DERGİ - İnsan daha ne kadar uzar?
Abone ol150 yıl öncesine kıyasla insanlar bugün genel olarak 10 cm daha uzun. Hollanda’da ise bu 20 cm’i buluyor. Peki insan daha ne kadar uzayabilir?
Dünkü yazımızda insan boyunu belirleyen çevresel etkenlere değinmiştik. Makalenin bugünkü bölümünde ise genetik faktörleri, uzun boyun avantajlarını, uzayda ve Mars'ta yaşamın insan boyu üzerindeki olası etkilerini ele alacağız.
Makalenin birinci bölümünü okumak için tıklayın: Geçmişten bugüne insan boyu: Çevresel etkenler
Genetik faktör
Fakat insanın diğer özellikleri gibi boyun belirlenmesinde de
genetik faktörler büyük bir rol oynuyor. Uzun boylu çiftlerin sahip
olduğu çocuklar da hemen hemen her zaman uzun boylu oluyor. Fakat
yine de insan boyunda kaydedilen uzamanın kaynağı tümüyle insanın
evriminde uzun boyluların tercih edilmiş olmasıyla açıklanamaz.
Darwinci yaklaşım sağlıklı organizmaların daha fazla yavru üretmesini öngörürken modern insanda tam tersi oluyor. Yoksul, daha az sağlıklı, bu nedenle daha kısa boylu aileler daha zenginlere kıyasla daha fazla çocuk sahibi oluyor. Örneğin dünyanın en yoksul ülkelerinden biri olan Nijer, dünyanın en yüksek doğurganlık oranına sahip. Bu ülkede kadınlar 7’den fazla çocuk doğuruyor.
ABD’deki antropoloji profesörü William Leonard boy farklılığının büyük oranda sosyoekonomik nedenlere ve beslenmeye dayandığını söylüyor.
Doğal seleksiyondan ziyade, genetik bakış açısıyla bugünkü uzun boylar, gelişmeyi sağlama görevini azami olarak yerine getirmeleri için gereken her şeyi alabilen genlere bağlanıyor. Leonard, son 150 yılda boyda görülen temel değişiklikler nüfusun bugün boy açısından genetik potansiyelini geçmişe oranla daha iyi gerçekleştirmesindendir,” diyor.
Münih Üniversitesi’nde ekonomi tarihi fahri profesörü John Komlos ise sorunun sadece genetikle bağlantılı olmadığına, çevrenin insan vücudu üzerine damgasını vurduğuna inanıyor.
Uzun boyun avantajı
Boylu poslu olmak birçok kültürde çekici bir özellik olarak görülür. Boy ayrıca kazancın da göstergesi olabilir. 2004’te yapılan bir araştırmada, ortalamanın üzerindeki her 2-3 cm fazla boyun, her yıl için günümüz parasıyla 1000 dolara yakın daha fazla kazanca tekabül ettiği görüldü.
Fakat atletler ve ünlü modeller dışında, boy ile zenginlik arasında doğrusal bir bağlantı olduğu da söylenemez. Milyarder CEO’ların tümü selvi boylu değil elbette. Komlos bu fazla boy avantajının 190 cm civarında sona erdiğini, o sınıra kadar estetik olarak cazip olan şeyin ondan sonra aşırılık olarak görüldüğünü belirtiyor.
Bazen ise uzun boy dezavantaj olabiliyor. Kapılardan geçerken ya da otomobile sığmak için eğilmeleri gerekiyor; ayrıca eklem ve kalp ve damar hastalıklarına daha yatkın olabiliyorlar. Örneğin bilinen en uzun boylu insan Robert Wadlow hipofiz bezi bozukluğu nedeniyle 2,72 metre boyundaydı. Yürürken bacaklarına destek takmak zorundaydı. Enfeksiyon kapan bir yara yüzünden 22 yaşında öldü.
Fakat Komlos günümüzde insanın boy açısından zirveye ulaştığına inanıyor. Hollandalıları ise en elverişli koşullarda insanın ulaşabileceği maksimum boya ulaşmış bir nüfus olarak görüyor.
Leonard da bu fikri paylaşıyor. “Sanayileşmiş dünya nüfusu genel olarak genetik potansiyelin sınırlarına ulaşıyor diyebiliriz.”
Uzayda uzama geçici
Peki, dünya dışında uzayda ya da başka gezegenlerde yaşamak mümkün olsa insanın daha uzun boylu olması mümkün olur muydu?
Bilim kurgu eserlerinde bu konu sık sık gündeme gelir ve bu durumun insanın biçimini değiştireceği ileri sürülür. Örneğin Mars’ta yerçekimi Dünya’dakinin yüzde 38’i kadar olduğu için orada yaşayan insanların birkaç kuşak sonra çok daha uzun boylu olacağı iddia edilir.
Henüz insanlar dünya dışında yaşamadıkları için bu konuda fikir yürütmede astronotlara bakılabilir. Astronotların yerçekiminin olmadığı Uluslararası Uzay İstasyonu’nda birkaç ay zaman geçirmesi geçici olarak birkaç cm uzamalarına neden oluyor. Yere geri döndüklerinde ise birkaç gün içinde bu boy fazlalığı ortadan kayboluyor.
Bu fazlalık, astronotların bel kemiğindeki omurlar arasındaki jelimsi yapının sıvıyla dolarak şişmesinden kaynaklanıyor. Normalde dünyadaki yerçekimi bu omurların bastırılmasına neden oluyor. Gece yatay olarak yattığımız için omurlar arası alan genişleyerek hafif bir uzamaya neden oluyor. Fakat sabah ayağa kalkar kalkmaz yerçekimi baskısı nedeniyle omurlar bu sıvının bir kısmını sıkıp çıkarıyor.
Amerikan uzay dairesi NASA’daki İnsan Araştırmaları Programı, belkemiğindeki bu tür değişikliklerin uzun vadeli zararlarının olup olmadığını araştırıyor. Henüz bir sonuca varılamamış olsa da astronotların bel ağrısından şikayet ettiği biliniyor. Bunun nedeni omurlarının normalde olduğu gibi bastırılmamasına bağlanıyor.
Mars’ta halimiz ne olur?
Mars’ta ise dünyadaki kadar olmasa da belli bir yerçekiminin olması avantaj sayılıyor. Fakat bu durumda bile bel ağrısı, kemik yoğunluğunda azalma, endokrin sisteminde çarpılma gibi düşük yerçekimi kaynaklı tıbbi sorunlar baş gösterebilir. Yani Marslılar dev insanlara dönüşmekten ziyade bazı sakatlıklarla karşılaşabilir.
Leonard’ın And Dağları ve Sibirya gibi çevre koşullarının zorlu olduğu bölgelerde yaşayan insanlar üzerinde yaptığı araştırmalar bu insanların vücut işlevlerini yerine getirmek için daha fazla enerji harcamak zorunda olduklarını, bunun ise büyümeyi etkilediğini, insanların fazla uzun boylu olmadığını gösteriyor.
Mars güneşten daha uzakta olduğu için donmuş çöllerle kaplı, oksijeni olmayan bir gezegen. Orada insanların yaşaması ve ürün yetiştirilmesi ancak kapalı ortamlarda söz konusu olabilecektir. Ayrıca bu gezegende günlerin dünyadakinden daha uzun olması biyolojik vücut saatimizi de olumsuz etkileyecektir.
Kısacası, dünyanın rahat ortamından mahrum insanların uzamak yerine kısalması daha muhtemeldir.
Bu makalenin İngilizce aslını BBC Future’da okuyabilirsiniz.
Dergideki diğer makalelere buradan ulaşabilirsiniz.