’ini bu tür oluşturuyor.
Hassas Arabica
Fakat sevdiğimiz bu tat kahve bitkisinin fiziksel gücü pahasına bize ulaşıyor. Bu bitki diğer kahve türüne kıyasla daha hassas ve iklim değişikliğinden daha fazla etkileniyor. Kökeni Etiyopya dağlarına dayanıyor ve küçük bir stoktan üretiliyor. 18-22 derece arası ılıman iklimi ve düzenli yağışı seviyor. Bu iklime sahip bölgelerin sayısı ise oldukça sınırlı.
İşte Arabica bitkisinin bu hassas yapısı, küresel ısınmanın getirdiği yeni ve öngörülemez hava koşullarına dayanmasını da zorlaştırıyor. Örneğin Meksika’da artan sıcaklık nedeniyle yaşanan şiddetli yağışlar bitkinin tohum tutmasına fırsat vermiyor. Kahve bitkisi sadece 48 saat boyunca çiçek açar. Bu dönem havanın ters gitmesi hasadı olumsuz etkiler.
Diğer bölgelerde ise sorun kuraklık. Uganda’daki kahve üreticileri sıcaklığın artması ve kurak dönemlerin uzaması nedeniyle kahve bitkisinin çiçeği meyveye dönüşmeden dökülüyor. Ayrıca sıcak hava bitki hastalıklarının ve haşerelerin de artması anlamına geliyor.
1960’larda Tanzanya’daki kahve mahsulü hektar başına 500 kg iken bugün 300 kg’a düşmüş bulunuyor. Bu dönemde on yılda bir hava sıcaklığı 0,3 derece artmış ve yağış miktarında da azalma olmuş.
Fiyat artacak
Berlin’deki Humboldt Üniversitesi’nden Christian Bunn, küresel iklim değişikliği verilerine bakarak Arabica türü kahve üretimine uygun toprakların 2050’de yarı yarıya azalacağını öngörüyor. Vietnam, Hindistan ve Orta Amerika gibi kahve üretimi yapılan bölgelerin en çok etkileneceği tahmin ediliyor.
Kahve üreticileri kadar kahve severler açısından da bunun sonuçları ağır olacaktır. Bunn’a göre kahve fiyatları 2050’de yüzde 25 artacak, teknoloji ve üretkenlik sürekli geliştiği için diğer ürünlerin fiyatı giderek düşerken kahvedeki bu artış daha da belirgin hale gelecektir. Bunlar hesaba katıldığında fiyat artışının yüzde 50’yi bulacağı belirtiliyor.
Ancak bu artıştan yararlanan kahve üreticileri olmayacaktır. Bu sorunlar nedeniyle birçok üretici kauçuk vb. başka bitkilere kayıyor. Arabica üretimine uygun iklime sahip alanlara bakıldığında, gelecekte talebi karşılamak için 2,2 milyon hektarlık yağmur ormanlarını kesmek gerekebilir. Bu ise biyoçeşitlilik bakımından büyük bir kayıp olacaktır.
Robusta’yı sevmek
Başka çözümler de olabilir. Dayanıklılık özelliği nedeniyle Robusta iklim değişiklikleriyle daha kolay baş edebilir. Yani damak tadımız Robusta’dan hoşlanacak şekilde değişime uğrarsa kahve krizi de önlenebilir belki.
Bazıları ise Robusta bitkisine Arabica aşılanarak dayanıklı bitkilerden sevilen aromada kahve çekirdeği elde edilmesi ya da ikisinin karışımı melez bitkiler üretilmesi üzerinde çalışıyor.
Tahminlere göre dünya çapında kahve üreticisi sayısı 25 milyonu buluyor. Bu insanların geleceklerinin belirsizliği ve geçim sorununa bir çözüm bulunması da kahve krizinin çözülmesinden geçiyor.
Bu makalenin aslını ’da okuyabilirsiniz.
Dergideki diğer makalelere .